Niye böyle? Durum niye bu kadar vahim? Biz büyük bir hoşgörü kültürünün ve sevgi ikliminin insanları değil miydik! Bize ne oldu? Gazetelerdeki, TV'lerdeki “şiddet ve kabadayılık” haberlerini okumaktan, izlemekten “gına geldi.” Huzursuzluk katmer katmer artıyor. Eline bıçak alan gözü dönmüş, kesip biçiyor. Eline silah alan kudurmuşlar ortalığı kasıp kavuruyor. Terör belası ayrı. Gerçi kadına, çocuğa, zayıfa, masuma ve güçsüz tüm insanlara yöneltilen her türlü şiddet de bir nevi terördür. Dağdaki şerefsizler siyasi terör uyguluyor, şehirdeki hoşgörüsüzler, kabadayılar da adi terör uyguluyor. Şiddet uygulayan herkes terörist sayılsa ne iyi olur! Doktor güya hastasına bakmamış, hemen şiddet uygulanıyor. Öğretmen öğrencisine güya iyi not vermemiş, hemen kaba bir tavır sergileniyor. Ambulans güya biraz geç gelmiş, hemen ambulanstaki sağlık görevlilerine saldırılıyor. Bu saldırgan adamlar “boğa cinsinden mi!” Evet, yukarıda da belirttim. Bunlar da bir terördür. Bunlar kişisel olaylar olarak görülmemelidir. Terör de toplum da infial uyandırıyor, Devlet görevlilerine saldıranlar da infial uyandırıyor. Neymiş Efendim, karısı boşanma davası açmış, güçsüz kadını soka ortasında koyun keser gibi boğazlıyor. Neymiş Efendim, görüştüğü, konuştuğu kız, başka bir erkekle arkadaş olmuş, kendisini terk etmiş. Gözünün yaşına bakmadan tetiğe çekiyor, bir gencecik fidanı yere seriyor. Bunlar da toplumda infial uyandırıyor. Terör değil de ne bunlar! Biz eskiden böyle değildik. Bu toplumun genleriyle mi oynandı! Oynandı elbet. Güya yeni bir medeniyet inşa edilecekti. Yıktılar, harap ettiler, talan ettiler bizi. Müslüman bir toplumu tanınmaz bir hâle getirdiler. İslamiyet, “kul hakkını” baş tacı eden bir dindir. Kul hakkı her şeyin başıdır. Ancak, gel gör ki, Müslüman Türk toplumunda kul hakkı ayaklar altında. Şiddetin bir sel gibi toplumu önüne alıp sürüklediği günümüzde, çözüm aramak gerekir. her şeyin sorgulanması gerekir. Kültür unsurlarının, medeniyet yapımızın tek tek sorgulanması gerekir. Biraz sert gireceğim ancak gereklidir. “Biz Müslüman mıyız?” Esasında bunun sorgulanması gerekir. Kelime-i şahadet getirmekle, tamam herkes Müslüman oluyor. Amenna buna inandık. Ancak, hayatında bu sözün gerekleri yerine getirilmiyorsa, Müslümanlık lafta kalmıyor mu? Lafta kalan Müslümanlığın kimseye faydası yok. Rafta duran Kur'an'ın kimseye faydası olmadığı gibi! Müslümanlık zayıfa şiddeti mi emrediyor! Müslümanlık kabadayılığı mı emrediyor! Müslümanlık sevgisizliği ve hoşgörüsüzlüğü mü emrediyor! Yerden göğe kadar hayır. Arş'tan ferş'e kadar hayır. Müslümanlık insanlığı, hakka, hukuka, sevgiye, hoşgörüye, huzura, mutluluğa, güvene, merhamete, sükunete, şefkate, emanete ve rahmete çağıran ve bunları tesis eden bir dindir. Burada tek bir ayet ve tek bir hadis-i şerifi yazmak dahi kafidir. İşte tüm iyiliklerin emredildiği ve tüm kötülüklerin yasaklandığı ayet: “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” Bu ayet-i kerime her Cuma namazında hutbede okunur ve açıklaması da verilir. Nerde öğüt alan, nerde buna uyan! Gelelim hadis-i şerife. Sevgili Peygamber Efendimiz buyuruyor. “Kötülüğünden komşusunun emin olmadığı kimse gerçekten iman etmiş olamaz.” Başka söze gerek var mı! Evet, şunu her Müslüman bilmelidir. Müslüman şiddet yapamaz. Müslüman haktan ve hukuktan ayrılamaz. Herkes de şunu bilmelidir: “Şiddet bir çözüm değil, ancak zulümdür.”