Özellikle ana yollarda, kalabalık bir trafikte seyrederken hepimizin başına gelmiştir. Duyduğumuz bir ambulansın siren sesiyle hepimiz, araçlarımızı bir an önce bir kenara çekebilmenin telaşına düşeriz. O anda hepimizde korkuyla karışık bir telaş oluşur. Ya durumu çok ağır bir hasta ya da yaralı taşınıyorsa? En azından bu telaşı yaşarken, ambulansta taşınan hasta veya yaralının çok yakın akraba, arkadaş olma ihtimalinin bile bir şekilde hepimizin iç dünyasının derinliklerinde acı bir huzursuzluk meydana getirdiğini bilebiliriz. Ve hiç birimiz, o an, o ambulanstaki taşınanın, bir yakını olmayı istemeyiz. Ama nereye kadar, gün olur ki taşınan çok yakınımız da olabilir bizde. Bizimde taşınma ihtimalimizi göz ardı etmeden bu siren sesine aşina olmak gerekir mi bilmiyorum, ama 19 Aralık 2009 Cumartesi günü bu ses hepimizin içine öyle bir huzur kattı ki belki de tarifini yapmanın imkânı, sözcüklerle mümkün gözükmüyor, fikriyatı üzerimize ağır basıyor. Evet, yanlış duymadınız. Sizlerde 6 Aralık 2009 tarihinde ta Londra' dan kalkarak Avrupa üzerinden ülkemize giriş yapan Filistin Konvoyunu görmüşseniz, birazda bu konvoyla beraber yolculuk yapmışsanız eminim sizlerde benden farklı düşünmeyecektiniz. Konvoyun Adana' dan ayrılıp Gaziantep'e yöneldiği sırada bizlerde Kahramanmaraş tan, bu kutlu yolculuğa destek olmak amacıyla yaklaşık otuz araç ve iki yüze yakın değerli insanla beraber Gaziantep otoban çıkışına doğru yola koyulduk. Narlı mevkiinde yapılan yol çalışmalarından dolayı konvoyu eski yola yönlendirirken, yıllardan beri göremediğimiz eski yol güzergâhında topluca bir nostaljiyi de beraberinde yaşadık. Gaziantep şanlı müdafaasında önemli bir yere haiz olan bir bölgede Bülbülzade vakfı ile Kahramanmaraş tan Rıdvan HOCA Vakfı gönüllüleriyle birlikte yaklaşık on sekiz bin ağaç diktiğimiz, Kurtuluş Ormanı bölgesine geldiğimizde daha da heyecanımızın arttığını gördük. Burada aklımızdan geçen ilk şey şu oldu. Ülkemizde binlerce vakıf, dernek ve sivil toplum kuruluşu var. Hepsinin de mutlaka isminde ya da tüzüğünde çevre ismi geçmek te lakin duyarlılık anlamında ve ortaya bir şeyler çıkarama noktasında somut adıma rastlamak, pekte mümkün görünmemektedir. Bu çalışmalarından dolayı Bülbülzade ve Rıdvan Hoca vakfına teşekkürlerimiz iletmeden geçemiyoruz. Kahramanmaraş İnsani Yardım Derneğinin öncülüğünde ve Gönül Radyo' nunda destekleriyle çıktığımız yol, hepimizde de anlatılmaz bir mutluluk oluşturmuştu. Toplanma merkezine geldiğimizde bu mutluluğumuz daha arttı. Urfa, Nizip, Birecik, Adıyaman, Malatya ve Gaziantep adeta buraya akmıştı. Yaklaşık bir saatlik beklentiden sonra ilk konvoy aracını gördüğümüzde göğsümüzde kalbimiz yerinden fırlayacak gibi atmaya başladı. Daha sonra gelen ve her aracın içinde farklı ülkelerden insan görmek mutluluğumuzu katlayarak arttırıyordu. Müslüman olanlarda vardı, olmayanlarda. Ama hepsini kucaklamak istiyor ve bağrımıza basmak istiyorduk onları, adeta. Çünkü hepside zulme karşı koymak için bir araya gelmişlerdi. İçlerinde Yahudi olanlarda vardı, İsrail katliamına karşı olmak için. Yüzlerce ambulans vardı. Onlarca kamyon, kamyonet, minibüs ve otomobil. Hep beraber yaklaşık binin üzerinde araçla eşlik ettik onlara. Çok ağır halde ilerleyen konvoyda, ambulansların, araçların içine bulunanlarla el kol işareti ve ortak kullandığımız selamlaşmalar bizi birbirimize daha da yakın kılarken biri, benden boynumda bulunan Filistin atkısını istedi. Aracımızı yaklaştırıp yarı belime kadar dışarı çıkarak uzattım kendisine. O da bana boynuna doladığı Filistin poşusunu uzattı bana. O an sahip olduğum poşuyla birlikte dünyalarda benim olmuştu. Ah içimizdeki akılsızların sis perdeleri üzerimizden kalksa bir an önce, tüm dünyaya dağılmış olan Müslüman kardeşlerimizle neler gerçekleşmez ki? Bir kez daha anlıyoruz ki, bizlere Anadolu' nun sınırları çok küçük gelmektedir. Dünyanın öbür ucundaki Müslüman bir kardeşimizle bizi, hiçbir sınır, sınırlamaya güç yetiremez. Zihnimizi meşgul eden bu düşüncelerle,10 kilometrelik yolu tam bir buçuk saatte gidebildik, siren sesleri eşliğinde. Tarihi ipek yolundan geçerek, bir milyon iki yüz bin nüfusa sahip gazi Gazze' nin kardeşi Gaziantep'te büyük bir coşkuyla karşılandık. Ve diliyoruz ki bu konvoyu gazi Gazze de eşi ve benzeri görülmemiş bir coşkuyla yüreklerine basacaklardır. Kornaların ve sirenlerin eşliğinde yaptığımız bu yolculukta şunu gayet net olarak anladım ki: Hiçbir zaman bir ambulansın ve siren sesinin beni bu kadar mutlu edeceğini hayal bile etmemiştim. Belki de koro halinde duyduğum en güzel ambulansların sesi idi, bu sesler. Bu koro, seslerinin ilk notasını Londra' dan alarak, önce Avrupa da, sonrada Anadolu da yankılanarak seda haline dönüştü ve Suriye, Lübnan ve mısır üzerinden Gazze ye ulaştığında senfoni haline dönüştüğünün hep birlikte şahitleri olacağız, inşallah. Biliyordum ki bu sesler Gazze de bulunan kardeşlerime manevi bir dünya musikisi taşıyacaktı. Başlarındaki harika şef ise Bülent YILDIRIM' dı. Onunla birlikte İHH İNSANİ YARDIM VAKFI çalışanları ve gönüllüleri. Beraber gittiğimiz amcaoğlumun, muhterem eşi Hacer hanımın parmağındaki yüksüğünü çıkararak Gazze ye göndermesi de yine ayrı bir mutluluktu. Onun gibi diğerleri. Binlerce teşekkür size. Allah yolunuzu açık etsin. Ve Sayın Bülent YILDIRIM; Dileriz bir an önce haylinizdeki gemiye de sahip olursunuz. Ve yüreklerimizdeki ifade edilmesi mümkün olmayan duygularımızı ve selamlarımızı iletin kardeşlerimize. Bu davanın değerli yolcuları: ALLAH YOLUNUZU AÇIK ETSİN.