Şehir trafiğine pek alışkın olmayan Dursun, bir gün mecburen şehre gelmek zorunda kalır. Trafik ışıklarını görür. Uzaktan ışığın rengini yeşil görür ve gaza basar. Tam ışığa yaklaştığı anda kırmızı ışık yanar. Dursun da hemen frene basar ama önündeki lüks araca çarpmasına engel olamaz. Çarptığı aracın sahibi aracından iner ve bir Dursun'a bir de arabasına bakar. Arabalarda ciddi bir hasar yoktur. Adam, Dursun'a acır ve bir şey söylemeden yoluna devam etmek ister. Lakin Dursun, kavgada kimin sesi gür çıkarsa onun haklı olacağına inanmaktadır. Altta kalmak istemez: ””Ya ağbi ne biçim duruyorsun? Böyle fren yapılır mı hiç? ””Adın ne delikanlı senin? ””Benim adım Dursun. Niye soruyorsun? ””Dursun! Var git yoluna. Hem arkadan vuruyorsun. Hem de”¦ Dursun, sözü fazla uzatmanın çıkarlarına uygun düşmeyeceğini anladı ve arabaya binerek önündeki aracın peşine takıldı. Lüks araç önde Dursun arkada sakin sakin gitmeye başladılar. Fakat bir sonraki trafik ışıklarında Dursun frene yine geç bastı. Aynı araca tekrar vurdu. Yine araçtan indiler. Lüks aracın sürücüsü Dursun'a baktı ve: ””Dursun, Dursun! Ne diye durmadan bana vuruyorsun? ””Ağbi kusura bakma! İstemeden oldu, özür dilerim. Adam, Dursun'un garibanlığına acıdı ve yola devam etti. Fakat aynı hata on dakikanın içinde üst üste üç defa yapılır mı? Lüks aracın sürücüsü, Dursun'dan ne kadar uzak olmaya çalıştıysa Dursun da adamın peşine aynı inatla takılmıştı adeta. Bir sonraki ışıkta Dursun önündeki araca tekrar çarpmıştı. Çarptığı aracın sürücüsü artık kızmaya başlamıştı ki, Dursun trajikomik bir hareket yaptı. Bu defa araçtan inmedi. Elini camdan dışarıya çıkardı ve çok pişkin bir tavırla: ””Ağbi benim, ben! Dursun! Dursun'un bu hareketi ve sözleri üzerine öndeki aracın sürücüsü ne yaptı bilinmiyor. “La havle” deyip yoluna devam mı etti yoksa “artık sana bir ders vermenin zamanı geldi” mi dedi bilinmiyoruz. Trafik kuralları çerçevesinde öndeki araç ile arkadaki araç arasında belli bir mesafe bulunması gerekiyor. Bu mesafeye, takip mesafesi diyorlar. Kuralı belli, rakamı belli olan bir mesafedir bu. Aracı kaç km hızla kullanıyorsanız, o hızın yarısı kadar bir mesafeden takip etmeniz gerekiyor. Bu kurala uyulmaz ise ne olur? Dursun'un yaptığı gibi frene basmakta gecikirsiniz ve önünüzdeki araca vurursunuz. Yalnız çarptığınız aracın sürücüsü, öyküdeki gibi insaflı olur mu bilemem. Trafikte araç kullanırken nasıl takip mesafesine dikkat etmek gerekiyorsa; insanlarla ilişkilerimizde de bazı kurallara dikkat etmemiz gerekiyor. Ciddi olmakla buzdolabı gibi soğumayı, samimi olmakla sululuğu, iltifat etmekle yağ çekmeyi, şaka yapmakla alay etmeyi birbirinden ayırmak gerekiyor. Ayırmazsak, bizi ve muhatabımızı üzen sonuçlarla karşı karşıya kalabiliriz. “Böyle yapmak istememiştim, bunu söylemek istememiştim, yanlış anlaşıldım.” İfadelerinden bir kısmını kullanmak zorunda kalırız. Hata yaptığımızda, hatalı söz söylediğimizde özür dilemek önemli tabiî ki. Ama Fatih Sultan Mehmed'in ifadesiyle: “Yerinde söz söylemesini bilen, özür dilemek zorunda kalmaz.”