İster bir cisim, isterse zihinde beliren kavram olsun, "ölçü" bir değerlendirme, bir kıyaslama, bir karar verme vasıtası sağlar. Değerlendirmede, kıyaslamada ve karar vermede maddi ve manevi boyut bulunmaktadır. Maddi boyutları ya da ağırlıkları olan şeyleri cisimlerle ölçersiniz. Manevi tarafı, manevi boyutu olan değerleri ise cisimle ölçemezsin. Bunları ölçmek için başka mikyas, başka mihenk gereklidir. Cisim cinsiden ölçüler dediğimizde metre, terazi, kantar ve benzeri ölçü aletleri akla gelir. Bu ölçü aletlerinin değerlendirmesi maddi olduğu için ve somut olarak orta yerde durduğu için, bu hususta tartışma ve niza olmaz. Fakat, manevi ölçü vasıtaları dediğimizde iş değişir. Bir kere bu ölçü vasıtaları zihindedir ve görülmez. Zihninizde neye "ak", neye "kara" diyorsanız bir ölçünüz vardır. Burada önemli olan “ölçünün sağlam ya da çürük olup olmadığıdır”. Manevi olarak zihninizde ölçüp biçtiğiniz, çarpıp topladığınız ve bölüp çıkarttığınız mikyas yani ölçü sağlam mı, çürük mü? İşte bu önemlidir. Maddi cisimleri ölçen terazi ya da metre bozuksa, zarar maddidir. Maddi zararın telafisi bu Dünyada mümkündür. Ya manevi mikyaslar, ya manevi ölçüler! İşte bunlar çürükse, işte bunlar bozuksa vay o zaman vay! Günümüzde kendi çürük zihin ölçüsünü esas alıp da Millete "tek ölçü" diye sunan o kadar hokkabaz, hilebaz, madrabaz var ki, işte bunlar en büyük zararı veriyor gençlere ve neslimize. Adam bir yere bir çirkin heykel yapmış. Heykel tam bir “ucube”. Bu “ucube” yıkılınca feryatları koparıyor, “bebeğimi, yavrumu öldürdüler” diyor. Bu heykeltıraş ağlayıp sızlayacaksa Dünyanın çeşitli Ülkelerinde milyonlarca bebek yoksulluk ve çaresizlik girdabındadır. Acınacak biri varsa hissiz heykeller değil, işte bunlardır. Şimdi bir taş, bir kaya parçası hiçbir bebek, bir canlı gibi olabilir mi? Asla olamaz. Dünyadaki tüm heykeller bir tek bebeğin saçının kılı kadar değerli değildir. Hiç canlı ile ölü bir olabilir mi, hiç insan ile kaya bir olabilir mi? Fakat o heykeltıraştaki “ölçü” bozuk olduğu, ölçü çürük olduğu için böyle bir saplantıya düşmüş. Başka bir misal verelim. Deniz Gezmiş ve Arkadaşları, zamanında zararlı eylemler yapmış ve suçlu bulunmuş ve arkadaşlarıyla birlikte idam edilmiş. Bir başka adam, bu eylemci ve arkadaşları için zihninde “masum” ölçüsünü kuruyor ve yazısının ya da kitabının kapağına "darağacındaki üç fidan" başlığını atıyor. Onun ölçüsüne göre o idam edilenler “fidan” yani “masum.” Peki bu eylemciler masum fidansa, hiçbir zararlı eyleme katılmadığı hâlde, keyfi olarak idam edilen İskilipli Atıf Hoca (ra) nedir? Onların ölçüsü işte burada şaşıyor. Deniz Gezmiş ve Arkadaşları için “masumiyet” ölçüsünü layık görenler, İskilipli Atıf Hoca (ra)yı görmezlikten geliyor. Bu nasıl ölçü? Bu olsa olsa sakat ölçüdür. Başka misaller verelim. Zalim ABD Yetkilileri, kendi çürük ölçülerine göre Dünya'daki her şeye "para ve ekonomi, petrol ve enerji" gözüyle olarak bakıyorlar ve Dünya'yı kan gölüne çeviriyorlar. Gel görelim ki, onların çürük ölçüsündeki maddiyat benim gözümde beş para etmez. Bizim ölçümüz şudur ki; Dünya malı için kavga etmeye ve insan kanı akıtmaya değmez. İşte bu noktada gelin İslam Mütefekkiri Hafız- Şirazî'ye kulak verelim: "Dünya öyle bir metâ (mal) değil ki bir nizâa (kavgaya) değsin." Üstad Bediüzzaman da bu sözü Uhuvvet Risalesinde aynen belirtiyor. Yani, “önemli olan kardeşliktir, sevgidir, muhabbettir” diyor. Biz muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yok” diyor. İşte iki farklı ve taban tabana zıt ölçü. Dünya malını esas alan ölçü çürük, kardeşliği esas alan ölçü sağlamdır. Şimdi buna rağmen bazıları diyecektir ki, "sen birilerinin ölçüsüne çürük" diyorsun, senin ölçüne de birileri "çürük" der. Buna da cevabım hazır. Benim ölçüm, “İlahî kaynaklıdır ve tektir.” Tevhid inancına dayanan bir ölçüdür. Bu ölçü İlk Peygamber Adem (as)'dan itibaren başlamış ve Son Peygamber Sevgili Peygamber Efendimiz (sav) ile en zirvede yerini bulmuştur. Bu ölçü yani "tevhid" kıyamete kadar değişmez tek ölçüdür. Diğer ölçüler hepsi de geçicidir ve değişir ve fanidir. Tevhid inancı “kardeşlik ve sevgi demektir. Tevhid inancı muhabbet ve masumiyet demektir.” Bu derece mühim bir hakikat açık ve net olarak meydanda ise, hâlâ bu ölçü kabul görmüyorsa, hâlâ bu ölçü yerine başka ölçü aranıyorsa, zihin baştan sonra çürüktür. Bu durum itibariyle şunu rahatlıkla ifade edebiliriz: “Bir insanın zihninde "tevhid" ölçüsü yoksa, onun zihnindeki ölçüler çürüktür. Onun çürüklüğü, ezeli ve ebedi hakikatlere dayanmamasındandır. Onun çürüklüğü, fani olmasındadır ve güne, zamana göre değişken olmasındandır. Onun çürüklüğü maddiyata dayanmasından ve kardeşliğe, muhabbete dayanmamasındandır.“ Bizim ölçümüz "tevhid" ise, ezelden ebede tek'tir ve değişmezdir. Şimdi yazımın sonunda soruyorum: Ezelden ve ebede giderken, sonsuza dek hükmü geçerli olan bir ölçü mü sağlamdır, yoksa, gelip geçici ve değişken bir ölçü mü sağlamdır. Elbette, birincisi sağlamdır. Ölçü konusunda esas budur. Öyleyse Dostlar, “ölçü”ye dikkat. Öyleyse Dostlar ölçüler içinde de manevi ölçüye dikkat. Manevi ölçünüz “tevhid” değilse, sizi hüsran bekliyordur. Manevi ölçünüz “tevhid” ise ezelden ebede mutlusunuz.