Bu öyle bir hastalık ki, toplumu da heder eder, insanı da perişan eder. Umutsuzluk yalnızca şeytanı ve düşmanları mutlu eder. Bir insan umutsuzluğa düştükçe ve yeis batağına saplandıkça, şeytan adeta bayram eder. Umutsuzluğunuz düşmanlarınızın ekmeğine yağ sürer. Gelin ne şeytanı, ne de düşmanlarınızı sevindirin. En büyük düşman şeytan olduğu için, başta şeytanı sevindirmeyin. İster maddi işlerinizde, isterse manevi hayatınızda olsun, eğer size umut ilham ediliyorsa bu Allah'tandır. Eeğer size vesvese geliyorsa bu şeytandandır. İşleriniz bozuk mu gitti. Eğer size şu ilham geliyorsa, “her şey düzelir, çaresi vardır, sabır gerek” gibi düşünce ve ilhamlar Allah'tandır. Bunun zıttı vesveseler ise şeytandandır. “Sen battın, artık düzlüğe çıkamazsın, artık ticaret yapma ve benzeri vesveseler şeytanın tuzağıdır.” Bunlar dünyevi konulardaki ilham ve vesveselerdir. Manevi konularda da ilham ve vesvese vardır. Günaha saplanana Allah (cc) tevbe ile kurtulacağı müjdesini verir. “Tevbe et ve bir daha o günaha girme ve kurtul.” Bu müjde ve ilham Allah'tan gelir. Günaha düşene şeytan vesvese verir ve “senin artık kurtuluşun yok, umut yok ve benzeri vesveseler içinde bırakır.” İster dünyevi işlerinde, isterse manevi hayatta olsun, Allah'tan gelen ilhamı dinleyip de ona uyan kurtulur. Şeytandan gelen vesveseye uyan ise hüsrana düşer. Kurtuluş istiyorsanız ilhama uyun, ateş istiyorsanız, maazallah, vesveseye uyun. Tercih sizin. Akl-ı selim düşünen ve akıbetinin iyi olmasını isteyen, elbette içinden gelen ilhamlara uyar ve vesveseyi durdurur. Umut, güzel düşünceden kaynaklanır. Güzel düşünmek gerekir. Güzel düşünce Allah'tan gelen bir ilhamdır. Öyleyse, umut, ilham ve güzel düşünce bizim adeta hayat felsefemiz ve hayattaki tek dayanağımız olmalıdır. Her zaman ve her anda ümit içinde olmalıyız. Umut, ilham ve güzel düşünce o kadar güzel bir dayanaktır ki, arkasından hayat gelir, ışık gelir, istikbal gelir. Kur'an-ı Kerim'de umutla ilgili onlarca ayet var. Birkaç ayeti hatırlatmak isterim: “Düzene konulmasından sonra yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın; O'na korkarak ve umut taşıyarak dua edin. Doğrusu Allah'ın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır. (Araf Suresi, 56) “Mal ve çocuklar, dünya hayatının çekici-süsüdür; sürekli olan 'salih davranışlar' ise, Rabbinin Katında sevap bakımından daha hayırlıdır, umut etmek bakımından da daha hayırlıdır.” (Kehf Suresi, 46) "Oğullarım, gidin de Yusuf ile kardeşinden bir haber getirin ve Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umut kesmez." (Yusuf Suresi, 87) “ (İbrahim'in misafirleri) Dediler ki: "Seni gerçekle müjdeledik; öyleyse umut kesenlerden olma." (İbrahim) Dedi ki: "Sapıklar dışında Rabbinin rahmetinden kim umut keser?" (Hicr Suresi, 55-56) “De ki: "Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir." (Zümer Suresi, 53) Evet, çok açık gerçekler Kur'an-ı Kerim'de ayan-beyan açıklanıyor. Bu ayetlerin işaret ettiği tek gerçek var: Umut Allah'tan, umutsuzluk şeytandandır. Bu hususlar şu hakikati de açığa çıkarıyor: “Umut dosttan, umutsuzluk düşmandan gelir. Birisi sana umut veriyorsa dosttur. Birisi sana umutsuzluk veriyorsa düşmandır. İyimserlik dosttan, karamsarlık düşmandan gelir. Birisi sana iyimserlik veriyorsa dosttur. Birisi sana karamsarlık veriyorsa düşmandır.” Sözün özü şudur: “En büyük dost Allah'tır, en büyük düşman şeytandır.” Ve netice-i kelam şudur: “En büyük umut Allah'tandır, cenneti müjdeliyor. En büyük umutsuzluk şeytandandır, maazallah insanı cehenneme sürüklüyor.”