Geçenlerde yazılarımı takip eden yaşlı bir amcadan şöyle bir eleştiri geldi bana: ””Oğlum yazılarını okuyorum fakat hep gençleri yazıyorsun. Al kalemi biraz da yaşını almış bizleri yaz. Dedi. Ben de: ””Amca, ben yaşamadığım bir konu hakkında ne yazayım ki, der dermez amcanın ilginç cevabı geldi: ””Eh oğlum evladım! Yaşayıp bittikten sonra ne gera var! Biz yaşını almışlara bak, muhasebesini et ve bizden sonra geleceklere yaz! Dedi ve şöyle bir etrafımdaki yaşamlara bakındım. İnsanoğlunun yaşamı ortalama 65”“75 yıldır. Bu yıllar arasında meydana gelen olgu ve olaylar bütününe de yaşam denildiğini biliyoruz. Fakat bu olgu ve olayların durumu her insanda aynı olmuyor. Kimi zengin, kimi fakir, kimi şanslı, kimi de şansız olabiliyor. H.Z Peygamber diyor ya: Herhangi bir genç yaşlılığından dolayı bir ihtiyara hürmet ederse, Yüce Allah da yaşlandığında ona hürmet edecek kimseler halkeder. (Tirmizî, "Birr," 15; Ebu Davud, "Edeb," 58) Bazıları var 60'ını Gariplik mezarlığında 1 odada geçirirken; bazıları ise Şahin Tepesi'nde 5 odalı evinin balkonundan tepeden aşağıya bakıyor. Bazıları 300 dönüm tarlasına 150 milyarlık klimalı traktörü ile tarlasını nasıl sürdüğünü tartışırken; bazıları da 9 milyona sabahtan akşama kadar güneşin altında çapa kazıyor. Kimi besi ahırına 150 adet sığırı sığdırmaya çalışırken; kimisi de150 milyon liraya, o beside canını dişine alıp et yığınlarının gübresini temizleyerek geçiriyor. Kimi öyle yaşamını sürdürürken, kimi de böyle gelip böyle gidiyor gök kubbeden Kübra'ya. “Rüyaların yerini pişmanlık doldurduğu zaman yaşlılık başlar. Yirmi yaşında yakışıklı, otuz yaşında güçlü, kırk yaşında zengin, elli yaşında akıllı olmayan insan hiçbir zaman yakışıklı, güçlü, zengin ve akıllı olamaz.” Der HERBERT Kim ne statüde olursa olsun, sonuçta yaşam yaşlanarak yaşanıp gidiyor. İster zengin olsun, isterse fakir değişen hiçbir şey yok! Herkes tutturmuş bir yol gidiyor ama önemli olan “evdeki huzur zenginlik budur” sloganının yaşanıp yaşatılmasıdır. İster 5 odalı, ister 1 odalı evde; ister ağa, ister amele; ister yaşlı, ister genç olsun insan. Mutluluk hep insanın yuvasında ve kendisindedir. İnsanın ağzının tadı olmadıkça bu hayatta neylesin malı neylesin oğlu evladı. Hani bir söz var ya: Deh demeden giden at Kocadan sonra kalkan avrat Bir de su verirse evlat Düğünü niden, gir oyna, çık oyna! Deh desen de gitmeyen at Kocadan sonra kalkan avrat Bir de su vermezse evlat Cenazeyi niden, gir ağla, çık ağla! İşte 65”“75 yılın özeti bu olsa gerek. Allah hepimizi yaşamını, birinci dörtlükte geçen cümlelerle idame eylesin. Çünkü yaşamın tarifi de bu: “Yaşam diyorlar, yaştan kuruyana kadar giden o yola.” Gerisi mi? Gerisi, öteden alınan yol olsa gerek. Ülkenin ileri gelen zenginlerinden bir ailenin babaları ölüyor ve ardından oğluna 2 adet vasiyet kâğıdı bırakıyor. “Bu vasiyet kâğıdımın birini ölür ölmez hemen açın, diğerini de defnedildikten sonra açın. Diyor ve ölür ölmez 1. kâğıdı açıyorlar. Kâğıtta: ””Beni çorapla gömün yazıyor. Orada bulunan hocalar: ””İnsan sadece kefenle gömülür, Yani çorapla olmaz, diyorlar ve çorapsız defnedilmesi kararına varıyorlar. Defnedildikten sonra 2. kâğıt açılıyor ve vasiyette şunlar yazıyor: ””Ey oğullarım bakın ben çoraplarımı dahi götüremedim Bu duygularla tüm büyüklerimizin Yaşlılar Haftasını kutluyor, minnet ve şükran duygularımla yaşam sevinçlerinin hiç kaybolmadığı sağlıklı ve mutlu günler temenni ediyor, sevgi ve saygılar sunuyorum." Suat GÜNEŞ