Konuşmamda, Dünya ülkelerinin bir çoğunda, özellikle 1970'li yılların sonlarından itibaren, kamu yönetiminde “yolsuzluk”, “yozlaşma”, “usulsüzlük”, “kişisel çıkarların kamu yararından üstün tutulması” ve benzeri ahlak dışı davranışların yaygın bir şekilde meydana geldiğini, kamu yönetiminde “ahlak ve fazilet” noktasında zaman zaman yoğun sorunlar yaşandığını, Devlete ve kamu bürokrasisine olan güvenin bu noktada sarsıldığını, güven sarsılmasının yalnızca kamu bürokrasisinde değil, siyasette, yargıda ve diğer bazı alanlarda da geçerli olduğunu ve hatta yolsuzlukların özel sektörde de büyük bir sorun olduğunu belirterek, kamu yönetimine, siyasete, yargıya ve diğer kamu kurumlarına olan güveni yeniden tesis etmenin Devletlerin bekası noktasında çok önemli bir konu olduğunun altını çizdim. Bunu sağlamak için de yolsuzluk ve usulsüzlüklerin ortadan kaldırılması gerektiğini belirttim. Konuşmamda, yolsuzluğun tanımını yaparak, “yolsuzluk kamusal yetki ve görevlerin hukuk kurallarına ve sosyal norm ve değerlere aykırı olarak özel çıkarlar için kullanılmasıdır” diye açıklamada bulundum. Bu tanımdan sonra, “yolsuzluğu kim işler ve neden işler” diye soru sordum. Cevabını da hemen verdim. Kamu yönetiminde kendisine yetki, görev ya da kaynak teslim edilen kişilerin “içsel ve dışsal sınırlayıcı mekanizmalarla engellenmemesi durumunda, yolsuzlukları işleyebileceğine işaret ettim. “Öyleyse yolsuzluğun işlenmemesi için, ilgili yetkili ve görevlilerde önce, sağlam bir iç muhasebe ve güçlü bir irade. (İçsel Denetim) Ve sonra da, müessir ve uygulanabilir hukuki kurallar (Dışsal Denetim) gereklidir” diye tespitlerde bulundum. Netice itibariyle, yolsuzlukların önlenmesi konusunun güncel ve küresel bir mesele olduğunu, konunun zor bir mesele olduğunu ve bu meselenin tek başına kanun çıkartmakla ve bazı kurumlar oluşturmakla çözülecek bir mesele olmadığına dikkat çektim. Zaten, bu hususta mevzuat ve kurumların yani dışsal denetim mekanizmalarının yeterli olduğunu, ancak, yolsuzlukların devam ettiğine göre, öyleyse çözüm için, ağırlıklı olarak içsel denetim mekanizmalarına yani, kamu yöneticilerine ve görevlilerine, siyasetçilere, yargı mensuplarına ve diğer ilgili kurum yönetici ve görevlilerine, bir bütün olarak toplumun fertlerine yönelik vicdanı harekete geçirecek tavsiyelerde bulunulmasının her zemin ve şartta gerekli olduğuna” dair görüşümü izhar ettim. Bu bağlamda şahsım tarafından dinleyicilere on iki tavsiyede bulunulmuştur. Esasında aşağıdaki bu tavsiyelerim yönetim ve icra makamında bulunan herkese yöneliktir: 1- Vicdanınızı iman ile aydınlatın, 2- Nefsinizi dünya malına tamahın zararları konusunda ikna edin, bu mümkün değilse nefsinize karşı gelin, 3- Hırstan uzak bir hayat yaşayın, 4- Ahlak ve fazileti kendinize rehber edinin, 5- Allah'ın rızka kefil olduğuna kati olarak iman edin, 6- Kul hakkına riayet edin, 7- Kanun ve nizama riayet edin, 8- Asıl maksadın dünya değil ahiret olduğunun şuurunda olun, dünyaya kâlben değil, kesben bağlanın, 9- Memuriyeti hizmet maksadıyla icra edin, memuriyeti insanlara tahakküm ve benliğin yükseltilmesi yeri olarak görmeyin, 10- Yönetime adil ve ehil kişileri yerleştirin, kayırmacılık ve tarafgirlik yapmayın, 11- İnsanları yolsuzluk batağına düşüren cehalet, zaruret (fakirlik) ve ihtilafı ortadan kaldırın, 12- Hukukun üstünlüğünü uygulamada bizzat gösterin. Konuşmamım sonunda, “bu on iki tavsiyenin tam olarak yerine getirildiği bir yerde yolsuzluk ve usulsüzlüğün kesinlikle ortadan kalkacağını” belirttim. İnşallah bu tavsiyelerim bir bir gerçekleşir.