Yer: Maraş. Yıl: Bin dokuz yüz yirmi. Gün: On iki şubat. Haydi Şairim durma, şu Ulu Destanı bir de sen anlat.

Nerden başlasam bilemiyorum, nasıl anlatsam o destanı. Ben anlatamasam da, Ey Türkoğlu sen ecdadını iyi tanı.

Acı dolu günlerdi o günler, yıl bin dokuz yüz on dokuzun sonları. Fransız askerleri Maraş’ta, kimse daha önce görmemişti onları.

Uğursuz bir anlaşmanın hükümlerini bahane ettiler. Sevr midir adı. Zaten Birinci Dünya Harbinden sonra kaçmıştı, Milletin ağzının tadı.

Anadolu’muz işgalde, topuna tüfeğine güvenen Fransız da Maraş’taydı.
Tüm Anadolu gibi, Maraşlı da kabına sığmadı, “La havle” çekip gün saydı.

İşgalci Fransızlar ateşe barutla gidiyor, Maraş’ta kin tohumları ekiyordu. Maraşlı İslam’dan aldığı sabırla, irade içinde, devamlı “La havle” çekiyordu.

Fransız ateşle oynadığının farkında değildi, en büyük kin tohumunu o gece attı. Bir Cuma Gecesi Kaleye Fransız bayrağı çekip Maraş’ı birbirine kattı.

Asla dayanamazdı, asla dayanamazdı Maraşlı Kalede başka bir bayrağa. Ateş düştü artık, ateş düştü artık, Maraş’taki her dağa, her taşa, her ocağa.

Avukat Mehmet Ali Bey’in bildirisi: “Ey Necip Osmanlı Milleti, vaktine hazır ol.” Sen asla esir yaşayamazsın Müslüman Maraş halkı vaktin tamam, dol artık dol.

Avukat Mehmet Ali Bey’in işte bu bildirisi ateşledi artık fitili. Kimse tutamaz Kahraman Maraşlı’yı, kimse tutamaz koca bir İl’i.

Cuma namazı Ulu Camide toplandı cemaat, hüzün artık doruğa çıktı. İşte o gün, işte o gün, “Allah Allah” nidalarıyla Maraşlı bendini yıktı. 


“Cuma namazı kılınamaz” dedi Rıdvan Hoca.
O Fransız bayrağı Kalede öyle asılı durdukça.

Ezelden beridir hür yaşamış Türkoğlu, hiç esir düşer mi?  Devamlı ay yıldız görmüş, başka bayrağa müsaade eder mi?  Etmez elbet, yırtar bendini, kırar zincirleri “Allah Allah” der,
İşgalci Fransız’a “memleketimden defol”, “haydi Yallah” der.

Maraş Kalesine doğru bir insan seli başladı, kimse durduramaz. İndirildi Fransız bayrağı, O gün Kalede kılındı Cuma ve namaz.

Ok yaydan çıkmıştı artık, o günden sonra başladı artık Maraş’ta savaş. Her tarafta mermi, her taraf barut, kalmadı Maraş’ta taş üstüne taş. 
 

Kaç gün sürdü Maraş’taki bu destan, tarihlerde yazılıdır hepsi bir bir. Maraşlı kararlı, Fransız’ı atacak yurdundan, elinde silah, dilinde tekbir.

Yer Maraş, günlerden yirmi bir ocak, yıl bin dokuz yüz yirmi. Savaş daha şiddetlendi, patlıyor gökyüzünde binlerce top ve mermi.


Maraş’ta son çarpışma tam yirmi iki gün, yirmi iki gece sürdü. Maraş’lı Şehrinden, işgalcileri sanki hayvan sürer gibi sürdü.

Yer Maraş, günlerden on iki şubat, yıl bin dokuz yüz yirmi. Ezelden beridir hür yaşamış Maraş’lı hiç esir düşer mi! 


Düşmez evelallah, asla düşmez, içindeki iman Nuruyla asla esir düşmez.
Türkoğlu Türk vatanına sonsuza dek sahip çıkar, kimseye tuzak eşmez.

Başkasının vatanına göz diken işgalciler ne dün, ne bugün, ne yarın iflah olmaz. Hürriyet ve bağımsızlık Müslüman’ın içinde yanan bir güldür, bu gül asla solmaz.

Unutulmaz Maraş’ın Kahramanları, Rıdvan Hoca, Sütçü İmam, Arslan Bey. Asla unutulmaz binlerce şehidimiz, gazimiz, hepsine de selam olsun hey, hey.

Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu’nun ilk zaferi böyle, işte böyle kazanıldı. Maraş’ın adı o tarihten sonra, altın harflerle “Kahraman” diye yazıldı.

Ey Kahramanmaraşlı, Ey yaşlı, genç, tüm hemşehrimiz. Memleketinin değerini iyi bil, kolay kazanılmadı bu Şehrimiz.

Bu sözlerimle tüm şehid ve gazilerimizi bir kez daha rahmet ve minnetler anarım. Bu topraklara layıkıyla sahip çıkamazsak asla gülmem, asla gülmem için için yanarım.

Bu topraklarda hepimiz birlik ve beraberlik içerisinde, Edirne’den Diyarbakır’a, Artvin’den Muğla’ya, Hakkari’den Kars’a, Şırnak’tan Maraş’a tek vücut, tek ruh içerisinde, kardeş olarak yaşayacağız. Vatanımıza, bu Kutsal Topraklara göz koyanların, gözlerini hep birlikte oyacağız. Bu böyle biline, ezelden, ebede. Bu böyle biline, ezelden, ebede.