Danimarka'da halk genel seçimler için yarın sandık başına gidiyor. Çeşitli uluslararası kuruluşlar tarafından hazırlanan demokrasi endekslerinde listenin zirvesinde yer alan Danimarka’da seçim barajı yüzde 2. Bu sistem yeni kurulan partilerin bile parlamentoya girmesine olanak tanıyor. Halihazırda Danimarka’da 10 siyasi parti seçimlere katılıyor.

SOSYAL DEMOKRAT PARTİ

Hızla artan işçi sınıfını demokratik bir çatı altında toplamak için kurulan Sosyal Demokrat Parti’nin kuruluş tarihi kayıtlara 1871 olarak geçti. Sanayileşmenin başlayıp, halkın köylerden şehire taşınmaya başlamasıyla Sosyal Demokrat Parti bu kez işçi sınıfının haklarını işverenler nezdinde savunan bir rol üstlendi. 1884 yılında ilk kez mecliste temsil hakkı elde eden parti, 1924 -2001 arasında girdiği her seçimde en yüksek oyu olarak ülkenin en büyük partisi oldu. Bu döneminin önemli bir kısmında ülkeyi yöneten parti olan Sosyal Demokratların düşüşe geçmesi Sosyal Demokrat Parti yakın tarihinde en parlak günlerini 1972-87 arasında partiyi yöneten Anker Jörgensen döneminde yaşadı. 1970’li yıllarda Jörgensen, Alman Willy Brandt, İsveçli Olof Palme ve Bülent Ecevit’le birlikte sosyal demokratların efsane isimleri arasında yer aldı. Depo işçiliğinden başbakanlığa kadar yükselen Jörgensen, partisinin oy oranını yüzde 38’lere taşıdı. Jörgensen sonrası başkanlık koltuğuna oturan Svend Auken döneminde Sosyal Demokrat Parti,
iktidara gelemedi. Parti Poul Nyrup Rasmussen döneminde 12 yıl hasret kaldığı iktidar koltuğuna oturdu. Nyryp, kaybettiği Kasım 2001 seçimleri sonrası koltuğunu Mogens Lykketoft’a bırakırken, Şubat 2005 seçim yenilgisi sonrası koltuğun yeni sahibi Helle Thorning- Schmidt oluyordu. Sol (Kırmızı) Blok’un lider partisi olan Sosyal Demokratlar, Eylül 2011’de yapılan seçimlerle 10 yıl aradan sonra tekrar ülkenin dümenine geçmişti. Radikal ve Sosyalist Halk Partisi ile kurulan koalisyona dışarıdan Birlik Listesi destek verirken, hükümet kendi içinde yaşadığı sıkıntılardan dolayı seçim öncesi verdiği sözleri yerine getirmekte zorlandı. Özellikle Sosyalist Halk Parti’de yaşanan ‘iç karışıklılardan’ dolayı koalisyon sıkıntılı günler yaşadı. Sosyalist Halk Parti’nin hükümetten ayrılmasıyla Radikal Parti ile yoluna devam eden Sosyal Demokratlar, işsizliğin azaltıldığı, istihdamın arttırılıp ülkenin kriz sürecinini atlattığını belirtip oy talebinde bulunuyor.

BAŞBAKAN İÇİN 'TAMAM YA DA DEVAM' SEÇİMİ

150 yıllık geçmişi olan Sosyal Demokrat Parti’nin ilk kadın başkanı olan Helle Thorning- Schmidt, ülkenin de ilk kadın başbakanı olarak tarihte yerini aldı. 2005’te parti başkanı seçilen Thorning- Schmidt için bu seçim ‘tamam ya da devam’ anlamına geliyor. Seçimden partisi mağlup ayrılırsa bu Helle Thorning’in koltuğuna veda etmesi anlamına geliyor. Helle Thorning’in başbakanlık günlerinin başlamasından itibaren yapılan kamuoyu yoklamalarında olası bir seçimde iktidarın sahibinin Sağ (Mavi) Blok olacağı gözüktü. Seçim mağlubiyeti yaşamak istemeyen Thorning- Schmidt’in adı sürekli olarak Avrupa Birliği’nin üst yönetimleri için geçti. Ancak tüm beklentilerin aksine görevinde kalmaya devam etti. Seçim tarihini ilan etmesinden sonra yapılan kamuoyu yoklamalarında Sağ Blok’a olan oy farkının kapatıldığı ortaya çıktı. Hatta bazı araştırmalarda Sol Blok’un iktidarı koruyacağı sonucu bile çıkıyor.

LİBERAL PARTİ

Liberal (Venstre) Parti 26 yıl aradan sonra bir başbakan çıkarmanın heyecanını Kasım 2001’de yapılan genel seçimlerde yaşamıştı. Anders Fogh Rasmussen yönetimindeki Liberal Parti’nin seçim sloganı ‘Şimdi değişim zamanı’ olmuştu. Liberal Parti özellikle ülkenin giderek bir numaralı gündem maddesi haline gelen yabancılar soruna 100 günde çözüm getirmeyi vaat ediyordu. Nitekim seçimlerden sağ blok zaferle çıkarken, başbakanlık koltuğuna oturan isim Anders Fogh Rasmussen oluyordu. Danimarka tarihinde ilk kez ‘Göçmenler – Mülteciler ve Entegrasyon Bakanlığı’ oluşturulurken, bakanlık koltuğuna Liberal Parti’nin tecrübeli ismi Bertel Haarder oturuyordu. Liberal Parti, seçmene verdiği sözü tutarak aşırı sağ Danimarka Halk Partisi’nin desteğiyle ileride Avrupa’nın en sert yabancılar yasası olarak anılacak, kanun tasarısını 100 gün geçmeden kamuoyuna açıkladı. Yabancılar politikasını 180 derece değiştiren tasarı 1 Temmuz 2002’de kanunlaşırken, Liberal Parti’nin halk nezdinde kredisi oldukça yükseliyordu.

RASMUSSEN'İN PARTİ LİDERLİĞİ MASADA

Nisan 2009’da NATO genel sekreteri seçilen Anders Fogh’un yerine hem başbakanlık hem de parti başkanlığı koltuğuna Lars Lökke Rasmussen oturuyordu. Maliye bakanı olarak parlak bir kariyer yapan Lars Lökke Rasmussen, Nisan 2009’da başbakanlık koltuğuna oturduğunda beklentiler yüksekti. Ancak, bir bakanlığı idare etmek ile ülkeyi yönetmenin farklı kısa sürede ortaya çıktı. Selefi Anders Fogh Rasmussen, gündemi belirleyen kişi olarak, hükümette uyumu yakalamıştı. Lars Lökke Rasmussen, döneminde ilk sıkıntı bakanlar kurulunda çıkan farklı seslerle başladı. Hükümeti dışarıdan destekleyen Danimarka Halk Partisi (DF) lideri Pia Kjaersgaard, ‘Gerçek bir lidere ihtiyacımız var’ diyerek, başbakanı açıktan eleştirdi. Küresel mali krizin etkisini göstermesiyle hükümet zor durumda kalırken, Liberal Parti’nin oy oranı eridi. Başbakan Rasmussen, Şubat’ta kabinede ciddi revizyon yaparak selefinden kalan bakanları büyük ölçüde değiştirince, tabanında heyecan dalgası oluşturdu. Ancak yeni bakanların eskileri aratması heyecan dalgasını kısa zamanda ümitsizliğe bıraktı.

Lars Lökke Rasmussen liderliğinde ilk kez Eylül 2011’de seçimlere giren Liberal Parti 10 yıllık iktidarını kaybederek çıkıyordu. Partisi iktidarı kaybetmesine karşılık Lars Lökke hem parti içindeki konumunu hem de liderliğini sağlama alıyordu. Bunun başlıca nedeni, Liberal Parti’nin iktidarı çok az bir oy farkıyla kaybetmesiydi. Nitekim Rasmussen liderliğinde girilen yerel seçimlerde elde edilen başarı Lars Lökke’nin liderliğini tescil ediyordu. Ancak bu seçim Lars Lökke içinde ‘tamam ya da devam’ anlamına geliyor. Seçim sonuçları Sağ Blok’u iktidara taşımazsa Lars Lökke’nin parti başkanlığı serüveni de bitmiş olacak. 1986 yılında Graested Belediye Meclis üyeliğine seçilen Lars Lökke, politika aşkından dolayı hukuk eğitimine ara vermek zorunda kaldı. Diplomasını ancak 1992’de alabildi. 1987’de milletvekili olmaya karar veren Lars Lökke’nin bu hayaline ulaşması için 2 seçim kaybetmesi gerekiyordu. 1994 seçimlerinde amacına ulaşan Lars Lökke, 1998’de parti başkanlığına seçilen Anders Fogh Rasmussen’in yardımcılığına getirildi.

SOSYALİST HALK PARTİSİ

Sosyalist Halk Partisi (SF), Danimarka Komünist Partisi’nden ayrılan Aksel Larsen tarafından 1959 yılında kuruldu. SF, sosyalizmi Sovyetler örneğinde olduğu gibi diktatörlük ile değil demokratik yollarla işbaşına gelip uygulamayı amaçlıyordu. Parti ilerleyen yıllarda, merkez solda kendini konumlandırırken feminizm, çevre ve insan hakları konusunda oldukça duyarlı politikalar geliştirdi. Sol blokta yer alan SF’in yükselişi 2005’te genel başkanlık koltuğuna oturan Villy Sövndal ile başladı. Solun büyük partisi Sosyal Demokratlarda yaşanan lider değişiminin taşları yerine oturtmadığı bir ortamda Sövndal, ayağı yere basan politikalar üreterek partisinin oy oranını arttırmayı başardı. Kasım 2007’de yapılan seçimlerde SF, oylarını iki kat arttırarak yüzde 13’e çıkartıp Meclis’te 23 vekille temsil edilme hakkını elde ederek tüm dikkatleri üzerine çekti.

Kamuoyu yoklamalarında SF’in oyları yüzde 19’lara kadar ulaşırken, en beğenilen lider araştırmasında Villy Sövndal uzun süre ilk sırada bulundu. Sövndal’ın büyüsü Eylül 2011’de yapılan seçimlerde bozuldu. Seçimlerden yüzde 9,2 oy oranıyla çıkan SF tarihinde ilk kez iktidara geldi.

Sövndal’ın sağlık sebeplerinden dolayı liderliği bırakmasıyla koltuğun yeni sahibi Annette Vilhelmsen oldu. Partinin önemli isimler istifa ederek diğer partilere geçti. SF’te güç kaybı devam ederken Aralık 2013’te koalisyonu terk etti. Oy kaybına engel olamayan Vilhelmsen koltuğunu Pia Olsen Dyhr’ya bıraktı.

RADİKAL PARTİ

Tarihinde 3 başbakan çıkaran Radikal Parti’nin kuruluş tarihi 21 Mayıs 1905. Liberal Reform Partisi içinde savunma konusunda başlayan tartışmadan rahatsız olan bir grup, partiden ayrılarak Radikal Parti’yi kurdu. Partinin temel felsefesi, antimilitarist yapı üzerine kurulmuştu. Parti herkese oy hakkı verilmesini savunurken, hukuk devletinin işlemesini ve devletin vatandaşa karşı sorumluluk taşımasını istiyordu. Radikal Parti’nin getirdiği en önemli yenilik; belli bir grubun sözcüsü olma yerine tüm toplumu kucaklayan bir söylem geliştirmesi oldu. Vatandaşı devlet karşısında güçlü kılmak için çalışan parti, o yıllarda adı Avrupa Ekonomik Topluluğu olan bugünün Avrupa Birliği düşüncesine başlangıçta sert muhalefet etti. Ancak ilerleyen yıllarda parti bu görüşünü bırakırken, AB yanlısı bir parti konumuna geldi.

Vestager yönetiminde Kasım 2007 seçimlerine katılan Radikal Parti, iç huzursuzluğun faturasını 9 milletvekili çıkararak ödedi. Margrethe Vestager’in ilk yılları partide huzurun sağlanması çabalarıyla geçti. Partiden kopan Naser Khader ve arkadaşları Radikal Parti’nin oylarının bir bölümünü beraberinde götürdü. Öyleki Khader’in partisinin oy oranı ilk zamanlarda yüzde 18’ler seviyesinde gösterildi. Bu oran Radikal Parti’nin siyasi mevta anlamına geliyordu. Ancak ilerleyen günlerde Khader’in havası söndü. Magrethe Vestager, sol blokun diğer iki partisi Sosyal Demokrat ve Sosyalist Halk Parti gibi yabancılar konusunda rota değişikliğine gitmedi. Bu iki parti sert yabancılar yasasında değişikliğe gitmeyeceğini ifade ederken, Radikal Parti özellikle 24 yaş kuralı ve aidiyet şartının değişmesini koalisyon ortaklığı için şart koşmaya devam ediyor. Radikal Parti’nin alacağı oy oranını önümüzdeki dönemin politikasını seki,llendirecek. Parti hatırı sayılır bir oy alırsa, sol blok ister istemez Radikal Parti’nin isteklerini dikkate almak zorunda kalacak. Eylül 2001 seçimlerinde tarihi bir başarı elde edip oy oranını yüzde 9,5’lara çıkaran Radikal Parti iktidarın ortağı oldu. Vestager, ülke politikasının yükselen yıldızı olurken, geçtiğimiz yıl ani bir kararla AB komiserliği tercih edip Danimarka siyasetine veda etti. Koltuğun yeni sahibi Morten Östergaard, Vestager’in boşluğunu doldurmakta zorlanırken son seçime göre parti hatırı sayılır oy kaybı yaşadı.

'YABANCI' KARŞITI DANİMARKA HALK PARTİSİ

Pia Kjaersgaard, ‘akıl hocası’ Glistrup ile 1995’de büyük sorunlar yaşayınca, 3 arkadaşıyla beraber Terakki Partisinden ayrıldı. 6 Ekim 1995’de Danimarka Halk Partisi’ni kurarak, genel başkanı oldu. Ülkede kötüye giden her şeyden ‘yabancıların’ suçlu olduğunu büyük bir ustalıkla işleyip, milliyetçilik duygularına hitap ederek oylarını sürekli arttırdı. 1998 yapılan seçimlerde Terakki Parti 3, DF 13 vekil çıkarınca aşırı sağın lider partisi konumuna geldi. Girdiği her seçimden oyunu arttırmayı başaran DF, Kasım 2001’de yapılan seçimlerde iktidarın sol bloktan sağa Liberal Parti ile Muhafazakar Parti arasında kurulan azınlık koalisyonunu dışarıdan destekleyerek hükümetin kurulmasını sağladı. Pia Kjaersgaard’un tek hedefi sert bir yabancılar yasasının çıkmasıydı. Yasa için hükümete verilen süre ise 100 gündü. Sonunda istediğini alan Kjaersgaard, 1 Temmuz 2002’de yürürlüğe giren Avrupa’nın en sert yabancılar yasasının gizli mimarı olmayı başardı. Yapılan sertlikleri ise asla yeterli bulmadı. Danimarka’nın imza koyduğu uluslararası anlaşmalar çıkarmak istediği kanunlara engel olunca, çılgına döndü. Hükümetin çıkarmak zorunda kaldığı her hayati kanunda yabancılar konusunu koz olarak masaya koyup, istediğini her zaman almayı bildi.

Kjaersgaard’un yabancı karşıtlığı seçmen nezdinde pirim yapınca Liberal Parti ve Sosyal Demokratlar gibi ülkenin iki dev partisi DF çizgisine kaymaya başladı. İslam ve Müslümanlara saldırıyı gelenek haline getirdi. AB karşıtlığının bayraktarlığını yaparken, partisini Meclis’te anahtar konuma getiren Pia Kjaersgaard, partiyi adeta ‘demir yumruk’ ile yönetti. Kendisiyle birlikte veliahtları Peter Skarup ve Kristian Thulesen Dahl ön plana çıktı. Kjaersgaard’un isteklerine boyun eğmeyenlerin üstü çizildi. Eylül 2011 seçimlerinde yüzde 12,3 oranıyla ülkenin 3. Partisi olan DF’te Pia Kjaersgaard, Ağustos 2012’de ani bir kararla koltuğunu Kristian Thulesen Dahl’a bıraktı.

MUHAFAZAKAR PARTİ

Kuruluş tarihi 1915 yılına kadar uzanan Muhafazakar Parti, bir asıra yaklaşan yaşamında sadece bir kez başbakan çıkarmayı başardı. Sağ kulvarda daima Liberal Parti’nin gölgesinde kalan Muhafazakar Parti’ye altın yıllarını yaşatan isim 19 yıl parti başkanlığını yapan Poul Schlüter oldu. 1974-93 yılları arasındaki başkanlığı döneminde Schlüter, sağın küçük partisi Muhafazakarların oy oranını yüzde 24’lere kadar çıkarmayı başardı. 1982-93 arasında kesintisiz 11 yıl başbakanlık koltuğunda oturan Schlüter’den sonra Muhafazakar Parti her şeçimden oy kaybederek çıktı. Hans Angell’in 1997’de alkollü araç kullanırken kaza yapması sonucu parti başkanlığından ayrılması Muhafazakar Parti’de liderlik sorununu da beraberinde getirdi. Angell sonrası koltuğu oturan Per Stig Möller ve Pia Christmas Möller’in genel başkanlıkta sadece birer yıl kaldı. Per Stig Möller, iyi bir teorisyen olarak ön plana çıkarken, partiyi yönetmekten uzak bir profil çizdi. 1994 seçimlerinde yüzde 15 oyla mecliste 27 vekille temsil edilen Muhafazakar Parti, Per Stig Möller ile girdiği 1997 seçimlerinde yüzde 8,9 oy alarak tam 11 milletvekili kaybederek sandıktan çıktı. Muhafazakar Parti aradığı lideri 1999’da bulduğunda, bu isim eski polis müdürü Bendt Bendtsen’di. Angell sonrası rotasını kaybeden partiye yeniden çeki düzen veren Bendtsen, Kasım 2001’de yapılan seçimlerde yüzde 9,3 oy alarak az da olsa partisinin oylarını attırmayı başardı. Seçimlerden sonra oluşan sağ azınlık koalisyonunda Liberal Parti’nin yanında hükümetin küçük ortağı olarak yer alan Muhafazakar Parti bakanlar kurulunda 6 isimle temsil edildi. Bendtsen’in 9 Eylül 2008’de genel başkanlığı bırakarak koltuğunu Lene Espersen’e bırakmasıyla Muhafazakar Parti’nin düşüşü başladı. Çok kötü bir liderlik örneği veren Espersen, Katar’da olduğu sırada toplanan parti meclisi Lene Espersen’le yola devam etmeme kararı aldı. Espersen, koltuğunu Lars Barfoed’e bırakırken, Muhafazakarlar Eylül 2011 seçimlerinden yüzde 50 küçülerek çıktı. Geçtiğimiz aylarda yeniden lider değişikliğine giden partinin yeni Başkanı Sören Pape Poulsen oldu. Partide oy kaybı devam ediyor.

BİRLİK LİSTESİ

Danimarka siyasetinin genç partilerinden olan Birlik Listesi 1989 yılında kuruldu. Kızıl- Yeşiller olarak da tanımlanan parti, parlamentoda ilk kez 1991’de temsil edilmeye başlandı. Sosyalist, dayanışma ve antikapitalizm üzerine politika üreten parti, farklı etnik ve inanç gruplarına hoşgörü ile bakmasıyla tanınıyor. Avrupa’nın en sert yabancılar yasasına olan muhalefetiyle bilinen partide başkanlık sistemi bulunmuyor. Partinin politik sözcülüğünü yapan Johanne Schmidt Nielsen bir anlamda partinin liderliğini de yürütüyor. Danimarka siyasetinin genç simalarından olan Johanne Schmidt Nielsen’le parti ülke politikasında kilit konuma yükseldi. 2007’den bu yana mecliste olan Nielsen yönetimindeki Birlik Listesi Eylül 2011 seçimlerinde aldığı yüzde 6,2’lik oy oranıyla tarihi bir başarı elde etti. Helle Thorning- Schmidt başbakanlığında kurulan sol azınlık koalisyonunu dışarıdan destekleyen Birlik Listesi, zaman zaman hükümet politikaları üzerinde etkili oldu. Ancak hükümete baskı kurup yabancılar yasasında köklü değişikliğe imza atamadı. Kamuoyu yoklamaları Birlik Listesi’nin 2011 seçimlerinden daha yüksek oy alacağını ortaya koyuyor.

LİBERAL İTTİFAK

Naser Khader ve Gitt Seeberg, parti yönetime karşı başlattığı isyan sonucu 2007’de Radikal Parti’den ayrılarak Yeni İttifak’ı kurdu. Partiye AP milletvekili Anders Samuelsen’de katıldı. Kurulduğu ilk günlerde kamuoyu yoklamalarında yüzde 18’lere ulaşan partinin liderliğini Naser Khader yapıyordu. 2007 seçimlerinde yüzde 2,3 oy alan parti, 2008’te adını Liberal İttifak olarak değiştirdi. Ocak 2009’da kurucu başkan Naser Khader’in partiden istifasıyla başkanlığa seçilen Anders Samuelsen oy oranını hızla arttırdı. 2011 seçimlerinde yüzde 5 oyla 9 milletvekili çıkaran Liberal İttifak, Sağ Blok’ta yer alıyor.

HIRİSTİYAN DEMOKRATLAR

Mecliste tam 14 yıldır temsil edilemeyen Hıristiyan Demokratlar, 1970’de kuruldu. Sağ Blok partisi olan Hıristiyan Demokratların başkanlığını Stig Grenov yapıyor. Son 3 seçimde yüzde 2’lik barajı geçemeyen parti en yüksek oy oranına 1975’te yüzde 5,3 oranıyla ulaştı.

ALTERNATİF PARTİ

Danimarka siyasetinin en genç partilerinden biri olan Alternatif Parti’yi Sosyal Demokratlardan ayrılan eski kültür bakanu Uffe Elbaek kurdu. Şubat ayında seçimlere katılmak için gerekli olan 20 bin imzayı toplayan partinin kamuoyu yoklamalarında yüzde 2’lik seçim barajının üstünde gözüküyor.