Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kıbrıs Türk tarafının çözüm yönündeki iradesini ortaya koyduğunu, Rum tarafının da buna samimi bir şekilde karşılık vermesi gerektiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı dolayısıyla Lefkoşa’da Dr. Fazıl Küçük Bulvarı’nda düzenlenen törene katıldı. Erdoğan, törende yaptığı konuşmada, Kıbrıs Türk halkını selamlayarak, Kıbrıs Türk halkının barış ve özgürlüğe kavuşmasını sağlayan 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı'nı kutladı. Erdoğan, Kıbrıs Türk halkının bu önemli gündeki sevincini coşkusunu ve mutluluğunu gönülden paylaştıklarını belirterek, Kıbrıs Barış Harekatı'nın Kıbrıs kadar Türkiye için de tarihi bir dönüm noktası olduğunu vurguladı.

TERÖRÜ LANETLEDİ

Şanlıurfa’da bugün gerçekleştirilen terör vahşetini de lanetleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu saldırıda 28 kişinin öldüğünü ve 100 kişinin yaralandığını ifade ederek, bu terörü şahsı ve milleti adına lanetledi. Erdoğan, terörün dini, ırkı, milleti, vatanı olmadığını ifa ederek, teröre karşı uluslararası işbirliği ile mücadele edilmesi gerekliliğine vurgu yaptı ve bunun artık icraata geçme zamanının geldiğini kaydetti.

Ölenlere rahmet, yaralılara acil şifalar dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün Kıbrıs Türkü’nün özgür yaşama, adanın eşit sahibi olarak varlığını sürdürme hakkı için verilen mücadelenin en şerefli günü olduğunu belirtti. Erdoğan, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 41 yıl önce bugün uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan halklarını kullanarak, Kıbrıslı Türk kardeşlerinin yaşama hakkına kasteden bir teşebbüsü akamete uğrattığını anımsattı.

'ÇÖZÜM NOKTASINDAKİ DURUŞUNUZ TAKDİRE ŞAYANDIR'

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kıbrıs sorununun yarım asırdır uluslararası toplumun ve BM’nin gündemini meşgul ettiğini belirterek, bu konuda Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafının her zaman iyi niyetle ve samimiyetle hareket ettiğini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

“Bu konuda Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı her zaman iyi niyetle ve samimiyetle hareket etti. Adil, kalıcı ve yaşayabilir bir çözümü arzu eden bunun için gerekli iradeyi ortaya koyan her zaman Türk tarafı oldu. Kıbrıs Türk tarafının maruz bırakıldığı saldırılara, uğradığı haksızlıklara rağmen çözüm noktasındaki duruşu takdire şayandır.

Bugün de sorunun gerçek mağduru olmalarına rağmen Kıbrıslı kardeşlerimiz aynı ilkeli tavırlarını devam ettiriyorlar. Kıbrıs sorununu, Kıbrıs Türk tarafının siyasi eşitliğini ve meşru haklarını teminat altına alacak şekilde kapsamlı bir çözüme kavuşturulması önceliğimiz olmayı sürdürüyor. Şimdiye kadar bu yöndeki her türlü iyi niyetli yaklaşıma ve Birleşmiş Milletler'in çabalarına destek verdik, vermeye de devam ediyoruz.

Müzakerelerin yeniden başlamasından memnuniyet duyuyoruz. Müzakere sürecine hakim olan mevcut olumlu atmosferin değerlendirilerek daha fazla vakit kaybedilmeden çözüm yolunda mesafe kat edilmesini ümit ediyoruz.”

'TÜRK TARAFI HER ZAMAN BİR ADIM ÖNDE'

Kıbrıs sorununun çözümü konusunda Türk tarafının her zaman bir adım önde olduğuna vurgu yapan Erdoğan, Annan Planı döneminde Kıbrıs sorunun çözümü sürecinde referandumlar yapıldığını ve Kıbrıs Türk tarafının referandumda 'evet' diyerek sözünde durduğunu, Güney tarafının ise sözünü tutmadığını anımsattı.

Kendilerinin Türk'e yakışanı yaptığını, şimdi de aynı şekilde onların da kendine yakışanı yapmasını isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kıbrıslı Türkler karşısında, siyasi eşitlik noktasında, Güney Kıbrıs’tan da aynı tavrı beklediklerini belirtti.

'RUM TARAFI SAMİMİ ŞEKİLDE KARŞILIK VERMELİ'

Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Temennimiz sürecin en kısa zamanda sonuca ulaştırılmasıdır. Kıbrıs Türk tarafı çözüm yönündeki iradesini ortaya koydu. Artık Kıbrıs Rum tarafının da buna samimi şekilde karşılık vermesi, uzlaşmayı esas alan, geleceğe odaklanan bir anlayışla meseleyle yaklaşması gerekiyor. Bu konu iç politik kaygılara, taktik manevralara kurban edilemeyecek kadar önemlidir, kıymetlidir. Kıbrıs'ta adil ve kalıcı bir çözüme ulaşılmasının, adadaki taraflar yanında Doğu Akdeniz başta olmak üzere geniş coğrafyaya olumlu yansımaları olacağı açıktır... Çözüm ile birlikte ada ekonomisi güçlenecek, bugün hayal bile edilemeyen pek çok projenin hayata geçirilmesi mümkün olacaktır. Biz diğer muhataplardan süreci bu şekilde ele almalarını, vizyoner bakış açısıyla süreci kolaylaştırmalarını bekliyoruz. Kıbrıs Türk halkının hayat kalitesinin daha da üst düzeye çıkaracak istek ve iradeye sahip olduğunu biliyoruz. Bu uzun soluklu mücadelede Kıbrıs Türkü'nün ekonomik açıdan daha güçlü düzeye gelmesi için şimdiye kadar kardeşlerimizle el birliği ve dayanışma içinde olduk. Bu çabamız, kararlılıkla sürecektir.”

'SU PROJESİ, BARIŞ SUYU OLACAK'

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kıbrıs Türk halkının ve tüm adanın, su sorununa çözüm bulacak, verimli topraklarına, ana vatandan su getirilmesi sağlayacak su temini projesinde sona gelindiğini kaydetti.
Erdoğan, “1,5 kilometrelik yolumuz kaldı. Su medeniyettir, su hayattır ve bu su sadece özgürlük değil aynı zamanda 'barış' suyu olacak. Bu proje, Türkiye ile KKTC arasındaki sarsılmaz bağının sembolü olacak, birlik ve dayanışmayı yeni bir fiziki bağla pekiştirecektir.” diye konuştu.

'ÇORAKLAŞAN GÖNÜLLERE DE HAYAT SUYU OLSUN'

“Bizim arzumuz, Türkiye'den getireceğimiz bu suyun, Kıbrıs'ın sadece kuzeyine değil adanın tamamına hayat verebilmesidir. Biz bu suyu, sadece kurak topraklara değil çoraklaşan gönüllere de hayat suyu olmasını temenni ediyoruz” diye konuşan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Diğer doğal kaynaklarla birlikte, bu projenin taraflar arasındaki çok boyutlu işbirliğinin unsuru olmasını gönülden istiyoruz. Ekonomideki gelişmeyi kalıcı hale getirme hususunda öncü sektörler olan turizm ve yüksek öğretimdeki başarılarınızı tebrik ediyorum.

Turizmde artık Kuzey Kıbrıs adeta bir patlama yaşıyor. Eğitim öğretimde artık Kuzey Kıbrıs, 70 bini aşkın öğrencisiyle bundan böyle uluslararası camiada farklı bir yere yerleşiyor. KKTC'nin, bölgenin en önemli turizm ve eğitim öğretim merkezlerinden biri haline getirmek bizim de ortak hedefimizdir.

Geride bıraktığımız 10 yılda, bu hedefe ulaşma notasında çok önemli mesafe kat ettik. Ancak önümüzde daha alınması gereken ciddi yol bulunuyor. Uygulamaya koyduğumuz reformları, kararlı şekilde devam ettirerek gündemimizdeki projelerin bir an önce bitirerek, yeni işbirliği projeleri geliştirerek, hedeflediğimiz seviyeye ulaşabileceğimize inanıyorum. Türkiye bu alanlardaki engin tecrübesi ve birikimiyle Kıbrıslı kardeşlerinin yanındadır, bunu böyle bilesiniz.”

AKINCI: TARİHİN SEYRİNİ DEĞİŞTİREN ÖNEMLİ BİR GÜN

KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da burada yaptığı konuşmasında, Kıbrıs’ta tarihin seyrini değiştiren önemli bir günün 41. yılında Kıbrıs Türk halkını sevgi ve saygıyla selamladı. Ramazan Bayramı’nın hemen ertesinde kutlanan Barış ve Özgürlük Bayramı etkinlikleri için adaya gelen başta Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanı İsmet Yılmaz, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ni temsilen gelen tüm konukları selamlayan Akıncı, bu anlamlı günü Kıbrıs Türk halkı ile paylaştıkları için teşekkür etti. Cumhurbaşkanı Akıncı, Kıbrıs Türk halkı olarak kendi yurdunda insanca yaşayabilmeleri ve bu topraklarda tutunabilmesi için canlarını feda eden aziz şehitleri rahmetle, gazileri saygıyla andı.

'20 TEMMUZ OLMASAYDI DARBE HUKUKU GEÇERLİ OLACAKTI'

Akıncı, Rum basınında, 20 Temmuz ile ilgili dün yaptığı açılış konuşmasının 'itiraf' olarak verildiğini, ancak kendisinin gerçekleri söylediğini belirtti. Cumhurbaşkanı Akıncı, asıl itirafın birkaç gün önce Güney Kıbrıs’ta yayınlanan Cyprus Mail isimli gazetede yer aldığına işaret ederek, bu yazıda, 15 Temmuz 1974 günü Yunan Cuntası’nın yaptığı darbeyle başa geçirilen Nikos Samson’a 3 gün içinde 15 bin kutlama telgrafı gönderildiğinin anlatıldığını belirtti. KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, şunları söyledi:

“20 Temmuz olmasaydı kuşku yok ki darbe hukuku geçerli olacak ve darbecilerin iktidarı kökleşecekti. Acıdır ama bir gerçektir ki, tarihin bazı dönemlerinde toplumsal bünyeler demokratik zafiyet göstermekte ve darbeler lanetleneceğine alkışlanmaktadır. Dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi bazı dönemlerde Yunanistan’da, Türkiye’de ve Kıbrıs’ın güneyinde bunlar yaşandı.”