“MÜ'MİNLER BİR DUVARIN TUĞLALARI GİBİDİR.' Kelimeyi cemil dediğim işte bu sözdür. Ama birileri sökmeye çalışıyor bu tuğlaları. Duvardan ilk düşen tuğla olmayı kim ister ki? Ama birileri daha da güçlü bir kuvvetle yıkmayı çalışıyor bu duvarı. Eğer tutunduğun duvardaki yerinden, oynamamak ya da sarsılmamak istiyorsan, yanındaki tuğlaya sıkı sıkı sarılmak zorun da değil misin? Diğer tuğla ile aranda oluşturduğun harcını bir an önce yeniden karmak zorunda değil misin? Yoksa “bana göre çok uzakta olan bir tuğla, duvardan düşse ne olur.” Diyenlerden misin? “Bana dokunmayan yılan binler mi yaşasın.” Diyorsun? O halde o yılanın, seni ısırması çok yakındır. Fazla da beklemeyeceksin. Vakti zamanında; Bir otlak yerinde, üç tane besili ve biri birinden güçlü, iri yapılı, göreni korkutan ve kendisine hayran bıraktıran dana varmış. Üçü bir arada iken yanlarına hiçbir şekilde kötü niyet taşıyan yırtıcı hayvan güruhu yaklaşamıyormuş. Bir gün her nasılsa her biri, birbirinden biraz uzaklaşarak yaylım alanında dağınık vaziyeti almışlar. Uzun zamandır fırsat kollayan aç gözlü kurt en iri gibi görünene, yerden sürünerek yaklaşmış. En veciz aldatıcı sözleriyle; bu otlak yerinin çok küçük olduğunu ve günler geçtikçe de otların azaldığını ve gelecekte de üçüne yetmeyeceğini anlatmış uzunca. Doğru demiş, en irice olanı. ””Ama ne yapabilirim ki? Demekten de alıkoyamamış kendisini. Aç gözlü kurt atılmış hemen, fırsat bu fırsat diyerek: ””Bak şu en sıska olanınız var ya; semiz hale gelmek, sizin gibi olmak istiyor. Bunun için daha fazla yemesi gerekiyor. O, çok yerse sizin yiyeceğiniz azalır. ””Çözüm nedir? Diye sorar. Zevkten dört köşe olan kurt salyalarını akıtarak söze dalar. ””Sen bana müsaade et. Diğer arkadaşınla da konuşayım. O, da mutlaka kabul edecektir. Ben o cılız olanı parçalayıp yerim. Size de burada daha ziyade yiyecek kalır. Besili olarak hayatınızın kalan bölümünde rahat edersiniz. Onaylamış, besili dana. Aç gözlü kurt hemen atılmış diğer dananın yanına. Aynı desise ile diğer danayı da mutlu etmiş anlattıklarıyla. Arkadaşın da kabul buyurdu. Sen de ferman buyurursan deyip boyun bükmüş. Kabul demiş diğeri de. Kurt hemencecik kendine yakışına yapmış ve sıska danayı parçalayıvermiş oracıkta. Sıska dana yerde can çekişirken ikinci danaya yönelmiş. Hesapta bu yoktu dese de ikinci danayı da haklamış. Birinci dana, ne güzel bütün otlak bana kaldı' diye sevinip dururken, kurdun sırıtan pis dişlerini görmüş karşısında. İkinci danada yaralı olarak yattığı yerde debelenip duruyormuş. Ne var ne istiyorsun der gibi bakmış kurt'a. ””Sıra sende. Demiş aç gözlü kurt. Düşünmüş bir süre dana. Kaldırmış gözlerini kurt'a bakmış uzunca. Ağzından şu sözcükler dökülmüş: O, sıska danayı korumamız gerekliymiş. Tabi kurt üzerine düşen işini yapmış. Hepimiz hatırlarız. Doksanlı yıllarda Bosna'daki kardeşlerimiz zulme uğradı. Filistin yıllardan beri kan deryası. Irakta çok yakın bir zamanda yaklaşık bir milyon insan yok edildi. Afganistan yine yıllardan beridir gözyaşını kurutamadı. Bugün Doğu Türkistan'daki ümmet ağır bir sınavdan geçiyor. Bu saydığımız bölgelerde Müslüman halklar, başka halklar tarafından zulme maruz bırakılıyor. Ya kendinden olanlar tarafından zumlun her türlüsüne maruz kalanlara ne diyelim. Herhalde en kötüsü de bu olsa gerek. Ey Müslüman: Üzerinde oynanan oyun aynı oyundur. Bir duvarın tuğlaları gibi olmak zorundasın. Ve duvarında bulunan diğer tuğlaları korumak zorundasın. Bu sana büyük bir vebaldir. Ve yine bilmek zorundayız ki; kendi evimizi korumanın yolu komşumuzun duvarını korumaktan geçer. Duvardan ilk düşen tuğla dileriz ki biz olmayalım. Allah'ım; tüm Müslüman ümmete izan nasip eyle. SELAM VE DUA İLE”¦