Yunanistan'da düzenlenen referandumda kemer sıkma paketine hayır çıkmasının ardından Almanya ile yaşanan gerginlik hızla artıyor. ALB Forex Araştırma Uzmanı Enver Erkan'a göre sürecin uzamasında Berlin ile Atina arasındaki çok eskilere dayanan siyasi gerilim etkili oluyor. Ancak anlaşma olsun veya olmasın; Euro para birliğinin kredibilitesi bundan sonra çok daha fazla sorgulanacak.

Euro para birliğinin kredibilitesinin yaşanan gelişmelerden sonra çok daha fazla sorgulanacağını ifade eden ALB Forex Araştırma Uzmanı Enver Erkan'ın konuyla ilgili analizi şöyle:

"Yunanistan’ın borcuna ilişkin müzakerelerin oldukça gergin bir ortamda geçtiği şu günlerde, tarafların uzlaşmadıkları her gün endişelerin bir nebze daha arttığını görüyoruz. 2015 yılı başındaki genel seçimle iktidara gelen Syriza partisinin Yunan borç sorununun kökenine inme ve kalıcı çözümler bulma politikasına istinaden Eurogroup, Avrupa Merkez Bankası ve IMF ile olan görüşmeler hız kazandı. Yunan borç ödemesine ilişkin 'saç tıraşı' kavramı da bu dönem içinde çok konuşuldu. Avrupa, Yunanistan’dan borç ödemesi için kaynak yaratacak vergi ve maaş düzenlemeleri gibi bir dizi reform isterken, Yunanistan ise Avrupa Birliği’nin 1980’li yıllardan beri bahşettiği gelişmişlik düzeyinden taviz vermemek ve kesinlikle kemer sıkmamak yolunda ısrarcı oldu. Bir anlamda AB fonlarının 1980’li yıllardan beri sağlamış olduğu zenginlikten taviz verilmedi, ancak zamanında bu fonları ekonomisini çeşitlendirmede ve yapılandırmada kullanmayan Yunanistan, ekonomik dinamiklerde meydana gelen bozulmalarla beraber küresel kriz döneminden beri ciddi bir darboğazın içine girdi.

Yunanistan’ın, ekonomide yapılandırmaya gitmemek, sırtını deniz taşımacılığı ve turizme dayayarak üçüncü bir sektörü oyuna sokmamak, 1990’lı yıllardan günümüze kadar gelen politikacıların popülist politikalarda GSYH büyümesiyle uyumsuz maaş zamları yapmaları ve ücretlerin bütçe içerisindeki ağırlığının artmasına neden olmaları, 11 milyon nüfusa sahip ülkeye fazla gelecek alt yapı harcamaları ve 2004 Atina Olimpiyatları’na yapılan harcamalar gibi hataları oldu. Bu süre zarfı içinde Avrupa’da, özelikle Güney Avrupa’da birçok ülke sorun yaşadı. Yüksek dış borç ve yüksek işsizlik oranına sahip olan İspanya, İtalya, Portekiz gibi ülkeler, yaşanan her türlü ekonomik darboğaza rağmen bir şekilde Euro para birliği içerisinde kalmayı başardılar. Ancak Yunanistan’ın birlikten çıkması yolunda bir kamuoyunun da son dönemde yaratıldığını görüyoruz.

Aslında Euro birliğinin ana karar verici mekanizması, bölgenin lokomotifi olan Almanya. Haliyle Almanya’nın onayını almayan bir kararın Avrupa Birliği’nden geçmesi imkansız. Şu ana kadar Yunanistan’ın borçlarının silinmesi ve yapılandırılmasının yanı sıra kredi dilimlerinin serbest bırakılması gibi taleplerine en ciddi şekilde şerh koyan da Almanya. Yunanistan’ın borçlarını ödeyen diğer ülkeler arasında kötü bir emsal yaratmaması isteği Almanya’yı haklı kılan bir faktör olabilir. Ancak Almanya ve Yunanistan arasındaki tarihe de dayanan anlaşmazlıklar ve çatışmalar mevcut. Dolayısıyla Yunanistan’ın da sıkıştığında başvurduğu bazı argümanlar söz konusu.

Yunanistan’ın Almanya ile olan ilişkileri, ülkenin Osmanlı İmparatorluğu’ndan bağımsızlığını kazandığı 1821 yılına kadar uzanıyor. İlk kurulduğunda Mora Yarımadası ve Atina’dan ibaret olan Yunan Krallığı’nın ilk kralı ise Bavyera Prensi olan Otto von Wisselbach. Otto, 1832 Londra Konferansı’nda büyük devletlerce Yunanistan Kralı seçildi. Otto’nun iktidarında Alman yönetimin baskıcı anlayışı ve ağır vergileri, kralın kısa sürede halkın gözünden düşmesine yol açtı. Dış politikada İngiltere ve Fransa’nın hoşuna gitmeyen yayılmacı girişimlerde bulunması ve İtalya – Avusturya savaşında Avusturya’yı desteklemesi bu kralın kısa zamanda güç kaybetmesine ve tahttan vazgeçmesine neden oldu.

Asıl husumet ise 1941 ve 1944 yılları arasında gerçekleşen Nazi işgalinden kaynaklanmakta. İlk olarak 1940’ta İtalyanlar, Yunanistan’ı işgal etmek istemiş, ancak Yunan ordusu tarafından yenilgiye uğratılmışlardı. Bunun üzerine Almanlar Yunanistan’ı işgale girişmişler ve 1941-1944 yılları arasında Yunan toprakları Almanlar, İtalyanlar ve Bulgarlar’ın kontrolünde olmuştur. Almanlar 2. Dünya Savaşı’nda yenilmeye başlayınca Yunanistan’ı da boşaltmış, ancak Almanlar’ın geri çekilmesinden sonra sağ-sol mücadelesi 1946-1949 yılları arasında Yunan İç Savaşı’na neden olmuştur. Siyasi istikrarsızlığın etkileri ise 1955 yılına kadar sürmüştür.

Yunanistan tarihine baktığımızda Almanya istikrarsız dönemlerin hepsinde ortaya çıkıyor. Yunanistan’ın hala 2. Dünya Savaşı yıllarından doğan zararlardan dolayı Almanya’dan tazminat talebi mevcut. Nazi işgali yılları Yunan vatandaşlar açısından çok zor geçmiştir. 300 bin Yunanlı açlıktan ve kötü koşullardan, 130 bin Yunanlı direniş sırasında ölmüş; 1 milyon 200 bin Yunanlı evsiz kalmış, Yunanistan Merkez Bankası’nın altın rezervleri Hitler’in Kuzey Afrika savaşlarını finanse etmek amacıyla boşaltılmıştır.

2. Dünya Savaşı’ndan yenilerek çıkan Almanya harap ve yıkık bir haldeyken, yaklaşık 300 bin Yunan işçi, ülkede çıkan iç savaş nedeniyle Almanya’ya çalışmaya gitmiştir. 1953 yılında ise savaştan ekonomisi çökmüş bir şekilde çıkan Batı Almanya’nın yüksek dış borcu, kreditör ülkeler tarafından silinmiştir. Yunanistan bu karara imza atan ülkelerden biridir. Bu dönemden sonra ise Batı Almanya kısa sürede ekonomik bir mucize yaratarak ayağa kalkmayı ve sanayide lider ülke olmayı başardı. Yunanistan’ın bugün 'saç tıraşı'na en büyük dayanağı ve 'Almanya da zamanında borcunu ödemedi' argümanında bulunmasının nedeni budur.

2015 yılını yarıladığımız bugünlerde Yunanistan’ın borç yapılandırması isteğine en şiddetle karşı çıkan ülke Almanya. Yunanistan’ın tarihe dayandırdığı istekleri söz konusu olabilir, ancak finansal sistemin bu kadar geliştiği ve globalleştiği bir ortamda Yunanistan’a yapılacak bir ayrıcalık da domino etkisi yaratması ihtimali bakımından sorunlu ülkeler bazında krizin büyümesine neden olabilir. Avrupa Birliği’nin kusuru; Euro Bölgesi parasal birliği katılım koşullarındaki belirsizlik. Ekonomik dinamikleri birbirinden çok farklı olan ve farklı mali politikalar uygulaması gereken ülkeler, aynı para politikasına tabi olduklarından dolayı kendi ekonomileri üzerinde sınırlı hareket alanına sahip oluyorlar ve güçlü rekabetçi ekonomileri olan ülkeler, zayıf ekonomileri taşımak durumunda kalıyor. Yunanistan’ın kusurları ise; AB fonlarını yapısal dönüşümler için kullanmak yerine popülist politikalar uygulaması, aşırı ve gereksiz devlet harcamaları yapması ve sırtını AB’ye dayayarak ekonomisini çeşitlendirmek ve rekabetçi hale getirmek gibi bir kaygı gütmemesi. Sonuç olarak; Yunanistan borçlarını ödemek, AB ise daha kabul edilebilir modeller önermek durumunda. Ancak anlaşma olsun veya olmasın; Euro para birliğinin kredibilitesi bundan sonra çok daha fazla sorgulanacak."