Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, makro ekonomik dengelerin sağlam olduğunu belirterek; "Bu nedenle Türkiye içerisinde kimse kriz beklentisinde değil. Yine bizim dolarda yükselişin kalıcı etki bırakmayacağı yönünde de kanaatimiz güçlü." dedi.

Işık, Intel Galileo-İcat Kiti Programı'nın tanıtım toplantısına katıldı. Işık, Çırağan Sarayı’nda yapılan toplantının bitiminde gazetecilerin kur artışı ile ilgili sorularını cevapladı. "Dolar kurunda artış sanayiciyi nasıl etkiledi?" sorusuna Işık, şu karşılığı verdi:

"Dolarda artış sadece Türkiye’de faal sanayiciyi etkilemiyor. Unutulmamalı dolar liranın yanında Euro ve diğer para birimlerine göre de ciddi oranda değerleniyor. Bu durumdan tüm dünya, tüm dünya sanayii etkileniyor. Kur artışı Türkiye’nin iç problemlerinden ileri gelmiyor. Euro’nun değer kaybı yüzde 30’u geçti. Global bir problem var. Dalga boyunun indirilmesi, volatilitenin minimize edilmesi için gereken yapılıyor. Tabii sanayici için istikrar önemlidir, sanayi için en önemli kavram istikrardır. Burada bilinmeli ki siyasi istikrar güçlü ve devam ediyor. Seçim var ama seçim ile ilgili kaygı yok. Ekonomik istikrar da var. Makro ekonomik dengeler güçlü. Bu nedenle Türkiye içerisinde kimse kriz beklentisinde değil. Yine bizim dolarda yükselişin ekonomimizde kalıcı etki bırakmayacağı yönünde de kanaatimiz güçlü. Bu kanatta makro ekonomik dengelerin güçlü olmasının payı büyük. Bir kere kamu borcumuz döviz cinsinden çok az. Çok olsaydı döviz her yükseldiğinde borcumuz otomatikman artardı. Yine çok speküle edildi ama tekrar etmekte fayda var; hane halkı borcu döviz cinsinden değil. Daha önce hane halkının döviz cinsinden borçlanma imkânı vardı. Biz yasa ile bunu engelledik. Şu an döviz yükseldikçe hane halkının otamatikman borcu artmıyor. Bunu maalesef bazı basın-yayın organları ’döviz artışı haneleri etkilemez’ diye verdi. Yok arkadaşlar. Ama hane halkının dövizle borçlanmaması önemli, bu ekonomide kalıcı hasar bırakmama noktasında esas. Tabii sözlerim 'Halk döviz artışından etkilenmez' diye medyada geçti. Hayır dövizin yükselmesi halkı etkiler. Yine doların güçlenmesi Amerika için çok mu iyi? Bu ülkeyi de etkiliyor. Üçüncüsü döviz borcu olan şirketlerin büyük bölümünün geliri de döviz cinsinden. Bize göre volatilite çok böyle yüksek olmadıkça, belirli yerde istikrara kavuştukça sanayici için çok olumsuz etkisi olmaz. Unutulmamalı bizim yanımızda dünyada da sanayiciler, üreticiler bu durumdan etkileniyor. İnşaallah belli yerde kur istikrara kavuşacak. Euro-dolar paritesi, doların değerlenmesi istikrara kavuşacak. Tabii FED de faiz artırımı ile ilgili karar verecek, toplantısı olacak. Bundan sonra umarım sükunet, istikrar oluşacak."

"BÜYÜMENİN YÜZDE 3 OLDUĞU ORTAMDA YÜZDE 5 İSTİHDAM ARTIŞI BÜYÜK BAŞARI"

İşsizlik rakamları ile ilgili yorumları da sorulan Işık, "Son bir yılda nüfus artışı 1 milyon ama iş gücüne katılım 1 milyon 900 bin. Şimdi Türkiye son 1 yılda iş gücüne katılan 1 milyon 900 bin gencin 1 milyon 300 binine iş buldu. Bu üretilen istihdam için güçlü bir rakam. Şu dönemde dünyada Türkiye kadar istihdam üreten ülke çok az. Yüzde 5’i aşan istihdam artış demek. Yani yüzde 3 büyümeden söz edilen bir ortamda yüzde 5 istihdam büyük başarı. Ama Türkiye’de iş gücüne katılım artıyor. Onun için katma değerli üretime ihtiyacı var, katma değerli üretimi arttırmaya ihtiyaç var. Yeni başarı hikâyesi burada. Şu bilinmeli amacımız makul seviyelere çekmek işsizlik oranını. Rakamları ele alacak olursak mevsim etkisinden arındırılmış işsizlikte artış yok. Malum Aralık ayında turizm sezonu ölüdür." ifadelerini kullandı.

"TÜBİTAK’IN ADLİ BİLİRKİŞİ SORUMLULUĞU YOK"

TÜBİTAK’ın Ankara’da kadın cinayeti ile ilgili harddisk tahlili taleplerini geri çevirmesinin nedenleri sorulunca Işık, şunları dile getirdi:

"TÜBİTAK’ın adli bilirkişilik sorumluluğu yok. Kurumun kanun ve mevzuatta adli bilirkişilik sorumluluğu yok. TÜBİTAK; Balyoz, Ergenekon, Böcek davalarında maalesef mahkemeler tarafından özellikle belirlenen bilirkişilerin raporundan dolayı ciddi yıprandı, çok tartışıldı; ‘delil eklendi, şu veya bu oldu’ diye. Ben, bakanlığı devraldığımda bu konularda TÜBİTAK’ın güvenilirliğine zarar verdiği düşünülen Paralel Yapı ile ilgili 8 kişi vardı. Bunlar oraya bilerek gelmişler, başka kimseyi de barındırmamışlar. Burada nasıl rapor isteniyorsa öyle yazılmış. Bunların TÜBİTAK ile ilişiğini kestik. Ve bu noktada orada yeni insanlar istihdam edildi. Burada bu insanların tek sorumluluğu yok. Sadece mahkemeler tarafından verilen görevleri ifa etme gibi sorumluluğu yok. Onların kendi projeleri var, çalışacaklar ama mahkemelere de yardımcı olacaklar. Her mahkemeden gelecek harddiski yetiştirecek hali yok bu insanların. Diyelim mahkeme dosyayı gönderiyor. E 1 ayda sonuçlandırmadın, mahkemeden uyarı yazısı geliyor. Tabii çalışanlar da kaygı duyuyor, ‘sorumluluğum olmadığı halde yaptırımla karşı karşıya kalırım’ diye. Grift, uzun süreli mahkemelerde TÜBİTAK bu konuyu ‘adli bilirkişilere gönderin’ diyebilir. Yine ’bizim bunu sizin dilediğiniz sürede yetiştirme şansımız yok’ diyebilir. Ama buna rağmen TÜBİTAK mahkemenin bu konuda taleplerine cevap verdi. Eleman takviyesini de ona göre yapıyoruz. Bu işlerde alınan elemanın bugün alındı, yarın rapor verecek birikimine ulaşmasını bekleyemeyiz. Bir süre gerek. Eğitim süreci, tecrübe gerekiyor. İşte TÜBİTAK’ın gönderdiği yazı bu konu ile ilgili."