Fethullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, Manisa'da polisin yaptığı bir operasyonla ilgili İl Emniyet Müdürü'nün “Bugüne kadar bağış, himmet, kurban ve kurs parası adı altında örgüte yardım olarak alınan paralar söz konusu. Bundan sonra yaptıkları örgüte yardım ve yataklık etmektir.” açıklamasına tepki gösterdi.

Albayrak, bir kişi ya da grubun örgüt olup olmadığına ne emniyet müdürü ne de cumhurbaşkanının karar verebileceğine vurgu yaptı. Albayrak, terör örgütü kararının ancak ve ancak Yargıtay tarafından verilebileceğinin altını çizerek, “Demokratik hukuk devleti olduğumuz söylenilen ülkemizde bir emniyet müdürü çıkıp yargı kararı olmaksızın kendi düşüncesine aykırı gördüğü kişi ya da grupların örgüt olduğuna kendi başına karar verebilmektedir. Eğer demokratik hukuk devleti olduğumuz iddia ediliyorsa bu kişi derhal görevden alınmalıdır” dedi.

Albayrak yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti; "Bir kişinin, grubun ya da yapının örgüt olup olmadığına Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan, milletvekili, HSYK başkan ve üyeleri, Savcı, Başsavcı, Emniyet Müdürü, Emniyet Daire Başkanı ya da Emniyet Genel Müdürü değil bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından verilmiş karar sonrasında Yargıtay Ceza Dairesi tarafından verilen hüküm sonrasında karar verilebilir.

Ayrıca, ceza yargılamasında kimin tarafından, hangi usullerle hazırlandığı ve ne şekilde elde edildiği belli olmayan yazılar delil olarak kabul edilemez. Soyut bilgiler içeren teknik anlamda bir belge niteliği taşımayan bütün “Bilgi Notu” ya da “Rapor”lar, hangi devlet kurumu tarafından hazırlanmış olursa olsun bir ceza davasında delil olarak kullanılamaz.

İkinci olarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik bir hukuk devleti olup olmadığına da karar vermek gerekmektedir. Çünkü, yapılan uygulamaların demokratik bir hukuk devletinde olması mümkün değildir.

Demokratik olmayan toplumlarda, 'resmi ideoloji' dışında kalan düşüncelerin açıklanması, bu düşünce etrafında bir araya gelinmesi suç sayılmaktadır. Bu toplumlarda düşünce açıklama hakkının 'resmi düşünce' ile sınırlandırılması, mevcut siyasal iktidar düzeninin değişmezliği anlayışının ürünüdür. Demokratik toplumlarda ise, 'tek seslilik' ya da 'resmi görüş' sistemi kabul edilemez. Demokratik yaşamda farklı düşünmek, farklı düşünceler etrafında örgütlenmek 'suç' sayılmaz.

Ancak, ne yazık ki demokratik hukuk devleti olduğumuz söylenilen ülkemizde bir emniyet müdürü çıkıp yargı kararı olmaksızın kendi düşüncesine aykırı gördüğü kişi ya da grupların örgüt olduğuna kendi başına karar verebilmektedir. Bu anlayışın hukuk devletinde var olması kabul edilemez. Eğer demokratik hukuk devleti olduğumuz iddia ediliyorsa bu kişi derhal görevden alınmalıdır. Aksi takdirde hukuk devleti olduğumuz gibi bir iddiada bulunulmamalıdır. "