Avukat Yusuf Danyal Kılıç, Savcı Zekeriya Öz'ün yurt dışına çıkışında yardımcı olduğuna dair hakkında çıkan haberlere ilişkin açıklama yaptı.

Savcı Öz ile tanışıklığının meslektaşlık ilişkisinden kaynaklandığını belirten Avukat Kılıçalp, açıklamasında şunları kaydetti;

"KAMUYA AÇIK KALABALIK BİR KAFEDE OTURDUK"

"Savcı Zekeriya Öz ile tanışıklığım meslektaşlık ilişkisinden kaynaklanmakta olup oğlu Talha Öz’ün avukatlık stajının bir kısmını ofisimde yapmasından kaynaklanmaktadır. Bu tanışıklıktan dolayı; Talha Öz'ün 2 Ağustos 2015 tarihinde de Sarıyer'deki düğün törenine katıldım. Eşimin gelemediğini ama düğünden sonra Fatsa'ya davet ettiğini, Fatsa'dan Ayder yaylasına geçip gezeceğimizi söyledim. Kendileri de zaten düğün telaşı bitince Karadeniz turu yapacağını bize de uğrayacaklarını söylemiştir. Daha sonra eşiyle birlikte geldiler. Evimizde misafir ettik. Sabah kahvaltısından sonra Fatsa çevresini gezdik. Öğle yemeğini Fatsa'da kamuya açık alandaki kalabalık bir sahil restaurant'ta yedik. Sonra eşim, Zekeriya bey ve eşi ile birlikte Ordu'ya, ordan Giresun Bulancak'ta sahilde kamuya açık kalabalık bir kafede oturduk. Daha sonra Giresun ve Trabzon şehir merkezlerini gezdik. Oradan Ayder yaylasına gitmek için Rize'yi de geçtikten sonra geç olduğu için Ardeşen'de yine gece açık ve kalabalık bir lokantada yemek yedik ve yanındaki kafede oturduk. Buradan Aydere nasıl gideceğimizi, yolların nasıl olduğunu sorduğumuz kişiler, bu geç vakitte zor olacağını sabah daha iyi olacağını söylediler. Zekeriya bey; o zaman bu gece Batum'a geçelim gece orda kalıp gezeriz dedi. Ben ve eşim de Batuma başka bir gün başka misafirlerle gideceğimizi planladığımızı söyledim. Onlarda Sarp'a kadar kendilerini bırakmamı istedi. Batum'da gezip ertesi gün uçakla İstanbul'a döneceklerini söylediler. Bu yüzden ben ve eşim, Zekeriya bey ve eşini Sarp sınırına bırakıp Fatsa'ya döndük. Ayrıca maddi gerçeğin ortaya çıkması açısından bazı haberlerde geçen tişörtle ilgili olarak sabah üzerindeki tişörtü değiştirmeden Sarpa da aynı tişörtle geçmiştir. Hakkımda yazılan FETÖ terör örgütü ve Paralel Yapı üyesi avukat, suçlamaları da iftira ve atfı cürümden öteye geçmeyen soyut iddialardır.

"CEHENNEMİN EN KARANLIK YERLERİ HAKSIZLIK ZAMANLARINDA SESSİZ KALANLARA AYRILMIŞTIR"

Öncelikle FETÖ terör örgütü ya da Paralel Yapı ile ilgili henüz açılmış ve Yargıtay aşamasından geçmiş bir yargı kararı yoktur. Sadece soyut iddialarla böyle bir yapı vardır demekle böyle bir örgüt varolmaz. Hukuk devletinde hakkında açılmış ve kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olmayan herkes masumdur. Dolayısıyla yapılan bir haksızlık karşısında herkesin savunma hakkı vardır. Sadece sorgusuna katıldığım Hidayet Karaca'yı savunmam, bir cemaat ya da tarikata mensubiyetimden değil, tamamen mesleki ilkeler, evrensel hukuk ilkeleri doğrultusunda avukatlık mesleğini eda etmekten ibarettir. Avukatların din, dil, ırk, cemaat, tarikat, mensubiyet, tarafgirlik duygularıyla hareket etmeleri yapılan avukatlık yeminine terstir. Avukatlık mesleğine başlarken “Hukuka, ahlaka, mesleğin onuruna ve kurallarına uygun davranacağıma namusum ve vicdanım üzerine ant içerim” denilerek başlanır. “Görevimizi yaparken “kimseye, ne müvekkile, ne hakime hele ne iktidara tabiyiz. Bizim aşağımızda kişilerin varlığı iddiasında değiliz. Fakat hiç bir hiyerarşik üst de tanımıyoruz. En kıdemsizin, en kıdemliden veya isim yapmış olandan farkı yoktur. Avukatlar köle kullanmadılar, fakat efendileri de olmadı” Voltaire’in bu veciz cümlesi avukatlık mesleğini özetlemektedir. “Özgürlük, başkalarının duymak istemedikleri şeyleri söyleyebilmektir." "Cehennemin en karanlık yerleri haksızlık zamanlarında sessiz kalanlara ayrılmıştır." Kanunumuzda açıkça yer aldığı gibi hiçbir somut delile dayanmayan bu iddialar şahsımın saygınlığına ve onuruna yönelik bir saldırı niteliği taşımaktadır.

TCK madde 125’e göre “Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ya da yakıştırmalarda bulunmak veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

Yine TCK’nın 267. maddesine göre 'Yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği hâlde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idarî bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

!ÖZ, YURTDIŞINA ÇIKANA KADAR SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜ OLAN BİR KİŞİDİR"

1- Zekeriya Öz yurtdışına çıkana kadar herhangi bir yurtdışı yasağı ya da tutuklama gibi yasal kısıtlaması olmayan seyahat özgürlüğü olan bir kişidir. Kaldıki;d emokratik hukuk devletlerinde tarafsız ve bağımsız bir yargı kararının bir gün önceden basın tarafından ya da dosyanın şüphelileri tarafından bilinmesi, temel ve evrensel hukuk kurallarıyla çelişmektedir. Yapılan seyahat turistik amaçlı olağan ve sıradan bir seyahattir. Niyet okumalarla, varsayımlarla, şüphe ve kanaatlerle tarafımı suçlayarak bir plan çerçevesinde Zekeriya Öz'ün kaçırılması söz konusu değildir. Kaçmayı düşünen bir insanın eşiyle seyahat etmesi ya da kaçırmayı düşünen bir insanın eşiyle ve eşinin adına kayıtlı bir araçla yol boyunca Mobese kameraları olduğu halde kaçırmayı düşünmesi akla ve mantığa terstir. Ayrıca Fatsa ile Sarp arası 400 km olup normal şartlarda 4 saatte gidilebilirken; yaklaşık olarak saat 12.00 civarında Fatsa'dan çıkıp 16 saat sonra Sarpa varılması da kaçma değil turistik gezi olduğunu göstermektedir. Ayrıca Artvin Valisi de kişilerin sınırda tanınsalar dahi haklarında bir yurtdışı yasağı ya da tutuklama kararı olmadığından bu kimselerin yurtdışı çıkışının yasal olarak engelleyemeyeceğini belirtmiştir.

2- Bazı haberlerde araçta Celal Kara'nın da olduğu yazılmış ise de bu tamamen yalan ve iftiradır. Zira Celal Kara'yı tanımam. Kaldı ki araçta iki aile varken böyle bir yolculuk da hayatın olağan akışına terstir.

3- Hidayet Karaca'nın sadece sorgusuna diğer iki meslektaşımla ceza hukuku tecrübemden dolayı girmekten öteye geçmeyen bir avukatlık ilişkisi olmuştur. Devamında da vekalet ilişkim olmadığı gibi Hidayet Karaca'nın avukatı da değilim. Sayın Fethullah Gülen'in de hiçbir zaman avukatı olmadım.

4- Haberlerde eşimin isminin ve özel hayatıma ilişkin bu kadar ayrıntının yazılması, bazı yazılı ve görsel basın yayın organlarında çıkan haberlerin iftira ve yalanlarda ne kadar pervasızca ileri gittiklerini göstermektedir. Yapılan haberler evrensel basın ahlak ve ilkelerini yok sayarak yapılmıştır.

5- Yapılan yalan haberlerin gerek meslek hayatımı gerekse eşimin isminin yazılarak sosyal hayatımızı olumsuz etkileyeceğinden ve maddi gerçeğin de bu şekilde olduğunun bilinmesi için maddi ve manevi tazminat davası açacağımı, savcılığa suç duyurusunda bulunacağımın bilinmesi için bu tekzip metnini kamuoyuna saygılarımla sunarım."