Anayasa Mahkemesi, (AYM) sınır güvenliğini için oluşturulan mayınlı bölge civarında hayvan otlattığı alanda mayın patlaması sonucu yaralanan başvurucuların, yaşam hakkının ihlal edildiğine hükmetti.

Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü, başvurucular Adem Ülgen, Ahmet Ülgen ve Hanım Ülgen’in mayın patlaması sonucu meydana gelen yaralanma nedeniyle yaptıkları bireysel başvuruda oybirliğiyle Anayasa’nın 17. ve 36. maddelerinin ihlal edildiğine karar verdi. Yaşamı koruma yükümlülüğü, devlete bireylerin yaşamını korumak için önleyici genel tedbirleri alma görevini yüklediğine işaret edilen AYM kararında, mayınlı araziye sivillerin girmesini önlemek için gerekli ve yeterli güvenlik önlemlerinin alınmaması nedeniyle gerçekleşen yaralanma ile yaşam hakkının 'pozitif yükümlülük' boyutunun ihlal edildiğine hükmetti.

OLAYLAR

Türkiye-İran sınırında bulunan askeri birliğin yakınındaki mayınlı bölge civarında hayvan otlatan 12 yaşındaki Adem Ülgen arkadaşlarıyla birlikte koyun sürüsünün peşinden giderek mayınlı bölgeye girdi. Adem Ülgen ve iki arkadaşı mayın patlaması sonucu yaralandı. Olay nedeniyle başvurucular maddi ve manevi tazminat talebiyle Milli Savunma Bakanlığı aleyhine dava açtı. Sonuç olarak, 'söz konusu zararın meydana gelmesinde mayınlı saha olduğu bilinen ve etrafında uyarı levhaları ve tel örgüler bulunan alana girerek çakıyla mayını kurcalayan davacıların çocuğu ile bakım ve gözetim görevini gereği gibi yerine getirmeyen anne ve babanın tam kusurlu olduğu anlaşılmış olup, zarardan davalı idareyi sorumlu tutmak ve tazminata mahkûm etmenin hukuka uygun olmayacağı' gerekçesiyle dava reddedildi.

İDDİALAR

Başvurucular gerekli tedbirlerin alınmaması nedeniyle mayın patlamasının gerçekleştiğini ve başvurucu Adem Ülgen’in yaralandığını, ayrıca açtıkları tazminat davasının makul sürede sonuçlandırılmadığını ileri sürdü.

MAHKEME'NİN YAŞAM HAKKI YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRMESİ

Anayasa Mahkemesi'ne göre, kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma hakkı, birbirleriyle sıkı bağlantıları olan, devredilmez ve vazgeçilmez haklardan olup devletin bu konuda pozitif ve negatif yükümlülükleri bulunuyor. Devletin, negatif bir yükümlülük olarak, yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme, bunun yanı sıra, pozitif bir yükümlülük olarak, yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal makamların, gerek diğer bireylerin, gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunuyor.

Anayasa Mahkemesi'nin, yaşam hakkı kapsamında devletin sahip olduğu pozitif yükümlülükler açısından benimsediği temel yaklaşım uyarınca, devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında gerçekleşen ölüm olaylarında Anayasa’nın 17. maddesi, devlete, elindeki tüm imkânları kullanarak, bu konuda ihdas edilmiş yasal ve idari çerçevenin yaşamı tehlikede olan kişileri korumak için gereği gibi uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili idari ve yargısal tedbirleri alma görevi yüklüyor. Bu yükümlülük, kamusal olsun veya olmasın, yaşam hakkının tehlikeye girebileceği her türlü faaliyet bakımından geçerli olup kamu güvenliğini sağlama amacıyla yürütülen tehlikeli faaliyetler alanı da bu yükümlülük kapsamında.

Bu bağlamda, yaşam hakkı, devlete egemenlik alanında bulunan bireylerin yaşamını korumak için önleyici tedbirleri alma görevini de yüklüyor. Somut olayda, birinci başvurucunun yaralanmasına neden olan anti personel mayınlar Türkiye-İran sınırında bulunan Ziyaret Hudut Takım Karakolu'nu koruma amacıyla yerleştirildi. Başvuruya konu patlama olayında yaralanan çocuklardan Salih Ülgen tarafından yapılan 2013/6585 No'lu bireysel başvuru dosyasında ilgili idarenin yazısında, mayınlı arazinin yerel halk tarafından mera olarak kullanılmadığı, hayvanların mayınlı arazi sınırlarından yüz metre uzaklıktan başlayacak şekilde otlatıldığı, mayın tarlasının çevresinin bir metre yüksekliğinde dikenli tel ile çevrildiği ve bölgenin mayınlı olduğunu belirten mayın ikaz levhalarının mevcut olduğu, bölge halkının mayın tarlaları hakkında bilgilendirilerek kendilerine talimat tebliğ edildiği, arazisinde çalışmak için veya hayvanları otlatmak için gelen halkın mayınlı araziler konusunda uyarıldığı belirtildi. Bununla birlikte, yetkililer tarafından alındığı belirtilen önlemlerin ve nöbetçi askerin uyarılarının sorumlu yetişkinler gibi davranması beklenemeyecek olan başvurucu ve arkadaşlarının mayınlı sahaya girmesini engelleyemediği, koyun sürüsünün dahi tel örgüleri aşabildiği, dolayısıyla başvuruculardan Adem Ülgen’in yaralanmasına neden olan mayın patlamasının meydana gelmemesi için alınması gerekli güvenlik tedbirlerinin somut olayda yeterli düzeyde bulunmadığı sonucuna varıldı. Bu nedenle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının ihlal edildiğine karar verildi.

MAKUL SÜREDE YARGILANMA HAKKI YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME

Anayasa Mahkemesi, maddi ve manevi zararların tazmini talebiyle açılan davanın kişi sayısı ve mahiyeti itibariyle karmaşık olmadığını tespit ettikten sonra 6 yıl 7 ay süren yargılamanın sonuçlanmasında makul olmayan bir gecikme olduğu sonucuna vardı.
Bu nedenle, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verildi.