Joshua Keating, Şubat 2014

WASHINGTON ”” Yaklaşan Olimpiyat Oyunlarına yönelik çok sayıda muhalif görüş içinde en az dikkat çekeni Çerkes halkı tarafından küresel ölçekte yürütülen kampanyadır. Yer olarak Soçi seçimi bölgenin tarihinin trajik ama büyük ölçüde unutulmuş bir cüzüne ışık tuttu. Geçen yıl Occidental College tarihçisi Walter Richmond tarafından yayınlanan "Çerkes Soykırımı" kitabı modern Avrupa'da ilk soykırımın Soçi'de yaşandığına dair sağlam bir tez ortaya koyuyor. Soçi'deki soykırımı 20. yüzyılda yeni insanlık dışı uygulamalar izledi.

Kendilerine Adığe diyen Çerkesler tarihte Kuzey Kafkasya'nın en kalabalık ve etkin halklarından biriydi. Ağırlıklı olarak Sünni Müslüman idiler ve farklı bir dil grubuna mensuptular. İki yayılmacı devlet olan Çarlık ve Osmanlı İmparatorlukları arasında yaşamak tarihsel şanssızlıkları idi.

Rusya 16. ve 19. yüzyıllar arasında kademeli olarak güneye inme politikası izledi. Bunu yaparken yerli halka boyun eğdirdi, onları dağlardaki yerleşimlerinden erişilebilir ve denetlenebilir kıyı bölgelerine göçmeye zorladı. Bu sürece Rus Kazakları'nın bölgeye iskanı eşlik etti.
 
İki imparatorluk da bölgede altyapıya sahip değildi. Ne var ki iki yıllık bir savaşın ardından Ruslar ve Türkler 1829 yılında Edirne Anlaşması'nı imzaladılar. Buna göre Çar Karadeniz kıyıları boyunca uzanan Çerkes topraklarının sahibi oldu. Bu tarihten itibaren Ruslar'ın bölgede hakimiyet kurma çabaları hızlandı.

II. Alexander'a göre Çerkesler "yasal hükümdarları olan Sultan tarafından Rusya'ya bırakılmış ve şimdi de Çar'a isyan etmiş Rus tebaası” idi. Oysa karşısında, hiçbir otorite kabul etmeyen bir buçuk milyon silahlı ve cesur dağlı vardı. Çerkesler ve Rus Kazakları sıkça çatışıyor, bunu Rus askeri kuvvetlerinin tenkil harekatları izliyordu. Petersburg bir yandan da Çerkesleri Osmanlı topraklarına göndermenin hazırlıklarını yapıyordu.

“Büyük Oyun” döneminde Çerkesler'in içinde bulunduğu zor durum Britanya'da halktan ilgi gördü. Geleneksel Çerkes hayatı egzotik biçimde tasvir edildi. (Güzel Çerkes kadını 19. yüzyılda Avrupa'da pazarlama ve pop kültür imgesi olarak yaygınlık kazandı.) 1853-1856 Kırım Savaşı'nda Britanyalı ajanlar Çerkesleri ayaklanmaya teşvik ettiler ve halk Kafkasya'ya yapılacak bir askeri müdahaleyi boş yere bekledi. Sonraki on yıllarda tarih tekerrür edecek ve kitlesel kıyımların kurbanları aynı kaderi paylaşacaklardı.

Richmond'a göre Kırım Savaşı'nı sona erdiren Paris Anlaşması "Çerkesya'yı Rusya'nın parçası olarak ilan etmiş, ama Çerkesler'in Rus tebaa ile aynı haklara sahip olmasını öngörmemişti. Ruslar onlara istedikleri gibi davranabilirdi.Peterburg Çerkeslere Rus topraklarını işgal eden düşman bir nüfus muamelesi yaptı". Çerkesler devletsiz bir halk konumunda idiler.

Savaş sona erdiğinde Alexander Çerkeslere boyun eğdirmek yerine zor kullanarak Osmanlı topraklarına göç ettirmeye karar verdi. 1859 yılında Çerkes köylerini yok etmek ve Çerkes halkını kıyıya sürmek amacıyla katletmek için Rus ordusu harekete geçti. Çerkesler içi boş Osmanlı vaadlerine inanarak direnseler de "Kafkas Savaşı " tek taraflı idi. Çerkesler'in 1864 yılında Soçi'deki son direnişinden sonra Rusya zafer ilan etti. Ardından Karadeniz kıyılarından tahliye resmen başladı.

Zorlu kış şartlarında kıyıda kendilerini götürecek tekneleri bekleyenler tifüs ve çiçek hastalığı sebebiyle kitleler halinde ölürken, bu felakete aldırmayan Rus kuvvetleri dağlardaki Çerkes köylerini yakıp yıkarak mevcut göçmenlere yenilerini ekliyorlardı.Türk gemicilerin tekneleri tıka basa doldurması ve göçmenlerden yüksek ücretler istemesi durumu daha da vahim hale getirdi.

Richmond, Ruslar'ın zaferlerini kutladıkları sırada Soçi çevresindeki manzarayı tasvir eden bir Rus subayından şu alıntıyı yapıyor: "Yolda gözümüze şu takıldı : kadın,çocuk ve yaşlıların parçalanmış ve yarısı köpeklerce yenmiş cesetleri; açlık ve hastalıklar sebebiyle bir deri bir kemik kalmış,bacaklarını hareket ettiremeyecek kadar zayıf düşmüş,yorgunluktan olduğu yere yığılmış ve daha ölmeden dört köpeğe av olan sürgünler".

Harekatı yöneten General Nikolay Evdokimov bir alt rütbeli hakkında hiddetle şunları yazıyordu: 
"Kont Sumarokov'a, yazdığı her raporda yolları kaplayan donmuş cesetleri bana niçin hatırlatıp durduğunu sordum".

Richmond'a göre harekat sırasında 625.000 civarında Çerkes hayatını kaybetti. 600.000 ile 800.000 arasında insan sürgün edildi.

Çerkes sürgünü soykırım kapsamına girer mi? Richmond'a göre girer. Modern uluslararası yasal tanıma göre “bir ulusal, ırksal veya dinsel grubu tamamen veya kısmen yok etmek maksadına yönelik yapılmış” her eylem soykırım olarak tarif edilir.

Bunun yanında, yapılanlar gelecekte işlenecek pek çok suçun ayak sesiydi. Evdokimov Çerkesler'in zorla göçettirilmesiyle ilgili olarak “temizlik” anlamına gelen Rusça “ochishcnenie"  kelimesini kullandı. Bir asır sonra benzer bir Sırpça kelime dünyaya "etnik temizliği" armağan etti.

Çerkesler'in talihi sonraki yıllarda da yaver gitmedi. Kafkasya'da kalabilen az sayıdaki Çerkes dili ve dini sebebiyle Sovyetler tarafından baskı gördü. Ancak Stalin döneminde kitlesel olarak sürgün edilen Çeçenlerle aynı kaderi paylaşmadılar. Çoğu Osmanlı topraklarına dağıtılarak yerleştirildi. Kaderin garip bir cilvesi olarak 1877 Rus-Türk Savaşı'nda Balkanlar'da bir kere daha sistematik etnik temizliğin kurbanı oldular.

Sovyetler Birliği çöktükten sonra 1.500 civarında Çerkes Kafkasya'ya döndü. Bu sayıya Kosova Savaşı sırasında etnik Arnavutlar'ın saldırısına uğradıktan sonra anayurduna dönen 200 Çerkes dahildir. Daha yakın bir geçmişte, iç savaştan kaçmak için Suriye'deki evlerini terk ederek Rusya'ya göç eden yüzlerce Çerkes haberlere konu oldu. Bir kısmı tarihsel anayurtlarında kalabilmek için sürekli ikamet başvurusu yapıyorlar. Ayrıca, İsrailli Çerkesler son yıllarda ayrımcılığa uğradıkları iddiasıyla protesto eylemleri düzenlediler.

Bugün dışarıda 3 ile 5 milyon arasında, Kafkasya'da 700.000 civarında Çerkes yaşıyor. Post-Sovyet Rusya hükümeti yaşanan acıları resmen tanımakta acele etmedi ve (Gürcistan'ın Rusya karşıtı yönetiminin 2011 yılında Çerkes Soykırımı'nı resmen tanımasına karşın) soykırımı tanıması çağrılarına direnerek Çerkes milliyetçiliğini İslami radikalizmin bir uzantısı ilan etti. Dış ülkelerde yaşayan Çerkesler her yıl 21 Mayıs gününde Çerkes Soykırımı'nı küresel ölçekte anıyorlar.

Oyunların sembolik öneme sahip Soçi kentinde düzenlenmesi kararı meseleye yeni bir ivme kazandırdı. New Jersey eyaletinde yaşayan bir grup Çerkes'in “soykırım Olimpiyatı”na karşı başlattığı küresel kampanya konuyu yeniden gündeme taşıdı. Aktivistler Vancouver'dan beri protesto eylemini sürdürüyorlar. Dağıtılan kitapçıklardan biri sporcuları "toplu mezarların üzerinde kayak yapacakları" konusunda uyarıyor. Yerel aktivistlerin de seslerini yükseltmeleri muhtemel ama yetkili makamlar tüm protesto eylemine karşı çok sert tavır almaya kararlılar.

Küçük ama önemli bir anekdot olarak, oyunların yapılacağı Krasnodar eyaletinin valisinin "Bu topraklar Rusya İmparatorluğu'na ait değildi. Kafkasya halklarına, Çerkeslere aitti" sözlerini hatırlamak gerekiyor.

Soçi ile özdeşleşen acı dolu anılar bilindiğinde, Çerkesler'in bu yer seçimini öfke ile karşılamalarına anlayış göstermek gerekiyor. Ama belki de bu tepki, unutulmuş bu trajediyi dünyaya hatırlatmak için başvurulabilecek tek yoldu.

Kaynak: http://www.sbs.com.au/news/article/2014/02/08/comment-circassian-activists-call-sochi-2014-genocide-olympics


Çeviri: Dr. Ömer Aytek Kurmel

Cherkessia.net, 18 Şubat 2014