Enver Sağlam, çok uzun bir süredir “bu ülkede Çerkesler de var” diye çırpınan bir Çerkes aydını... Geçenlerde bana telefon açtı, içeriğini aşağıdaki yazıda okuyacağınız derin bir sitemde bulundu.

Üzüldüm ve utandım açıkçası. Arkadaşım Enver Sağlam'a, “Otur yaz düşündüklerini, köşemde yayımlayayım, bu da bana özeleştiri olsun!” dedim. Yazdı, gönderdi, ben de mektubunu aynen yayımlıyorum; bundan sonra daha dikkatli ve hassas olma sözüyle birlikte...

Enver Sağlam

“Çerkesler” deyince yüzlerdeki müstehzi tavrı görür gibi oluyorum!

Yine “Çerkesler” deyince asılan yüzleri de görür gibi oluyorum!

Ve elbette ki “siz de mi?” diyen soru işaretli suratları da görür gibi oluyorum... En son söylenecek sözü en başta söyleyip bir defa içimi rahatlatmam gerek. Hani derler ya “bu kadar cehalet ancak okumakla mümkün” diye, aynen öyle...

Ve iddia ediyorum ki bu ülkeyi yönettiğini ve yöneteceğini sandıklarımızdan; yanı sıra ülkeyi aydınlatacağını umduğumuz münevverlerimizden; müthiş entelektüel (!) sanatçılarımızdan; Türkiye ekonomisini elinde tutan “....AD”lı iş(m)adamlarımıza ve bilumum askeri zevata kadar hiç kimse doğru dürüst tanımıyor Çerkesleri...

Bütün bu kesimlerden 50 tane adam çıksın ve Çerkesler'e ait elli satırı alt alta yazsın ben bu ülkeyi terk edeceğim. İnanın!

 

“Çerkes kızları güzeldir”

Çerkesler deyince iki kolunu sağa sola sallamaktan başka dansımıza ait bir şey bilmiyorsanız...

Yemek deyince Çerkes tavuğu ve biraz da Çerkes peynirinden başka bir şey aklınıza gelmiyorsa...

“Çerkes kızları güzeldir”den öte bize ait söyleyecek sözünüz yoksa...

Tarih deyince de Çerkes Ethem'e ait yarım yamalak birkaç bilgi kırıntısı dışında kelam etmiyorsanız...

Allah aşkınıza söyleyin siz ne iş yaparsınız?..

“Folklorik” bir öğe olarak gördüğünüz Çerkesler'e ait yazılıp çizilenlerle ilgili bildikleriniz, açık söyleyeyim, sizler adına “içler acısı...”

Takılmışsınız bir Kürt meselesine kimseyi görüp işittiğiniz yok.

Ah evet! Bir de Aleviler var tabii ki...

24 Nisan olmasa Ermenilerin de sesini duyamayacağız muhtemelen ya neyse...

Romanlar da hoş bir tını olarak zihinlerde yerini aldı mı diğerlerine ne gerek var ki.

Çerkes deyince yafta da hazır. Derin devlet, MİT, Ordu, Polis teşkilatı vs. vs...

Çerkesler; bu devletin “asli unsuru” oldukları masalı ile avutuldu cumhuriyet tarihi boyunca.

 

Dilimiz bitti! Kültürümüz gitti!..

Beyaz Türk olmuş Çerkesler...

Türk milliyetçisi olmuş Çerkesler...

İhtilalci olmuş Çerkesler...

Solun efsane isimleri olmuş Çerkesler...

Bu ülkenin vatandaşlarına “fason” devlet kurmuş Çerkesler...

Osmanlıya sahip çıkmış Çerkesler...

Olaya bu pencereden bakınca hiçbir sorun görünmüyor da, sorun Çerkesler'in kendilerine ne kadar sahip çıktıklarında...

Çerkes Hasan Abdülaziz'e arka çıkmış canını vermiş.

Anzavur Ahmet, Osmanlı adına Ethem Bey'e (Çerkes) karşı durmuş canını vermiş.

Ethem Bey hayatını ortaya koymuş, sonunda hain damgasıyla Ürdün'de hayatını tamamlamış.

Talat Aydemir'in ihtilalci olarak tek suçu Çerkes olmaktı ki o da hayatını vermiş darağacında...

Mahir-Hüseyin-Ulaş”˜ın Mahir'i de Çerkes'ti...

Deniz-Hüseyin-Yusuf”˜un Yusuf'u da Çerkes...

Bedelini nasıl ödedikleri ortada.

12 Eylül'ün ilk kaybı Hayrettin Eren de bir Çerkes delikanlısı idi; annesi Elmas Teyze hâlâ kemiklerini arıyor oğlunun...

İlk Başbakan Rauf Orbay...

İlk Dışişleri Bakanı Bekir Sami Kunduk... Mustafa Kemal'in yanı sıra Amasya Tamimi'ni imzalayanlar...

Hepsi ama hepsi Çerkesti...

Hiçbirisi Çerkeslik adına hiçbir şey yapmadılar.

Kimi devlet-ebed-müddet dedi, kimi de vatan-millet...

Kimisi Kurtuluşa Kadar Savaş dedi kimi de Halkların Kardeşliği...

Keriman Halis'ten Türkan Şoray'a...

Yaşar Doğu-Gazanfer Bilge'den Süleyman Seba'ya...

Ediz Hun'dan Abdüllatif Şener'e...

Daha bir dolu isim sayabilirim size.

Evet tahmin edebileceğiniz gibi hepsi Çerkes...

Ve hiçbirisi Çerkeslik adına seslerini yükseltmediler bugüne kadar...

Bu ülkenin hep “cici” çocukları oldular...

Geldiğimiz nokta da ortada!..

Dilimiz bitti! Kültürümüz gitti!..

 

Dibine kadar asimilasyon

Asimilasyonu dibine kadar yaşadık.

İşin garibi benzer dertlerden mustarip Sünni dindarlar-Aleviler-Kürtler ve Türkler bu ülkede sadece ve sadece kendileri yaşıyormuşçasına rahatlar...

Bir başka ses duymaya asla tahammülleri yok.

İskilipli Atıf Hoca'ya gözyaşı dökenler...

Köylerine cem evi yerine cami yapıldı diye ağlaşanlar...

Türk milliyetçiliğinden yanıp kavrulmuş Kürtler...

Şimdi elbirliği yapmışlar; kendi fanatizmleri ile öğünüp, kendi faşistlerini üretiyorlar...

Yaşasın Türk-Kürt kardeşliği diye yazıp bastıran Emek Partililer afişteki üç fidandan birinin Çerkes olduğundan habersiz cehaletlerini afişe ediyorlar...

“Türkiye Türklerindir” diyenler ile kol kola girenler bütün bu olup biteni görmezler mi? Görürler elbet!

Zımni bir ortaklığın kahramanları Çerkesler gibi diğer bütün grupları da görmezden geliyorlar ısrarla...

Hal böyle olunca Başbakan da açılımdemokratikleşme- Avrupa Birliği adımlarından çark edip cumhuriyetin temel paradigmasına sarılmakta buluyor çareyi... Biz de aynı sıralardan geçerek öğrendiğimiz “eşref-i mahlukat” söyleminin mazide kalan hoş bir seda olduğunu düşünüp, titreyerek kendimize geliyoruz bir an.

Siyaset Meydanı'ında siyasetin ruhuna ters bir söylemle ”˜üç beş oy'un peşine düşüp, “şimdi de Çerkesler çıktı” çıktı deyip siyaset kazanına çevirdiği ortamın altındaki PKK ateşine çıra olarak Çerkesleri sunuyor. Türk milliyetçileri de eski ağza yeni tam ellerini ovuşturarak Çerkesleri daha bir “ham yapmaya” çalışıyorlar.

Herkesin “ananı al “, “ana aa...” diye meydanlarda söylediklerine ilaveten ben de ağzımı bozarak -olabilecek en hafif sokak jargonuyla- “ananız güzel mi” diyeyim en azından.

Ama mızrak çuvala sığmıyor artık.

Çerkesler de uyanmaya başladı açıkçası.

Ninnileriniz uyutmadığı gibi masallarınız da avutmuyor...

Ben kendi adıma 12 haziranda sandığa gitmeyeceğim gibi gücüm yettiğince “sandığa gitmeyin!” diyeceğim Çerkeslere...

Zira ne AKP'nin, ne CHP'nin ne de MHP ve BDP'nin bizim oyumuzu hak ettiğini düşünüyorum.

Aynı şekilde demokrat-liberal-islamcı ve elbette ki ulusalcı medya dahil bizim üç beş kuruş paramızı dahi hak etmediklerini düşünüyorum...

Birkaç cılız ses dışında bizim sesimiz olmayan, kendine demokrat, kendine Müslüman ve kendine liberal; aydın-yazarçizer- düşünür-akademisyeni de bu ortaklığın payandası olarak görüyor ve hepsini de protesto ediyorum.

Bunların içerisinde bugünün mimarları sayılabilecek ve geçmiş dönemlerde yoldaşlığımız olan birçok ismi de saymak mümkün ama ben isim verip Çerkes Duruşu'muzu da bozmak istemiyorum ayrıca.

Bu “Haynape”onlara yeter!

Ayrıca aldığımız terbiye ve eğitim insanların ayıbını yüzlerine vurmamızı da engelliyor...

 

Berkan'ın adını Özkök'le birlikte zikretmek!

Büyük Medyada Ergenekon Haberciliği kitabımın basın toplantısında, Darbe Günlükleri'nin yayınını izleyen günlerde üç genel yayın yönetmeninin, hiçbir temellendirme zahmetinde bulunmaksızın “bunlar sahte” demelerinden söz etmiştim. Üç genel yayın yönetmeninden ikisi Ertuğrul Özkök (Hürriyet) ve İsmet Berkan”˜dı (Radikal).

Doğrusu, Özkök'ün adını ne kadar kolayca telaffuz ettiysem, Berkan'ın adını telaffuz ederken o kadar zorlandım. Çünkü, evet, o ilk değerlendirmesinde böyle demişti ama (ki o yazıyı bugün dahi anlamlandırmakta güçlük çekiyorum), ondan sonra yazdığı yazılarda hakikati arama çabası hep önde oldu.

Oysa Özkök öyle mi? Günlükler'in yayınından sadece bir gün sonra onlara “özel imalat ve sahte” damgası vuran Özkök, sonraki bütün Ergenekon ve derbe teşhirlerinde aynı pozisyonu aldı, şimdi de “Post Ergenekon” sürecinin kendince gözde gazetecilerinin listesini oluşturmakla meşgul.

İsmet Berkan, kendisiyle ilgili değerlendirmem üzerine twitter'da bir açıklama yaptı. Açıklamanın içeriği, onun adını Özkök'le birlikte anmak zorunda kalmamın bende neden sıkıntıya yol açtığını gösteriyordu. Berkan'ın açıklamasını siz de bilin istedim:

“Aslında Alper Görmüş haklı, şimdi döndüm baktım 31 Mart 2007'de çıkan yazıma, mantık yürütme işini abartmışım. Ama günlüklerle ilgili tek yazım bu değil, o zamandan bu zamana onlarca yazı yazmışım günlüklerle ilgili ve hep ciddiye almışım. (...) Ama ne desem boş, Alper Görmüş haklı, benimle ilgili hayal kırıklığını o zamanlar da ya yazmış ya söylemişti... Tek bir yazı insanı böyle takip ediyor işte...”