Ünal, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, son günlerde yaşananları değerlendirdi.  Charlie Hebdo krizi üzerinden yaşanan sorunun doğrudan İslamofobi ile ilgili olduğunu ifade eden Ünal, IŞİD ve benzeri şiddet hareketleri üzerinden İslam dinine dair Avrupa ve ABD'de korku körüklenirken, İslamofobianın bu görüntüler üzerinden zenginleştirildiğini, diğer taraftan da Müslümanları tahrik edecek, inanç ve kutsallarını tahfif edici eylemler içine girilerek tepkilerinin çekildiğini dile getirdi.
Bu tepkilerin elektronik ortamda kurgulanarak İslamofobiayı daha da büyütecek kurguya dönüştürüldüğünü ifade eden Ünal, "Bugün çoğunlukla her ne kadar Avrupalı liderler makul, aklıselim açıklamalar yapıyorsa da daha derinde ve altta bir şekilde Avrupa'yı İslamsızlaştırma çabası var" dedi.

AB'nin kuruluşu itibariyle ekonomik değil, kültürel topluluk olduğuna işaret eden Ünal, şöyle konuştu:

"AB'yi oluşturmanın asıl amacı bir Avro kültür oluşturmaktır. Bu Avro kültürün inanç temeli doğal olarak Hristiyanlıktır. Yani, Avro kültürü bir kimlik haline getirmek, kimlik haline getirilen bu yapının temel taşı da olarak, arka planda kadim geleneklerinin bir gereği olarak Hristiyanlığın kimliğin temel taşı olarak inşa ettiler. Bu kültürün ve kimliğin temel taşı Hristiyanlıktı. Ama Avrupa'da İslam'ın hızla yayılması ve İslam'ın Avrupa'ya söyleyecek çok sözünün olması, bir şekilde batılı değerleri ve Avro kimlik ve kültürü tehdit olarak algılandı. Bugün maalesef bu ve benzeri olaylar önümüzdeki süreçte de Müslümanları tahrik edecek ve onların tepkilerini IŞİD benzeri tepkilere kurgusal olarak dönüştürmek isteyen başka tahriklerle karşı karşıya kalacak. Burada biz Müslümanların yapması gereken en temel şey, bu tepkilerin şiddet içeren tepkiler olmaması...Çünkü bu tepkilerin şiddet içermesi, İslamofobi taraftarlarına destek olacaktır. Bizim tepkilerimizin reklefsif, tepkisel değil zeka, akıl içeren ve bizim inancımızı, kadim geleneğimizi ve kutsallarımızı koruyabilecek inanç zekasını içeren tepkiler olması gerekir. Benim inanç zekası dediğim şey, insanın kendi inancıyla ilgili yaşadığı sorunları çözebilme yeteneğidir. Yani inanç zekasından, insanın kendi inançlarıyla yaşadığı sorunları çözebilme yeteneğidir. İslam dünyasının bu meseleye, şiddet içeren tepkiler vermesi İslamofobia taraftarlarını, Batı ve ABD'yi İslamsızlaştırma projesini yürütenlerin ekmeğine yağ sürecektir. Çünkü onlar bir taraftan IŞİD'in yaptıklarını kamuoyunda büyütürken, IŞİD propagandası üzerinden de İslamofobi ve Müslümanlara karşı düşmanlığı artıracaklarını biliyorlar. Orada negatif bir pekiştirici döngü oluşturmuş durumdalar. Yani, IŞİD ve El Kaide gibi şiddet ve terörü kendilerine yöntem olarak seçmiş ve kendilerini İslam ile tanımlayan unsurların İslam adına görünürlüğünün artması, İslamofobia taraftarları ile Avrupa ve ABD'yi İslamsızlaştırma çalışması içinde olanların ekmeğine yağ sürüyor."

"Türkiye son 12 yılda bu sorunları ciddi anlamda çözen  model geliştirdi"

Son 100 yılda özellikle İngiliz ve Fransızların bölgede çok ciddi İslamsızlaştırma faaliyeti içinde olduklarını ancak bir başarıya ulaşamadıklarını ifade eden Ünal, Müslümanların inanç zekasıyla davranarak demokrasiyi, din-devlet ilişkilerini, toplum-din ilişkilerini, toplumsal sorunları daha makul ve rasyonel zemine taşıdıklarını kaydetti. Türkiye'nin son 12 yılda bu sorunları ciddi anlamda çözen bir model geliştirdiğini vurgulayan Ünal, şu görüşleri dile getirdi:

"Zaten bu modelin bölgeye, Mısır, Suriye, Libya'ya örnek olması, yani demokrasinin bir model olarak İslam dünyasında kabul edilmesi ve sonrasında ABD ve Avrupa'nın Mısır'daki darbeyi desteklemesinin sebebi, Müslümanların demokratik yollarla kendi modellerini oluşturarak iktidara gelmeleridir. Ne yaptılar? Dediler ki 'biz İslami anlamda demokrasiyi tam demokrasi olarak görmüyoruz.' Mısır'daki darbeden sonraki süreç takip edildiğinde dünyadaki İslamofobia hareketlerinin hızlıca yükselişe geçtiğini, ondan sonraki süreçte bölgede IŞİD'in hızlı şekilde büyüdüğünü görürsünüz. Bütün bunları dikkate aldığımızda bizim bu tahrikkar, tahfife alan, kutsallarımıza dönük saldırılara daha dikkatli tepkiler vermemiz gerekiyor. Bunun hukuki, toplumsal, sivil toplum boyutu açısından  sorumlulukların yerine getirilmesi gerekiyor. Bunlar 'İslam dünyası reklefsif davransın, biz İslam dünyasına ifade özgürlüğü örtüsü altında hakaret edelim, İslam dünyası da buna tepkisel davransın, şiddete başvursun, biz de dönüp diyelim ki Müslümanlar şiddet yanlısı, barbar, terörist. Böylece orada şiddet döngüsü oluşturup bütün dünyadaki İslamfobiayı büyüten, Avrupa, ABD, hatta bölgede oluşturulmak istenen İslamsızlaştırma projesini hayata geçirelim.' Müslümanların asla bu oyuna gelmemesi gerekiyor. "

"Müslümanlar olarak buna da müsaade etmeyiz"

Olayın psikolojik boyutu olduğuna da dikkati çeken Ünal, "Bizde şemaili şerif geleneği  vardır. Peygamber Efendimiz hiçbir şekilde şekil olarak tasvir edilmez, kelimelerle tasvir edilir.  Şemaili şerif; Peygamber Efendimizin suretinin sözle, kelimelerle anlatımıdır. O yüzden bizim zihnimizde Peygamber Efendimize dair bir suret yoktur. Onun  güzel ahlakı, onun güzel şemaili vardır. Bir karikatür üzerinden kavga  başlatıp, bizim ve çocuklarımızın temiz zihninde bu tartışma ve kavga üzerinden Peygamber Efendimizin psikolojik olarak  karikatürle özdeşleştirilmesi, işin psikolojik boyutunu oluşturuyor. Bizim bu konularda son derece hassas davranmamız ve bu tahriklere kapılmadan, tepkilerimizin son derece bilinçli, yüksek farkındalık ve zeka içeren, kurgulanan oyunun farkına vararak, Müslümanların 'anam babam sana feda olsun ya Resulullah' dediği sevgili Peygamberimizin hukukunu korurken ve ona olan sevgimizi ifade ederken, çocuklarımızın zihninde yanlış şekilde oluşmasına meydan vermeyecek şekilde hareket etmemiz gerekiyor" diye konuştu. 

Ünal, oluşturulmak istenen "tahrik-tepki-İslamfobia- şiddet döngüsü"ne işaret ederek, "Peygamber Efendimiz ile uzaktan yakından ilgisi olmayan, onun temiz ve pak ahlakına ve suretine, siretini, siyerine hiçbir şekilde ilgisi olmayan ama onların pis zihinlerinin, nefret söylemi içeren dillerinin ve çizgilerinin ürünleriyle Peygamber Efendimizi insanların zihinlerinde özdeşleştirmek istiyorlar. Biz Müslümanlar olarak buna da müsaade etmeyiz. İslam dünyası, Peygamber sevgisi konusunda çok hassastır. Bu hassasiyetini tepkiye dönüştürürken asla tuzak kuranların tuzağına düşmemeli" dedi. 

"Bunun adı düpedüz inanç özgürlüğü altında ırkçılık yapmaktır"

Ünal, ifade özgürlüğünün hiçbir şekilde insanların kutsallarını, kişisel haklarını, özel hayat ve inançlarını tahfif ve tahrik hakkını kimseye vermediğini belirterek, bunu ifade özgürlüğü kisvesi altına topluma sunmanın, hakaret  içeren bir çizimi ya da şekli sanat olarak tanımlamanın kabul edilemeyeceğini söyledi. 

Saygı duydukları en temel hakkın insanların masumiyet hakkı, temel hak ve özgürlükleri, din ve inanç özgürlükleri olduğunun altını çizen Ünal, "En basit şekliyle hiçbir hak, bir başkasına hakaret, tahrik, tahfif, küçümseme, şiddete yöneltme hakkı olarak özgürlük diye ifade edilemez. Bunu ne evrensel hukuk ne evrensel haklar ve ne de evrensel değerler onaylar. Bunun adı düpedüz inanç özgürlüğü altında ırkçılık yapmaktır. Bu bir ırkçılık biçimidir.  İfade özgürlüğüne sığınarak ben sizin özelinize, mahreminize, inancınıza, değerlerinize, kabulünüze hakarette bulunsam ve ondan sonra ' bu bir ifade özgürlüğü' desem, böyle bir şey olmaz. Kaldı ki Anayasamız bunu güvence altına almıştır" dedi.  

Konuyla ilgili olarak paralel yapının aldığı pozisyonunun da ilginç olduğuna dikkati çeken Ünal, "Peygamber sevdalısı" olduğunu söyleyenlerin, meselede kimin yanında durduklarının, kiminle birlikte olduğunun ifadesi olduğunu vurguladı. Paralel yapı temsilcilerinin yaptıkları açıklamaların,  konuyla ilgili olarak kimin yanında durduklarını ifadesi bakımından önemli olduğunu kaydeden Ünal, onların da maskesini düşüren bir husus olduğunu sözlerine ekledi.