İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 12 Eylül döneminde karakola götürülen ve bir daha kendisinden haber alınamayan Hayrettin Eren adına açılan soruşturmaya zaman aşımını gerekçe göstererek takipsizlik verdi. Zaman aşımı kararıyla ilgili tebligatın Hayrettin Eren adına gelmesi aileyi şaşırttı. 35 yıldır kayıp olan Hayrettin Eren’e her dönem seçmen bilgi kâğıda da gönderildiği ortaya çıktı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Bürosu, aralarında 21 Kasım 1981 yılında Gayrettepe’deki şubede kaybolan Hayrettin Eren’in dosyasının da bulunduğu çok sayıda kayıp ve faili meçhul kişi hakkında açılan soruşturmalara zaman aşımını gerekçe göstererek takipsizlik verdi. Hayrettin Eren’in annesi Elmas Eren’in yaşadığı adrese gönderilen tebligatta, ‘765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 102/1-3 maddesinde belirlenen 10 ve 20 yıllık dava zamanaşımına tabi bulundukları’ belirtildi. Ancak, tebligatın müşteki Faruk Eren yerine kayıp olan Hayrettin Eren adına gelmesi aileyi şaşkına çevirdi.

‘İNSANLIK SUÇLARINDA ZAMAN AŞIMI OLMAZ’

Hayrettin Eren’in kız kardeşi İkbal Eren, bu durumun içlerini acıttığını belirtti. “Bu kararın içinde Hayrettin Eren zaten kayıp olarak belirtilmiş.” diyen İkbal Eren, “ Zaten, bizim de başvuru sebebimiz bu idi. Ama tebligatta Hayrettin Eren adına geliyor. Tebligat, Hayrettin Eren kayıp olduğu için teslim edilmeden gidiliyor. Bizim bunu almamız için de 3 günlük zaman geçiyor. Böyle bir gariplik var. Karar, zaman aşımına uğradığı şeklinde geldi bize. Ama insanlık suçlarında zaman aşımı olmaz. Bu ülkede Hayrettin Eren gibi yaklaşık bin 200 tane kayıp var.” ifadelerini kullandı.

Soruşturmaya takipsizlik verilmesine tepki gösteren İkbal Eren, 1986 yılında babasının konuyla ilgili dilekçe verdiğini söyledi. İkbal Eren, “Benim elimde 1986’de babamın özellikle aile olarak verdiği, avukatlarımızın dışında, dilekçe var. Bunu belgeleyebilirim. Cumhuriyet Savcısı Enver Özdemir o dönem bizim dilekçemizi aldı, tanıklarımızın ifadelerini de istedi. Enver Özdemir bize ‘Ben bu davayı açarsam koltuğumdan olurum, siz de çocuklarınızdan olursunuz’ dedi. Ve bizim davamızı açmadı.” şeklinde konuştu

13 Eylül davasının açıldığı dönemde dilekçe verdiklerini anlatan Eren, şöyle devam etti: “Gelen tebligatta diyor ki ‘10 ile 20 yıllık dava zaman aşımına tabi tutulmuş’ diyor. Bizim anladığımız 20 yıl öncesine kadar bir şey yapmadığınız için bu dava düşmüştür, kovuşturmaya yer yoktur diyor. Öyleyse bu 12 Eylülcüler nasıl yargılandı. Onların davası da 2012 de açıldı. Onlar niye zaman aşımına uğramadı. Burada bir çifte standart var. Erdoğan’ın isteği ile mi bu oldu? Erdoğan izin verdiği için onlar yargılandılar. Artık olayı öyle görüyorum. Onları yargılıyorsan, Mehmet Ağar’ı da yargılamalısın. Diğerlerini de yargılamalısın. Yargılanacak o kadar çok insan var ki. Failler ortalıkta dolaşıyor. Yolda yürürken kolumuz bir birine çarpıyor.”

‘ERDOĞAN İLE GÖRÜŞTÜK AMA BİR SONUÇ ALAMADIK’

35 yıldır oğlunun akıbetini öğrenmek için mücadele veren Elmas Eren de, ümidini kaybettiğini söyledi. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüklerinde durumu kendine ilettiğini anlatan Elmas Eren, “Şu anki hükümet döneminde de hiçbir gelişme olmadı. Başbakan’ın yanına gittik, bizi karşıladı, ‘Biz bakacağız, ifadesini alacağız’ dedi. Ama hiçbir gelişme olmadı. Koskoca Türkiye’yi yöneten adam öyle deyince ben de ümitlendim bir şey yapacak diye. Hiçbir gelişme olmadı.” dedi.

Her seçim döneminde Hayrettin Eren’e kağıt geldiğini anlatan anne Elmas Eren, “12 Eylül devası açıldı ancak benim için hiç ümit olmadı bu dava. Kimden ümit bekleyim, kimden imdat bekleyim? Seçim olur seçim kartı gelir Hayrettin Eren adına. Askerlik olur Hayrettin Eren’e kağıt gelir. Her seçimde kağıt gelir Hayrettin Eren’e.” diye yakındı.

Aile, takipsizlik kararına itiraz ettiklerini, yaşananların arkasını asla bırakmayacaklarını da vurguladı.