Denizli Barosu Başkanı Müjdat İlhan, Koza-İpek Holding ve 21 şirketine kayyum atanmasının, kendisi gibi söylem geliştirmeyenleri hukuku aracı kılarak cezalandırmak ve hukuk adına bir katliam olduğunu, artık Türkiye'de üretim yapan hiçbir firma kendini güvende hissetmeyeceğini söyledi.

'KARAR HUKUKİ DEĞİL, SİYASİ'

Baro Başkanı İlhan, kararın alınmasının bugün olmadığını, geriye bakılması gerektiğini ifade ederek, "Adı geçen firmanın holding düzeyindeki bütün birimlerine yönelik, uzun süreden beri devam eden bir çalışma vardı. Tabii ki bu çalışmanın hukuka aykırı olduğunu çeşitli zamanlarda dile getirdik. En son medya varlığı da düşünüldüğünde holdinge bu yapılanın, hukuki anlamda ayaklarının yere basmadığı kesin. Şimdiye kadar yapılan raporlandırmada da ilgili firmanın herhangi bir hukuka aykırı işleminin varlığı konusunda kamuoyu, tatmin edici bir bilgiye sahip olamadı. Bütün bunlar birlikte değerlendirildiğinde, bu işin hukuki altyapısından ziyade siyasi altyapısının varlığından bahsetmek bizce mümkün. Geçmiş dönemde de aynı şeyleri söylüyorduk. Kendi gibi söylem geliştirmeyenleri hukuku aracı kılarak cezalandırmak, bizce hukuk adına bir katliamdır. Hukuk adına yapılması gerekenlerin hayata geçirilmesinde bir engeldir." dedi. Türk hukuk sisteminde bu tür el koymaların, kayyuma yönlendirmelerin hangi şartlarda yapılacağının belli olduğunu vurgulayan İlhan, "Ama önümüzdeki somut olayda da maalesef bir kısım hukuka aykırılıkların varlığını, hem medya aracılığıyla takip edebiliyoruz hem de belli bir gruba yönelik yapılmış olmasından dolayı da olayın siyasi boyutunun, hukuki boyutunun önüne geçtiğini söylemek mümkün diye düşünüyorum." diye konuştu.

'MÜKEMMELLİK CEZALANDIRMA GEREKÇESİ OLURSA HUKUK GARABETİDİR'

Koza-İpek Holding'e kayyum atanmasına gerekçe olarak gösterilen bilirkişi raporunda hiçbir hatanın olmamasının, mükemmel olmasının gerekçe olarak sunulmasına da tepki gösteren Müjdat İlhan, "Eğer bu bir gerekçeyse maalesef söylediklerimizin haklılığı ortaya çıkıyor. Bir şeyin mükemmel olması, mükemmeli yapanın cezalandırılmasını gerektirmeyeceği, standart bir yaşamda bile mümkündür. Bunu hukuken değerlendirmek, verilecek karara esas almak hukuk garabetidir. O yüzden bilirkişinin verdiği böyle bir karar var ise verilen bu karardan sonra mükemmele yakınlık cezalandırma sebebiyse maalesef kimse o zaman mükemmeli yakalama çabası içerisinde olmayacak demektir. Bu, sosyal ve ticari yaşamda hukuken bizim daha kötü günleri göreceğimiz anlamı taşır. Bunun hukuki altyapısını doğru yapılanlara dayandırıyor olmaları da demek ki çok fazla bu anlamda teknik incelemeye, teknik anlamda yapılan incelemelerden elde edilen verilere dayanmadan, bir gruba yönelik siyasi bir karar alma noktasına gelinmiştir. Bu hiçbir zaman doğru değildir." şeklinde konuştu.

'YABANCI YATIRIMCILAR DAHİL KİMSE GÜVENDE DEĞİL'

Tek amaçlarının, evrensel hukuk normları adı altında yapılacak işlemlerin kamuoyuna da doğru dürüst anlatılması olduğunu belirten Baro Başkanı İlhan, "Bugün bu gruba yapılan hukuksuzluk, yarın başka bir gerekçeyle başka bir gruba yapılacaktır. Bu şartlarda da Türkiye'de istihdam yaratıp üretim yapan hiçbir firma, kendini güvende hissetmeyecektir. Buna yabancı yatırımcılar da dahildir. O yüzden baştan beri hep aynı şeyi söylüyoruz, hukuk, hukuk, hukuk. Hukukun dışına taşıldığı zaman insan yaşamının da hiçbir garantisi yok, ticari yaşamın da hiçbir garantisi yok, sosyal yaşamın da hiçbir garantisi yok." ifadelerini kullandı.