Ankara Strateji Enstitüsü’nden Doç. Dr. Haluk Özdemir, Türklerin soykırım suçunu kabul etmesi durumunda Ermeni diasporasının bundan tatmin olmayacağını söyledi. Özdemir, “Ermeni propagandasının pek çok ülkede başarılı olmasının nedeni, özellikle demokratik Batı ülkelerinin kamuoyunda yaygın olan Türk düşmanlığı değil, duyarsızlaşma korkusudur. Batıdaki duyarsızlaşma korkusu ise ortaya atılan iddiaların sorgulanmasını engellemekte ve oldukları gibi kabul edilmelerine neden olmaktadır.” dedi.

Ankara Strateji Enstitüsü uzmanı Doç. Dr. Haluk Özdemir, 'Diaspora Ararat’ı Ararken: Ermeni Kimliği ve Soykırım İddiaları' başlıklı analizinde soykırım iddialarının Ermeni kimliği ve özellikle diaspora açısından ne anlama geldiğini irdeledi. Sorunun altında yatan dinamiklerin anlaşılmasının çözüme yönelik en önemli katkı olacağını ifade eden Özdemir, Türkiye’de sorunun niteliğine dair tespitlerin tam olarak yapılamadığını kaydetti. “İddiaların ardında yatan toplumsal, psikolojik ve siyasal dinamiklerin daha iyi anlaşılması, olayların soykırım olduğu ya da olmadığı yönündeki kısır tartışmaların bir adım ötesine geçmemizi sağlayabilir. Özellikle Ermeni diasporasının kültürel asimilasyon kaygılarının bu çözümsüz tartışmada önemli rol oynadığı düşünülmektedir.” denildi.

Analizin sonuç bölümünde Doç. Dr. Haluk Özdemir, “Türklerin soykırım suçunu kabul etmesi diasporayı tatmin etmez. Çünkü bu, bugüne kadar büyük zorluklarla harekete geçirilmiş olan diaspora dinamiklerinin de kimlik direnci mekanizmalarının da sonu olur. Sorunun gündemde kalabilmesi için çeşitli etkinliklerle ve yeni taleplerle canlı tutulması gerekecektir. Bu talepler, diasporanın geriye dönme niyeti olmadığı halde toprak taleplerine kadar devam edecektir. Soykırım konusu, diasporanın varlığı ve kimliğinin korunması ile o kadar iç içe geçmiştir ki, bu konunun gündemde ve canlı tutulması sağlanacaktır. Şimdi Türkiye’den istenen, soykırımı kabul etmesi ve özür dilemesidir. Türkiye’nin ‘tarihiyle yüzleşmesi’ ve ‘geçmiş suçlarını kabul etmesi’ gerektiği yönündeki fikirler, bu dinamikleri anlayamamış, Ermeni stratejisini destekleyen veya sorunun verdiği sürekli rahatsızlıktan bıkmış ve sorunun çözüme kavuşmasını ümit eden kişilerden gelmektedir.” ifadelerini kullandı.

'SİSTEMATİK BİR YOK ETME POLİTİKASI İZLENDİĞİNE İLİŞKİN İKNA EDİCİ KANIT YOK'

Sorunun basite indirgenmesi, soykırım suçunun anlam ve ciddiyetinin göz ardı edilmesiyle yakından ilgili olduğunu ifade eden Özdemir, “Soykırım, kitlesel cinayetlerin ötesinde, bir etnik grubun, ırkın veya ulusun tamamıyla ortadan kaldırılması amacıyla izlenen sistematik bir politika ve zaman aşımına uğramayan bir insanlık suçudur. Kitlesel cinayetleri ifade eden katliam (massacre) kavramı ile sistematik yok etme politikalarını ifade eden ve çok daha ciddi bir suç olan soykırım (genocide) arasında anlamlı bir ayrım yapılması gerekir. Bu iki kavram arasındaki farklılıkların politik nedenlerle zaman zaman göz ardı edildiği görülmektedir. Ermeniler, Türkler ve Kürtler soykırım işlendiği iddia edilen savaş yıllarında karşılıklı olarak katliamlar yapmış olabilirler, ancak o yıllarda soykırım olarak adlandırılabilecek sistematik bir yok etme politikası izlendiğine ilişkin ikna edici bir kanıt bulunmamaktadır.” dedi.

'BATIDAKİ TÜRK DÜŞMANLIĞI DEĞİL, DUYARSIZLAŞTIRMA KORKUSU'

Doç. Özdemir, “Ermeni propagandasının pek çok ülkede başarılı olmasının nedeni, özellikle demokratik Batı ülkelerinin kamuoyunda yaygın olan Türk düşmanlığı değil, soykırım gibi bir insanlık suçunu bilinçli bir şekilde önlemek amacıyla konuya verilen önem ve duyarsızlaşma korkusudur. Bu tür suçlara karşı yapılabilecek en büyük hata duyarsız olmak ve tepki göstermemektir. Yapılması gereken ise konu hakkındaki duyarlılığın her zeminde dile getirilerek soykırım suçunun gelecekte de işlenmesinin önlenmesidir. Bu düşünce yapısının farkında olan Ermeni propagandacıları soykırım iddialarını öncelikle bu bağlama oturttuktan sonra propagandalarına başlamaktadırlar. Batıdaki duyarsızlaşma korkusu ise, ortaya atılan iddiaların sorgulanmasını engellemekte ve oldukları gibi kabul edilmelerine neden olmaktadır.” değerlendirmesinde bulundu.

'TÜRK AKADEMİSYENLER, ERMENİ DİASPORASI KADAR BAŞARILI OLAMADI'

Ermeniler artık olayların ‘ne olduğu’ aşamasını geçerek ‘kavramsal olarak ne anlama geldiğine ilişkin tartışmalar ortaya koyduğunu' ifade eden Doç. Dr. Özdemir, “Ermeni diasporasının, akademik çevrelerle yakın ilişkiler kurarak kendi tarihsel gerçeklerini teorik bir bütünlük arz edecek şekilde sunabilmesine rağmen Türk akademisyenlerin bu konuda aynı derecede başarılı olamadıklarını bir özeleştiri olarak vurgulamak gerekiyor.” dedi.