Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Suriye'den yaşanan göçlere ve DAİŞ terör örgütüne değinerek, bugün İslâm beldelerinin ekseriyeti itibariyle selam ve eman yurdu vasfını kaybettiğini söyledi. Görmez, "İslâm âlemi, dini ve milliyeti ne olursa olsun bütün mazlumlar için bir selam ve eman yurdu olması gerekirken, İslâm ülkeleri ahalisi bugün, kendi ülkelerinden kaçarak Batı dünyasının kalpsiz sinesinde eman arayacak hale gelmişse her şeyden önce her birimizin bunun üzerinde düşünmesi gerekmektedir.” dedi.

İl Müftüleri İstişare Toplantısı Ankara’da başladı. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in katıldığı toplantı üç gün sürecek. İslam dünyasında yaşanan gelişmelerin anlatıldığı 20 dakikalık sinevizyon gösteriminin ardından açış konuşmasını yapan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, İslam dünyasında yaşanan gelişmeler, İslam’a zarar veren yapılar, DAİŞ terör örgütü ve benzer hareketler, Türkiye’de meydana gelen terör olayları, İslam coğrafyasında yaşanan iç savaşlar neticesinde meydana gelen göç dalgaları ve çözüm reçeteleri gibi konularda açıklamalarda bulundu.

Görmez, İslam coğrafyasında yaşanan olayların tehlikesine işaret ederek, “Evet, bugün, İslam ve Müslümanlar pek çok yerde haksız ve insafsız bir saldırının muhatabıdır. Bugün, İslâm’ın genleriyle ve Müslüman coğrafyanın fay hatlarıyla oynanmaktadır. Ümmetin hafızası zedelenmiş, Müslüman nesillerin bilinçleri yaralanmıştır.” dedi.

Görmez, Irak’ın ve Şam’ın tarih boyunca sahip olduğu ve muhafaza ettiği sosyal, kültürel ve dini dokunun işgal ve istibdat eliyle yok edilmesine, DAİŞ ve benzeri hareketlerin, İslâm’ın farklı yorumlarından oluşan tuhaf ve ilginç bir kolajlamayla Müslümanların bütün dini duyarlılıklarını rehin alması ve ürettiği nahoş imajlarla İslâm’ı yeryüzü ölçeğinde kanlı bir din olarak takdim etmekte sınır tanımamış olmasına da değindi.

Uluslararası kuruluşların, münhasıran İslam İşbirliği Teşkilâtı’nın hazırladığı raporlardan veriler aktaran Görmez şöyle devam etti: “1979 ile 2010 yılları arasında, İslam dünyasında, toplam 11 milyon Müslüman öldürüldü. 60 milyon Müslüman sakat bırakıldı. Sadece 1990 ila 2009 yılları arasında, İslam dünyasında, 34 bin 906 devlet adamı, 127 bin iş adamı, 2 bin 411 kanaat önderi öldürüldü. 23 bin büyük ölçekli ticarî işletme batırıldı. 1979 yılından bugüne, sadece Afganistan’da, işgallerde, toplam 4 milyon Müslüman Afganlının öldürüldüğü kaydediliyor. 7 milyon Afganlı Müslüman ileri düzeyde sakat kalmış. Sovyetler Birliği ve ABD’nin işgalleri, Afganistan’da, beş Afganlıdan birinin ileri derecede sakat kalmasına yol açmıştır. Keza, ABD’nin son Irak saldırılarında toplam 1 milyon 300 bin kişi öldürüldü. 3,5 milyon Iraklı sakat kaldı. Suriye’deki iç savaşta şimdiye kadar en az 250 bin kişi hayatını kaybetti. İsrail’in, sadece son Gazze büyük saldırısında, 2 bin 147 kişi öldü. Ağır yaralıların zaman içindeki ölümleri bunun dışındadır. Yaklaşık 23 bin Gazzeli, geçtiğimiz Ramazan’ı çadır dahi bulamaz bir halde sokakta geçirdi. Onlarca okul, hastane tahrip oldu. Geçen bunca süreye rağmen Gazze’de kuşatma kaldırılmadığı, aksine daha da güçlendirildiği için yardım, onarım ve iyileştirme yapılamıyor. Son verilere göre dünya 2,2 milyar çocuk nüfusu var ve bunların 150 milyonu yetim, bakıma ve korunmaya muhtaç çocuklar.”

Ahlak ve hukuk tanımayan hiçbir savaşın cihad olmadığını belirten Görmez, “Kendi hakikatlerine ve dinî anlayışlarına inanmayanları, İslâm’ın ana yolunun tarih boyunca prensibi olan ehl-i kıble tekfir edilmez düsturunu yok sayarak kolaylıkla kâfir ilan eden bu zihniyet, kendi dışındaki bütün inanış ve mezheplerle savaşmayı cihad olarak kabul etmeye başlamıştır. Halbuki ahlak ve hukuk tanımayan hiçbir savaşa cihad denemeyeceği açıktır. Bunlara göre halefin yani sonraki nesillerin Kur’an ve Sünnet yanında akla, re’ye, içtihada yer veren dini anlama metotları geçerli değildir.” dedi.

“ARTIK AKDENİZ SADECE BİR MÜLTECİ MEZARLIĞINA DEĞİL; AYNI ZAMANDA VİCDAN VE MERHAMET MEZARLIĞINA DA DÖNÜŞMÜŞTÜR”

İkinci konu olarak göç meselesine dikkat çeken Mehmet Görmez, “Bugün, İslâm dünyasının içinden geçtiği vahim süreç hepimizi derin üzüntülere gark ederken, sayısız insan göçe zorlanmaktadır. Bugün İslâm beldeleri ekseriyeti itibariyle selam ve eman yurdu vasfını kaybettiği içindir ki, nice mazlum mümin kardeşimiz, kendilerinin ve masum çocuklarının canını kurtarmak gayesiyle bir zamanlar eman ve selam olmadığından daru’l-harb olarak adlandırılan ülkelere sığınma umuduyla, hem de ölümü göze alma pahasına namüsait teknelere doluşarak uzak denizlere açılmakta ve nice canlar denizlerde heder olmaktadır. Artık Akdeniz sadece bir mülteci mezarlığına değil; aynı zamanda vicdan ve merhamet mezarlığına da dönüşmüştür. Dini ve milliyeti ne olursa olsun İslâm âleminin bütün mazlumlar için bir selam ve eman yurdu olması gerekirken, İslâm ülkeleri ahalisi bugün, kendi ülkelerinden kaçarak Batı dünyasının kalpsiz sinesinde eman arayacak hale gelmişse her şeyden önce her birimizin bunun üzerinde düşünmesi gerekmektedir. Bugün, dünyanın farklı coğrafyalarında kesintisiz devam eden göç, ülkemizin de yabancı olmadığı bir vakıadır.” izahında bulundu.

“Bugün ülkemizin en acil ve en köklü meselesi, etnik ve mezhebi taleplerin terörize edilmesidir” diyerek terör konusuna işaret eden Görmez, toplantıda üzerinde duracakları konunun bu olacağını aktardı. Görmez, “Terör ülkemizin huzurlu havasını ortadan kaldırmak üzere yeniden harekete geçmiştir. Bugün neredeyse her gün bir şehid cenazesi memleketimizin birlik ve esenlik özlemine karşı kara bir haber gibi düşmektedir. Bu haberler, milletçe ihtiyaç duyduğumuz kardeşliğin, uhuvvetin nifakla yer değiştirmesinde ne yazık ki bir hayli etkili olmaktadır. Sorunun kaynağında yer alan aktörler hesabını elbette Allah’a vereceklerdir. Ancak bu millet bu zihni ve kalbi parçalanmayı asla hak etmemektedir. Terörün, bozguncuların hükmü bellidir, fitne ve fesat peşinde koşanların akıbeti hiç de meçhul değildir. Gelin, her türlü olumsuzluğa, saldırıya, oyuna, tuzağa, komplo ve plana rağmen gelin birbirimize yurt olalım. Alimler, hocaefendiler, seydalar, gelin bu fitne ateşini söndürmek için evlerimizden, medreselerinizden ve kurslarınızdan dışarıya çıkalım. Bu kirli kavgada hakkın, hukukun, adaletin, ahlak ve faziletin yanında yer alalım. Bu ülkeye ateş düşerse sadece bu topraklarda yaşayanların değil, dünyanın yedi iklim dört köşesinde yaşayan tüm mazlumların da bağrı yanar.” çağrısında bulundu.

Konuşmasının ardından gerçekleşen cübbe giydirme töreninde, Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Karadağ’da gerçekleştirilen seçim sonrasında ülkenin Diyanet İşleri Başkanı seçilen Rıfat Feyziç’e cübbesini giydirdi. Toplantı oturumlar halinde devam etti.