Türk Büro Sen Erzurum Şube Başkanı Gani Harmandar, ülkede sosyal güvenlik sisteminin paralı hale getirildiğini, bunun ise toplumun bütün kesimlerini mağdur ettiğini belirtti. Harmandar, "Sosyal güvenlik şemsiyesi delik deşik hale getirilmiştir." dedi.

SGK Haftası dolayısıyla sendika binasında basın toplantısı düzenleyen Gani Harmandar, sosyal güvenlik sisteminin iflas ettiğini ve SGK'nın da sınıfta kaldığını söyledi. Harmandar, Türkiye'de kayıt dışı istihdamın, ölümlü kazaların artmasına karşılık sağlık hizmetlerinden katkı payı adı altında vatandaştan haraç alındığını öne sürdü. Hükümetin sağlık ve ekonomi politikalarını ağır bir dille eleştiren Harmandar, "Türkiye'de yüzde 45’leri aşan kayıt dışı istihdam oranı, iş tanımları göstergesinin yapılmaması, taşeron işçilik ve kamuda farklı statülerde istihdam politikaları neticesinde, sosyal güvenlik şemsiyesi delik deşik hale getirilmiştir. Sosyal güvenlik sistemi artık paralı hale gelmiştir. Sosyal güvenlik şemsiyesi altında olmalarına rağmen, insanların parasız teşhis ve tedavi imkânları yoktur. Kurumun sunduğu sağlık hizmetleri tamamen kar-zarar ilişkisine dayandırılarak, piyasalaştırılmıştır. Sosyal güvenlik sistemindeki finansal açığı kapatmak üzere kurgulanan reform, vatandaştan alınan katkı paylarını artırmış ve sağlık hizmetlerini paralı hale getirmiştir." ifadelerini kullandı.

'HER GÜN 3 İŞÇİ ÖLÜYOR'

İşçi ölümlerinde Türkiye'nin dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer almasının üzüntü verici olduğunu sözlerine ekleyen Türk Büro Sen Şube Başkanı, şu bilgileri aktardı: "Taşeron işçi facialarının devam etmesi, hükümetin denetimleri yeterli derecede yapmadığını ve ihmallerin olduğunu akla getirmektedir. Ülkemizde her gün ortalama 176 iş kazası olmakta, 3 işçi hayatını kaybetmekte ve 5 kişi iş kazası sonucu iş göremez hale gelmektedir. 2014 yılı verilerine göre bin 886 işçi hayatını kaybetti. 2015 yılı ise işçi ölümlerine rekorla başladı. 2015 yılının sadece ilk 2 ayında 206 insanımız öldü. TÜİK’in 2013 yılı yaptığı 'İş Kazaları ve İşe Bağlı Sağlık Problemleri' konulu çalışmasında Türkiye genelinde istihdam edilenlerin yüzde 2.3’ünün bir iş kazası geçirdiği, sektörel olarak incelendiğinde iş kazalarının en yoğun olarak yaşandığı sektörlerin madencilik ve taş ocakçılığı, elektrik, gaz, buhar ve kanalizasyon ile inşaat sektörleri olduğu ortaya çıkmıştır."

'MEMUR EMEKLİLERİ BÜYÜK HAKSIZLIĞA UĞRUYOR'

Emekliye ayrılan memurların sistem tarafından ekonomik olarak mağdur edildiğine de vurgu yapan Harmandar, ayrıca şu bilgileri verdi: "Devlet memurlarının çalışırken aldıkları maaş ile emeklilik maaşları arasında çok büyük farklılık var. Memurlara çalışırken döner sermaye, ek ödeme, ek ders ücreti gibi ödemeler yapılırken; bu tür ödemeler prime esas kazançtan sayılmıyor ve emekliliklerinde de bu ödemeler maaşlarına dâhil edilmiyor. Yapılan bu tür ödemelerin emeklilik maaşlarına yansımaması, memurların çalışırken aldıkları maaş ile emekli maaşları arasında büyük bir uçurumun oluşmasına sebebiyet veriyor. Bu nedenle, devlete yıllarca hizmet etmiş memurların emekliliklerinde yoksulluk sınırının altında maaş almaları kaçınılmaz son oluyor. 5510 sayılı Kanun, işçiler ile memurlar arasında sosyal güvenlik ve emeklilik hakkı bakımından eşitlik getirmek amacıyla çıkarılmış olsa da Kanun, bu amaca hizmet etmemiştir. 1 Ekim 2008’den önce işe başlayan memurla, bu tarihten sonra işe başlayan memurların emeklilik hakları aynı değil. Bu durum, çalışırken brüt maaşları ve çalışma süreleri aynı olan bir memur ile işçinin emekli olması durumunda, memurların yüzde 15 ile yüzde 60 oranında daha az emekli maaşı almasına; yarı yarıya daha az emekli ikramiyesi almasına yol açıyor."