Erdoğan dün gece Haber24'te, isim vermeden Gülen'e yüklendi: Bu basit bir ajanlık değil. Bu iş şirazesinden çıkmış. Takiye var, yalan var, iftira var, fitne var, fesat var...

HOCAEFENDİNİN AŞÜFTE İLE NE İŞİ VAR?

Erdoğan, "Paralel yapıya, cemaat tarafından yapılan faaliyetlere, paralel devlete gereken hesabı soracağınızı söylediniz. Ancak, bir çok insan var ki yurtlar da kalıyor, gönüllü olmuş ve destek vermiş cemaate. Bu insanların kaygıları var, ne dersiniz bunlar için? Nasıl bir hesap sorulacak ve kimler bunun muhatabı olacak" sorusuna şu yanıtı verdi: 

"Bizim hedefimiz karar verici durumda olanlardır. Yani bizim şu anda kalkıp da STK'lar içinde olanlarla ilk etapta herhangi bir şeyimiz olmaz. Ama STK içinde olup o da bu devletin yasalarını çiğneyen hareket yapıyorsa onlar için de gereği düşünülür. Ama bizim devletin içinde, karar mekanizmaları içinde yer alıp da burada yanlışa sevk edenler olursa, tabii öncelikle bizim bu karar mekanizmalarında yer alanlar noktasında atacağımız adımlar kesin. 

Başbakanı dinleyen... Şimdi bunu tespit ettiğimiz zaman, gereği neyse onu yapacağız. Bunun dışında bizimle ilgili özel bazı mahrem diyebileceğimiz şeyleri araştıranlar varsa ve bunun uluslararası nitelikleri de varsa, herhalde bunlara biz, 'Yerinde kalabilirsin, devam et...' Bunu mu diyeceğiz? 

Halkımın bir çok ilişkilerini kalkıp da gayri hukuki yollarla dinlemeye gidenler ki şimdi biliyorsunuz ona da yeni bir düzenleme getirdik. Artık bir savcının ya da tek hakimin verdiği bir kararla dinleme filan, bu devirler artık geride. Çünkü oralarda da siparişler vardı. Şimdi ne olacak? Ağır ceza ve oy birliği ile verecek. Oy birliği ile verdiği takdirde o dinleme yapılacak. Yani artık dinlemenin kolay olabileceği bir süreç, bundan sonra yok. Bu ne demektir gayri hukuki dinleme bundan sonra Türkiye'de olamayacak. Dinlenme paranoyasından bir defa halkımızı kurtarmamız lazım. Çünkü çok zorluklar çekti bu millet. Yani amirine itaat eden değil, abilerine itaat eden bir mantık vardı. Bunun ortadan kalkması lazım. 

Düşünebiliyor musunuz? İşte bazı şeyler ortada, çıktı. Yayınlandı, siz de duydunuz biz de duyduk. Her türlü senaryoyu kalkıp Pensilvanya'ya soruyorlar. 'Şunun şöyle olması, bunun böyle olması...' Her türlü... Böyle bir devlet olabilir mi? Sen oraya nasıl sorarsın böyle bir şeyi? Yok yargı imamı, yok emniyet imamı, yok şuranın imamı, yok buranı imamı. Biz imamı camide tanıdık, bildik ama bu tür kurumların içinde bu tür şeyleri görmek yenilir yutulur şeyler değil. 

Bakıyorsunuz, 'alüfte...'(iffetsiz, aşüfte, fahişe) Bir hocaefendinin alüfte ile malüfte ile ne işi var? Böyle bir şey olabilir mi? Toplum, 'Ha demek ki aşüftenin yanında bir de alüfte varmış...' Bunu da bu vesile ile öğrenmiş oldu. Böyle bir şey olabilir mi? Ben bir Başbakan olarak bunları konuşurken haya ediyorum. Biz bu hallere düşecek miydik? Bu milleti, bu toplumu bu hale nasıl getirdiniz? Nasıl bu adımları attınız? Hiç acımadınız mı bu millete? Çünkü bu adımlar, milletin parçalanmasına doğru yürüyor. Buna çanak tutan iş adamları da var. Buna çanak tutan sanatçısı da var gazetecisi de var hepsi var. Onlar zannettiler ki 'Hiç biz bu işten zarar görmeyeceğiz.' Biz de öyle düşünüyorduk. Ama işte zarar çıktı ortaya. İyi ki çıktı. Şu anda bu bir şer olarak görünüyor ama inşallah bundan sonra hayrolacak."