Adana Barosu Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık, MİT’e ait TIR'ların durdurulmasına yönelik soruşturmada Tarsus 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 4 savcı hakkında verdiği ‘tutuklama’ kararına tepki gösterdi. Çıtırık, iktidarın Hatay ve Adana’da durdurulan TIR’la suçüstü yakalandığını savundu. Siyasal, sosyal ve ekonomik alanda sıkışan Türkiye’de ağır hukuk ihlallerinin devam ettiğini vurgulayan Çıtırık, "Hukukun her gün katledildiği günleri hep birlikte yaşıyoruz." dedi.

Bu süreçte avukat Umut Kılıç ile İstanbul’da ‘tahliye’ kararı veren hakimler Mustafa Başer ve Metin Özçelik’in tutuklanmaları sonrası MİT TIR’larını durduran 4 savcı hakkında da benzer bir karar verildiğini anlatan Çıtırık, ‘tuzun koktuğu’ bir dönemi yaşamanın üzüntüsü içiresinde olduklarını kaydetti. Üstünlerin hukukunun egemenliğinin ve bir nevi ‘güç gösterisi’ yapılması doğrultusundaki işlemlerle siyasetin yargının üzerinde yoğun bir tahakküm oluşturduğunun altını çizen Çıtırık, AK Parti’nin yargıyı emir ve talimatlarına açık bir hale getirmenin tüm uygulamalarını hayata geçirdiğini belirtti.

Savcıların aldıkları ihbarı üzerine Hatay ve Adana’da TIR’ları durdurduğunu ifade eden Çıtırık, "CMK’nın 160. ile 161. maddeleri bir suçun işlendiğini öğrenen savcının görev ve yetkilerini düzenlemiştir. Bu TIR’lardan Hatay’dakilerde arama yapılamamıştı. Ancak Adana’daki aramalarda savcı tutanak oluşturarak, TIR’larda ‘askeri mühimmat ve teçhizatın bulunduğu’nu saptamıştı. Savcılar burada usul ve kanun çerçevesinde görevlerini yerine getirmişlerdir." diye konuştu.

2012’de MİT Yasası’nın değiştirilmesiyle teşkilat mensupları hakkındaki soruşturmaların Başbakan’ın iznine bağlandığına işaret eden Çıtırık, şöyle devam etti: "Arama kararı MİT’e ait olduğu iddia edilen TIR’lar için verilmiştir. Aldıkları ihbar değerlendirilmiş, arama sırasında TIR’ların MİT’e ait olduğu söylenerek bu kararların yerine getirilmesi engellenmiştir. MİT Yasası Nisan 2014'te bir kez daha değişti. Hükümet artık başka memleketlerin rejimlerinin belirlenmesi doğrultusunda MİT’i kullanmaya başlamıştır. Hatay ve Adana’da suçüstü yakalanan bizzat iktidardır. Çünkü askeri teçhizat ve mühimmatın yakalandığı tutanaklarla tespit altına alınmış olmasına rağmen daha sonra suçluluk psikolojisi içerisinde görevlerini yerine getiren savcıların yerleri değiştirilip, açığa alınmış. Askeri personel hakkında ‘casusluk’ iddiasıyla dava açılmıştır. İktidar, siyasi ikbali için ‘Ben istiyorum’ diyerek, parmak çoğunluğuna dayalı yasalar çıkarmaya devam etmiştir. Türkiye’nin Suriye sınırı 900 km.’dir. Asırlardır birlikte yaşıyoruz. Suriye’deki rejim muhaliflerini askeri, teçhizat ve eğitim yönünden besleme doğrultusunda radara düştüğü olay Hatay ve Adana’daki TIR’lardır."

Anayasa’nın 138. Maddesinin yargı ve mahkemelerin bağımsızlığını düzenlediğine dikkat çeken Çıtırık, HSYK’nın 4’üncü maddesinin de mahkemelerin ‘bağımsızlığını ve hâkimlik teminatını’ güvence altına aldığını bildirdi. Devlete bunca hakim ve savcı olarak hizmet veren bu insanların ikamet yerlerinin beli olduğunu aktaran Çıtırık, şunları söyledi: "Hak ve hukuk ihaleleri artık siyasi iktidar eliyle kullanılıyor. Topluma yönelik ‘gözdağı ve itibarsızlaştırma’ süreci avukat, hakim, savcı tutuklamaları yapılıyor. Korku imparatorluğunun ve açık faşizmin tüm uygulamaları yine yargı üzerinden veriliyor. Diyarbakır Barosu başkanı ve yönetim kurulu üyeleri ‘görevlerini yerine getirdiklerinden dolayı’ 27 Mayıs’ta yargılanacak. Barolarımızı saldırılar sistemli bir şekilde devam ediyor. Siyasi iktidar güç ve gövde gösterisi içerisine girmiştir. Ara rejim ve darbe dönemleri dahil 92 yıllık Cumhuriyet tarihinde tutuklanan savcı ve hakimleri hatırlamıyorum. Üzüntü ve kaygı verici bir tablo. Üstünlerin hukukun karşısındayız. HSYK, Yargıtay, Danıştay yasalarındaki değişiklik ve Sulh Ceza Hakimleri’nin kurulması ile yargıyı kontrolüne alan iktidar muhaliflerini sindirmek için kullanıyor. Hükümet tansiyonu düşürmek yerine temel hak ve özgürlükleri askıya almış. Yargı mensuplarının ve avukatların artık tutuklandığı bir dönemde ülkenin yarın hangi noktalara gidebileceğini artık kestirmek mümkün değildir. Baro olarak susmadık, susmayacağız."