Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) Başkanı Mustafa Yeşil, Hrant Dink cinayetinin 8 yıldır aydınlatılamamasının, karanlık güçlerin sahnede olduğunu gösterdiğini söyledi. Türkiye’nin, ‘Benim için afedersin çok daha çirkin şeylerle Ermeni diyen oldu’ hissiyatıyla hareket eden zihniyet tarafından yönetildiğini belirten Yeşil, “Cinayetlerin üzeri örtülmemeli, Hrant Dink’i öldürenler bulunmalı.” dedi.

Hrant Dink’in öldürülmesinin yıl dönümünde Agos gazetesi önünde düzenlenen törene katılan GYV Başkanı Mustafa Yeşil, vakfın internet sitesinden yazılı açıklama yaptı. Yeşil, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“8 yıl önce toplumsal barış adına mesafe kat edildiği bir dönemde ve bu barışın aktörlerinden biri olan, Hrant Dink’in katledilmesi, karanlık birtakım güçlerin yine sahnede olduğunu bize göstermiştir.

Dink cinayetiyle aynı çizgide olduğunu düşündüğümüz Rahip Santoro cinayeti ve Zirve Yayınevi katliamı da toplumsal barış ve huzuru bombalayan diğer eylemler olmuştur.

Tamamen profesyonelce yapıldığı anlaşılan bu cinayetler karşısında, görevi bu cinayetleri evvela önlemek, önleyemediği takdirde de suçluları adalete teslim etmek olan güvenlik birimleri, maalesef kendilerinden beklenen performansı gösterememişlerdir.

Başta Dinç cinayeti olmak üzere bu cinayetlerin üzeri örtülmemeli ve bu canice eylem, yapanların yanına kar kalmamalıdır. Biz inanıyoruz ki, Hrant Dink’i öldürenler bulunabilir, bulunmalıdır.

‘BENİM İÇİN AFEDERSİN ERMENİ DİYEN OLDU’ ZİHNİYETİYLE YÖNETİLİYORUZ’

Ancak Türkiye’nin içerisinde bulunduğu durum, açıkça söyleyelim; ümidimizi kırıyor ve adaletin yerini bulmasını geciktiriyor. Çünkü bu güzel ülke, dün azınlıkları birer tehdit olarak gören, tek tipleştirici bir zihin tarafından yönetiliyordu, bugünse kendisiyle alakalı yayınlardan şikayet ederek; “bu kitaplarda bizim ne Yahudiliğimiz, ne Ermeniliğimiz ne de af edersin Rumluğumuz.. hiç bir şeyimiz kalmadı..’ diyen ve yine başka bir programda da konuyla alakalı hissiyatını ‘benim için Gürcüdür diyen oldu.. af edersin çok daha çirkin şeylerle Ermeni diyen oldu’ şeklinde ifade eden bir zihin tarafından yönetilmektedir.

‘MEVCUT TEK ADAM YÖNETİMİ, YARGIYI İŞ YAPAMAZ HALE GETİRMİŞTİR’

Bu türden cinayetlerin çözülmesi her şeyden önce bağımsız bir yargının mevcudiyetine bağlıdır. Üzülerek görüyoruz ki, mevcut tek adam yönetimi yargıyı baskı altına almış ve iş yapamaz hale getirmiştir. Bu haliyle yargıdan, bu türden karanlık ve organize suçlarla mücadele etmesini beklemek hayalperestlikten başka bir şey olmayacaktır.

Üzülerek görüyoruz ki, TBMM suikastın aydınlatılması için üzerine düşeni yapmaktan kaçınmakta ve gereken iradeyi gösterememektedir. Suikastte ihmali olduğu iddia edilen emniyet yetkilileri adeta derin bir el tarafından korunmakta ve beyaz bereli katille fotoğraf çektiren devlet görevlilerine hesap sorulamamaktadır.

Yine üzülerek görüyoruz ki Hrant Dink cinayetinin aydınlatılması konusunda gerekli irade ortaya konmamakta ve ciddi herhangi bir adım atılmamaktadır. Hatta suikast araçsallaştırılmakta ve kadro hesaplaşması ve tasfiyeler için bir zemin olarak kullanılmaktadır.

‘TEMENNİM; İHMALİ BULUNAN DEVLET GÖREVLİLERİNİN KANUN ÖNÜNE ÇIKARTILMASIDIR’

Ancak üzülsek de ümidimiz tamamen ortadan kalkmış değil. Temennim ve duam bu vahşi eylemi gerçekleştirenlerin ortaya çıkarılması ve süreçte ihmali bulunan devlet görevlilerinin de kanun önüne çıkarılmasıdır. Devletin şeffaf ve hesap verir olması artık bir sembol haline gelmiş olan bu ve benzeri cinayetlerin aydınlatılmasına bağlıdır.

‘İtibar’ saraylar inşa etmekle değil, adalet tesis etmekle mümkündür. O günlerin uzak olmaması temennisiyle.”