Twitter hesabında, 30 Aralık 2014 tarihinde yazdığı bir mesaj sebebiyle evinden gözaltına alınan, daha sonra mahkemece serbest bırakılan gazeteci Sedef Kabaş, yaşadıklarını anlattı. Halk TV’de yayımlanan "Halk Arenası" programına katılan Kabaş, o dönemde kendisine sürekli olarak, “Sen kimsin, arkanda kim var, hangi grubun, partinin sayesinde böyle konuşabiliyorsun?” soruları yöneltildiğini söyledi.

Sedef Kabaş, şunları kaydetti: “Tüm bu sorular, aslında maalesef bireyin nasıl hiçleştirildiğinin göstergesi. Yani biz bir birey olarak, bir vatandaş olarak arkamızda bir örgüt, bir grup, bir parti, bir camia, bir cemaat, bir holding bir amblem olmadan sanki özgürce düşüncemizi, fikrimizi ifade edemeyiz. Edebiliriz. Benim arkamda ne bir parti var; ben bir CHP üyesi değilim, ben MHP üyesi değilim, takdir edersiniz ki bir AKP üyesi de değilim. Bir bağlantım yok. Bazıları hayal kırıklığına uğrayabilir, bir cemaat üyesi de değilim, bir bağlantım yok. Arkamda bir holding, bir grup yok, hattâ şu anda bir televizyon, bir medya kuruluşu, bir gazete de yok benim arkamda. Ben sadece ve sadece Sedef Kabaş’ım, yani bir vatandaş ve bu gücü nereden alıyorum? Aslında sizlerin gücünüzü aldığınız yerden, vicdanımdan alıyorum, hepsi bu kadar. Yani doğruyu söylemek, dürüst olmak, şeffaf olmak, adil olmaya çalışmak bu kadar mı zor? Lütfen kendimize de vatandaşlara da güvenelim. Vatandaş varsa bütün partiler var. Vatandaş varsa o holdingler var. Vatandaş varsa o cemaatler, camialar var. Eğer vatandaş yoksa, kendine güvenen, aklına güvenen, özgür iradesine güvenen vatandaş yoksa zaten ne onlar var ne de güçlü devlet var. Devletin gücü, vatandaşın kendine duyduğu güçten gelir.”

'MİT ELEMANININ İTİRAFLARI'

Suriye sınırında yaşananlara da değinen Kabaş, eski bir MİT elemanının açıklamalarını aktardı: “Bugünkü bir haber. Eski MİT elemanının itirafı. Kısaca şöyle diyor, Suriye’deki rejimin yıkılması için binlerce katilin, cihatçının uçaklarla Hatay’a taşındığını ve buradan da Yayladağı ve Reyhanlı üzerinden Suriye’ye yeni katliamlar için sokulduğunu söylüyor. 'Bunların bir kısmını gördüm, bir kısmını yaşadım.' diyor. 'Güvenlik sağlamak için kurulmuş bir kurum, bir başka ülkenin güvenliğini bozmak için çalışıyordu. İskenderun Limanı’na gemilerle gelen silahlar, burada konteynerlere yüklenerek TIR’larla Reyhanlı’ya taşınıyordu. Bunların geçişleri sağlanıyordu.' Bu yaptığı bir açıklama.”