Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi 19 yıldır sonuçlandırılamayan tarihi Sivas Davasında “İnsanlık Suçunu” kamu görevlileri yönünden kabul ederken, sivil sanıklar yönünden kabul etmedi. Sanıklardan, dönemin belediye meclis üyesi Cafer Erçakmak'ın kamu görevlisi olduğuna dikkat çeken mahkeme, Erçakmak'ın işlediği suçun zamanaşımına giremeyeceğine hükmetti. Mahkeme, sanıklar Erçakmak ve Yılmaz Bağ'ın öldüğü için haklarında açılan davanın düşmesine karar verirken, 5 sivil sanığın suçunu insanlık kapsamında görmeyerek zamanaşımından düşürdü. 2 Temmuz 1993'te 37 kişinin Madımak Oteli'nde yakılmasına ilişkin süren ve ana davadan dosyası ayrılan Cumhuriyet Savcısı Hakan Yüksel davanın zamanaşımı sürecine girdiğini belirterek düşme talebini yineledi. Duruşmaya 30 dakika ara veren Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Dündar Örsdemir, tarihi davanın kararını açıkladı. Mahkeme Başkanı, 7 sanıktan biri olan dönemin Refah Partisi Belediye Meclis Üyesi Cafer Erçakmak hakkında suçun işlendiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) insanlığa karşı suçların düzenlenmediğine dikkat çekerek, 2005 yılında yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'da insanlığa karşı suçlardan dolayı zamanaşımının işlemeyeceğine dair hüküm bulunduğunu belirtti. Anayasa'nın 90. maddesine atıfta bulunan Mahkeme Başkanı Örsdemir kararı şöyle açıkladı: “Türkiye tarafından kabul edilen ve iç norm kuralları bakımından bağlayıcı özelliği bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ikinci maddesinde yer alan yaşama hakkına yönelik ”˜yaşama hakkını ihlal ettiği iddia olunan, işkence ve kötü muamele iddiaları ile sonuçlanan kamu görevlilerinin af ve zamanaşımından faydalandırılamaması' gerektiği yönündeki kararları dikkate alındığında, suç tarihi itibariyle belediye meclisi üyesi olan sanık Cafer Erçakmak'ın kamu görevlisi olduğu, her ne kadar kamu görevlisi olan sanık hakkında olayın asli, maddi faili olarak yargılandığı işbu dava dosyasında zamanaşımı hükümlerinden istifade edemeyeceği düşünüldü.” Örsdemir, 10 Temmuz 2011 tarihinde öldüğü anlaşılan Cafer Erçakmak'ın davasını düşürdü. Kararda sanıklardan Yılmaz Bağ'ın da öldüğü için hakkındaki davanın düşürülmesine karar verildi. -SİVİL SANIKLARIN SUÇU İNSANLIK SUÇU KABUL EDİLMEDİ Sanıklar Şevket Erdoğan, Köksal Koçak, İhsan Çakmak, Hakan Karaca ve Necmi Karaömeroğlu hakkındaki kararda ise yeni TCK ile eski TCK'nın hükümleri karşılaştırıldı. Anayasa'nın 90. maddesine, AİHM kararlarına ve AİHS'nin hükümlerine atıfta bulunan Mahkeme Başkanı Örsdemir, “Sanıkların kamu görevlisi olmayıp sivil oldukları, ayrıca olayın adli, maddi faili değil, fer'i şerik olarak yargılandıkları, 765 sayılı TCK'nın 146/3. maddesinde öngörülen cezanın 15 yıllık olağanüstü zamanaşımı süresi 2 Temmuz 2008 tarihinde dolduğundan sanıklar hakkında açılan kamu davasının düşürülmesine” karar verdi. Sivas'ta, 2 Temmuz 1993'te Madımak Oteli'nin yakılması ve 37 kişinin ölümüne ilişkin ana davadan dosyaları ayrılan 7 sanık hakkındaki davanın karar duruşmasında müşteki avukatları, sanıklara atfedilen eylemin insanlığa karşı suç oluşturacağı, bu nedenle zaman aşımı süresinin işlemeyeceğini savunarak, 12 Eylül ile ilgili davayı örnek gösterdi. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya çok sayıda müşteki avukatı katıldı. Duruşmayı Madımak Oteli'nde hayatını kaybedenlerin yakınları ile CHP Grup Başkanvekilleri Emine Ülker Tarhan ve Sezgin Tanrıkulu, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, İlhan Cihaner, Kamer Genç, Hüseyin Aygün, Sırrı Süreyya Önder, Sırrı Sakık ve Umut Oran'ın da arasında bulunduğu bazı milletvekilleri, sendikacılar ve Alevi örgütlerinin temsilcileri de izledi. Duruşmada, sanık Cafer Erçakmak'ın, 10 Temmuz 2011'de öldüğüne ilişkin nüfus kaydının dosyaya konulduğu açıklandı. Cumhuriyet Savcısı Hakan Yüksel, sanıklar Şevket Erdoğan, Köksal Koçak, İhsan Çakmak, Hakan Karaca ve Necmi Karaömeroğlu hakkında daha önce verdiği 15 yıllık zaman aşımı süresinin 2 Temmuz 2008'de dolduğu, bu gerekçeyle kamu davasının düşürülmesi yönündeki görüşünü tekrarladığını ifade etti. Yüksel, müşteki avukatlarının sanıklara atfedilen eylemin insanlığa karşı suç oluşturacağı ve bu nedenle zaman aşımı süresinin işlemeyeceğini ifade ettiklerini aktararak, şunları söyledi: ''Katılan vekilleri tarafından ifade edildiği gibi yargılamaya konu eylemin 5237 sayılı yeni TCK'da düzenlenen insanlığa karşı suç olarak kabul edilmesi durumunda bile sanıklar yönünden suç tarihi itibarıyla lehe olan 765 sayılı TCK'nın uygulanması hususu hukuki bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Bu sebeplerle katılan vekillerinin dilekçelerinde belirttikleri, sanıklara atfedilen eylemin 5237 sayılı TCK'nın 77. maddesindeki 'İnsanlığa Karşı Suçu' oluşturacağı, bu anlamda zaman aşımı süresinin işlemeyeceğine yönelik itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmektedir.'' Savcı Yüksel, yargılama sırasında, öldüğü belirtilen sanıklar Cafer Erçakmak ve Yılmaz Bağ hakkındaki kamu davasının da ortadan kaldırılmasını istedi. -12 Eylül davası örnek gösterildi- Müşteki avukatlarından Şenal Sarıhan ise ''Heyecan içindeyim. Tarihi bir adım atacaksınız ya da atmayacaksınız'' diyerek sözlerine başladı. Sivas olaylarına 15 bin kişinin katıldığını, ancak sadece 160 kişinin yargı önüne çıkarıldığını kaydeden Sarıhan, ''Ülkemizin önü açık olmalıdır. Ülkemizde insan onurunun, insan yaşamının değeri olmalıdır. Türkiye insan haklarında da öncü bir ülke olsun diye buradayız. Acılar hiç zaman aşımına uğrar mı?'' ifadelerini kullandı. İnsanlığa karşı suçlarda zaman aşımının uygulanamayacağını dile getiren Sarıhan, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, insanlığa karşı suçlarda zaman aşımının uygulanmayacağı gerekçesiyle, 12 Eylül dönemine ilişkin işkence suçlarıyla ilgili iddianame hazırladığını hatırlattı. Sarıhan, ''işkence eylemlerinin 1980'de olması ve iç hukukta bu suçlar yönünden dava zaman aşımı süresinin dolmasına rağmen, başsavcılığın, geniş bir yorumla işkencenin insanlık suçu olduğunu kabul ederek, zaman aşımını dikkate almadan, AİHS'ye atıfla iddianame hazırladığını'' anlattı. Şenal Sarıhan, şunları söyledi: ''Mahkemenin önünde iki yol bulunmaktadır. Bu yollardan biri 5 sanık yönünden davayı zaman aşımından düşürerek, polis kayıtlarına göre 15 bin eylemcinin katıldığı olayı kapatıvermektir. Böylece insanlığa karşı yeni bir suç işlenmiş olacaktır. Suçun adalet adına işlendiği izlenimi verilerek, bundan sonra bu suçu işleyecek olanlara cesaret verilecektir. Diğer yol ise insanlığa karşı suçların her koşulda yargı önüne çıkacağının bilinmesiyle kötülüğü engelleyecektir. O nedenle siz bir başlangıç yapınız. Türkiye ve dünya için önemli bir yol açacak bir kararı, heyetiniz verebilir.'' HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur'un, davayla ilgili açıklamasının, bulunduğu statü nedeniyle ''adil yargılamayı etkileyeceğini ve ihsası rey olacağını'' söyleyen Sarıhan'a, mahkeme Başkanı Dündar Örsdemir itirazda bulunarak, ''Vicdanım hür'' dedi. Avukat Mehdi Bektaş ve Kazım Genç ise eylemin insanlık suçu sayılarak, zaman aşımı kapsamına girmemesi gerektiğini savundular. Avukat Süleyman Ateş de 19 yıldır adalet bekleyen mağdur aileleri adına konuştuğunu belirterek, ''Polis otelin önüne barikat kursa, birkaç kişinin ayağına ateş etse, bunlar olmazdı'' diye konuştu. Müşteki avukatlarının beyanlarının ardından mahkeme heyeti yarım saat ara verdi. Aranın ardından mahkeme heyeti yerini almadan, dinleyicilerle heyet arasına bir sıra polis dizilerek, güvenlik önlemi aldı. Daha sonra Mahkeme Başkanı Örsdemir, oy birliğiyle alınan kararı açıkladı. Salonda bulunan bazı dinleyicilerin alkışlı protestosu üzerine Örsdemir, ''Alkışlanacak bir şey yapmadık. Görevimizi yaptık'' dedi. Kalabalık nedeniyle salona girişte izdiham yaşanırken, bazı izleyiciler dışarıda kaldı. Duruşmanın başında cep telefonuyla bir dinleyicinin salonun fotoğrafını çekmesi üzerine, mahkeme başkanı Örsdemir, polise telefondaki fotoğrafı sildirdi. Örsdemir, ''Lütfen cep telefonlarınızı kapatın. Zaten Twitter denen bir şey çıkmış. Yasalara göre duruşma salonunda kayıt alınamaz. Kanun hükmü açık'' diyerek, uyarıda bulundu. ADLİYE ÖNÜ KARIŞTI Adliye önünde avukatların karara ilişkin açıklamasının ardından, grubun bir bölümü yürüyüş yapmak istedi. Atatürk Bulvarı'nı trafiğe kapatan Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Halkevleri ve Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyelerinin de aralarında bulunduğu gruptakiler, ellerindeki taş ve sopaları polise fırlatmaya başladı. Bunun üzerine polis, biber gazı ve tazyikli suyla gruba müdahale etti. Kırdıkları kaldırım taşlarıyla polise karşılık veren gruptakiler, Adliye Sarayı önündeki otobüs duraklarına da zarar verdi. VİDEO İÇİN TIKLAYINIZ!!! Olaylar sırasında Milliyet Gazetesi foto muhabiri Serdar Özsoy da başına taş isabet etmesi sonucu yaralanarak, arkadaşları tarafından hastaneye kaldırıldı. Polis ile göstericiler arasındaki arbede sürüyor.