Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, öğrenci evlerine yönelik tartışmalara ilişkin, "İnsanlar evlerinde bile huzur içerisinde yaşayamıyorsa takdir edin ki o ülkede özgürlük yoktur, hukuk yoktur, demokrasi yoktur" dedi.

Feyzioğlu, Kahramanmaraş Barosu'nun yeni binasının açlışında yaptığı konuşmada, avukatların, yargının kurucu unsuru olduğunu söyledi.

Avukatlar olmadığı takdirde hakim ve savcının, "cüpbe giymiş devlet memuruna, sıradan bürokrata döneceğini" belirten Feyzioğlu, şunları kaydetti:

"Her devlette uyuşmazlıkları çözen birileri bulunur ama o uyuşmazlığı çözeni hakim yapan, savcıyı da cumhuriyet savcısı yapan, bağımsız ve etkin savunmanın varlığıdır. Birimiz eksik olursak diğerimiz var olamaz. Avukat, birilerinin sandığı gibi yargının önündeki engel değil, yargımanın, suçluyu, suçsuzu, doğruyu, yanlışı, sapı, sabanı birbirinden ayırabilmek için vazgeçilmez unsurdur. Bu vazgeçilmezlik sebebiyle kurucu unsur denir avukatlara. İşte bu noktada bizim kurucu unsurluğumuzun pekiştirilmesi adına bilgiyle donatılmamız gerekir. Her unsur kendini bilgiyle donatmalıdır. Kişilik eksikliği bu meslekte asla kabul edilemez. Sosyal eksiklik bu meslekte can yakar. Bilgi eksikliği ve sosyal eksikliğin giderilebilmesi adına bu tesis, Türk adelet sistemine büyük hizmetler verecek."

Feyzioğlu, konuşmasının ardından bir gazetecinin öğrenci evlerine yönelik tartışmalarla ilgili sorusu üzerine, yurtlarda kızlı erkekli kalma gibi bir durumun söz konusu olmadığını belirterek, insanların evlerine müdahale etmenin "totaliter bir devlet yaklaşımı" olduğunu ifade etti.

Feyzioğlu, "Öyle sanıyorum ki sayın Başbakan bir şekilde kendini tutamadı ve insanların evlerinin içlerine müdahale etmeyi kendinde hak görür hale geldi. Ben sayın Başbakanın yakın çevresi tarafından bu cümlelerinin Türkiye'yi ne kadar büyük bir kaosa ve ne kadar büyük kutuplaşmaya ve gerginliğe sürükleyeceği konusunda uyarmasını diliyorum ve bekliyorum" dedi.

Konut dokunulmazlığının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve anayasa ile korunduğunu ifade eden Feyzioğlu, şöyle konuştu:

"İnsanların evine devlet karışamaz. Kimin misafir geldiğine, kimin gittiğine devletin karışma yetkisi yoktur. Bu beyanatla, komşuları, genç insanların özellikle üzerine yöneltmekte ve insanların komşuları tarafından yakın takibe alınmasını, böylece siyasi iktidara muhalif duruş sergileyebileceği ihtimali bulunan kişilerin önceden tespit edilerek yıldırılması, vazgeçirilmesi, mümkünse mahalle ve şehir değiştirmesinin sağlanması ya da susmasının sağlanması istenmektedir."

Öğrenci evleri tartışmasından siyasi görüşü ve düşüncesi ne olursa olsun Türkiye'de herkesin rahatsız olduğunu öne süren Feyzioğlu, şunları kaydetti:

"Bu konuda bir kanun yapılır mı? Kanun yapılır ama o kanun, demokrasinin, hukuk devletinin kanunu olmaz, totaliter bir rejimin ilanını ifade eden, bayrağını çeken bir kanun elebtte yapılabilir. Öyle bir kanun çıktığı zaman Türkiye Cumhuriyeti, hiç bir şekilde 'çağdaş, demokratik bir ülkeyim' diyemez. Çünkü Türkiye'de tek bir yurttaşın bile evinde, devletin müdahalesi olmaksızın, devletin, insanlara nasıl yaşayacağını söylemesinden dolayı huzur içerisinde barınma, yaşama hakkı kalmaz. Devlet bu müdahalesiyle insanların elinden, evlerinde nasıl yaşayacaklarının özgürlüğünü almış olur. İnsanlar evlerinde bile huzur içerisinde yaşayamıyorsa takdir edin ki o ülkede özgürlük yoktur, hukuk yoktur, demokrasi yoktur. Umuyorum, sayın Başbakan ve sayın Başbakan 'hık' dediğinde bunu alkışlayan bir takım valiler, emniyet müdürleri, bakanlar ve başbakan yardımcıları, sadece bir kaç dakika durur, düşünürler ve ne kadar büyük bir yanlışın içerisine girecek bir yanlış yapıldığını görürler."