Suriye’deki iç savaş dolayısı ile Türkiye’ye sığınan mültecilerin sorunları her geçen gün ağırlaşıyor. Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Adana, Mersin gibi iller başta olmak üzere Türkiye’nin bir çok iline dağılan 2 milyonu aşkın Suriyeli ile ortaya çıkan sıkıntılar içinden çıkılmaz hale geldi. MAZLUMDER Adana Şubesi’nin hazırladığı "Savaşın 5. yılında Adana’daki Suriyeliler" raporuna göre, göç eden 150 bine yakın mültecinin şehri nasıl etkileyeceğinin hesap edilmediği vurgulandı. Bir yıl önce hazırladıkları “Adana’daki Suriyeliler” raporu ile bir takım önlemlerin alınması gerektiği belirtilen çalışmada, sağlıktan eğitime alınan bir takım tedbirlere rağmen sorunların boyut değiştirerek derinleşmeye devam ettiği ifade edildi.

Özellikle sağlıkta alınan tedbirlerin sistem değişikliği nedeniyle Suriyelileri zor durumlarda bıraktığı açıklanan raporda, "Aslında merkezi hükümet halen gelenlerin savaş sonrası memleketlerine döneceğini hesap ediyor. Savaşın kısa sürede bitme umudu yok. Bitse dahi gelenlerin ne kadarının döneceğinin bilinmemesi bu görüşümüzün dikkate alınması gerektiğini göstermektedir. Gelenlerin entegrasyon süreci okullardaki çocuklarının eğitiminden başlanmalıdır." denildi.

Aile sağlık merkezlerinde (ASM) Suriyelileri muayene etmede bir isteksizlik göze çarptığı belirtilen raporda, "ASM’lerde sağlık çalışanları dil sorununu söz konusu. Yanlış teşhis endişesi, muayene konusunda sığınmacıları mağdur edebilmektedir. Bir diğer sorun da hastayı direk muayene etmeden hastaneye sevk ederek göndermedir. Geçen sürede hastanelerdeki tercümanların sayısı azaltılmaya başlanmıştır. Sağlık çalışanlarının Müdürlüğün uyguladığı sistemi bilmemeleri, yazışmaları takip etmemeleri de ayrı bir sıkıntıya yol açmakta. STK’lar ASM’lerde Suriyelilerin ilaçlarını yazdırmakta da zorluk çektiklerini, 10 Suriyeliden birinin doğru dürüst muayene olabildiğini söylemekte. Türkiye’nin herhangi bir yerinde kimlik numarası almış bir Suriyelinin şehir değiştirmesi halinde sağlık başta olmak üzere birçok hizmetten yararlanamaması ayrı bir konudur. Her yerde geçerli olan bir sisteme geçilmesi gerekir.Sağlık alanında acilen tedbirler alınması bu kadar insan şehre girmemiş gibi davranmaktan vazgeçilmesi gerekir."

Raporda, Adana’da Suriyelilere dönük müstakil okulların kurulması iki yıldır gündemde olmasına ve bütçesinin UNİCEF tarafından karşılanacağı sözüne rağmen bürokrasisi bu işte sınıfta kaldığı belirtildi.

MAZLUMDER’in 7 sayfadan oluşan ve Vali Mustafa Büyük’e de sunulan raporunda özetle sorun ve önerilerle ilgili şu tespitlerde bulunuldu: "Adana’da hızla yapılacak prefabrik iki okula acil ihtiyaç vardır. 25 bin Suriyeli çocuğu ancak yarısının okullara devam ettiği düşünüldüğünde sorunun aciliyeti anlaşılabilir. Bu konuda yer bulma meselesi gündeme getirilmesine rağmen asıl mesele Milli Eğitim Müdürlüğü’nün ve AFAD yetkililerinin duyarsızlığıdır. Eğitim hususunda söylenecek en önemli şey Suriyelilerin toplumumuza entegrasyonunda Milli Eğitimin okullarına devam etmelerinin gerektiğidir. İş hayatında mülteciler çok zor şartlarda çalışmakta. Bu konuda istismar korkunç boyutlara varmış durumdadır. Sabahın erken saatlerinden akşam karanlığına kadar bahçelerde çalıştırılan Suriyelilere 20- 25 TL ücret ödenmektedir. Tekstil alanında çalışanlara da aylık 400–500 TL aylık ücret ödenmektedir. Yoğun mesai ile çalıştırılan bu insanların emekleri istismar edilmektedir. Kavşakta su, simit satma gibi işlerde çalışan çocuklar herkesin gördüğü manzaralardır. Barınma hususunda istismar had safhadadır. Güney mahallelerinde kiralık ev nerdeyse kalmadığı gibi, kira ücretleri anormal artmıştır. Kendi elektrik, su paralarını kiracılarına ödettiren ev sahiplerine rastlanmaktadır. Ev bulamayanlar bu bölgede iş yerlerine yerleşmek zorunda kalmaktadır. Tek oda evde 8’i yetim 12 kişinin kaldığını ve bunlardan 350 TL kira istendiğini Fukara- Der tespit etmiştir. Merkezi hükümetin Suriyeliler konusunda sağlıklı bir politikası bulunmamaktadır. Halen gelenlerin kısa sürede geri dönüleceği hesap edilerek planlamalar, düzenlemeler yapılmaktadır. İnsani olarak yardım yapılması, kampların açılması, sağlık hizmetlerinden faydalandırma, eğitim ortamlarını hazırlama iyi niyetli ama yeterli çabalar değildir. Kalma süreleri arttıkça, yani savaş süresi uzadıkça geri dönüşler azalacaktır. Topluma entegre edilmeme durumunda da gettolaşma ve çatışma olma ihtimali artmaktadır. Münferit menfi olaylar toplumsal patlamalara dönüşebilecektir. Adana örneğinde şimdiye kadar toplumsal bir hadiseye rastlanmasa da böyle bir tehlike mevcuttur. Üç ana mesele önem kazanmaktadır: Bunlar da dil sorunu, eğitim ve istihdamdır. Dil ve eğitim meselesini birlikte düşünmek gerekir."