Kurban Bayramı'nın 4. gününde Yasin Börü (16), Hasan Gökgöz (26) ,  Yusuf Er (18) ve Hüseyin Dakak (19) Bağlar ilçesindeki bir dernek tarafından  fakirlere dağıtılmak üzere hazırlanan kurban eti paketlerinden alarak İskanevleri  Semti'ne gitti.

Börü, Gökgöz, Er ve Dakak bu esnada IŞİD'ın Suriye'nin Kobani kentine saldırılarını protesto için düzenlenen izinsiz gösterilerde bir grubun saldırısına  uğradı.

  Yoksulların bayramda evlerine kurban girmesini sağlamak için çalışan 4  gençten 3'ü bir grubun silahlı ve bıçaklı saldırısının ardından sığındıkları  binanın 3. katından atıldı.

IŞİD üyesi oldukları iddiasıyla binadan atılan 3 gencin cesedine  işkence yapıldı, ayrıca gençlerden 16 yaşındaki Börü'nün üzerinden arabayla  geçildi, Hüseyin Dakak'ın ise başı taşla ezildi

 Cesetleri tanınmayacak hale gelen Börü, Gökgöz ve Dakak aileleri  tarafından güçlükle teşhis edilebildi.

Çocuklarının işkence ile öldürülmesinin acısını yaşayan aileler,  olayın sorumlularının biran önce bulunmasını istedi.

 Cenazesi 2 gün sonra teşhis edebildi

 Olayda hayatını kaybeden oğullarının cenazesini teşhis etmek için  kaldırıldığı hastanenin morguna giden Börü'nün ailesine, 16 yaşındaki bir çocuğa  ait olamayacağı gerekçesiyle cenaze gösterilmedi.

 Bu nedenle ailesi 2 gün sonra oğullarının cesedini giysilerinden ve  ayağındaki beninden teşhis edebildi.

 Anne Hatice Börü, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kurban Bayramı'nda  kurban dağıtmak için dışarı çıkan oğlunu son kez gördüğünü söyledi.

 Yasin'i İslamiyeti öğrenmesi için derneğe gönderdiğini anlatan Börü,  hayırsever bir çocuk olan oğlunun olay günü de yoksullara kurban dağıtmak için  evden çıktığını belirtti.

"Cesetlerine de işkence yapılmış"

Diyarbakır'daki olayların ardından ölen oğlunu ayağındaki benden  teşhis edebildiğine dikkati çeken Börü, yüksekten atıldığı için oğlunun tanınmaz  bir hale geldiğini anlattı.

Börü, "Televizyonda görüntülerini gördüğümde de gömleğinden tanımış,  'Bu Yasinim' demiştim. Çevremdekiler bana isminin Yasin olmadığını söylüyorlardı.  Bir yandan da bu cesedin Yasin'e ait olmaması için dua ediyordum" şeklinde  konuştu.

  Börü, olay günü yaşananları saldırıdan yaralı kurtulan Yasin'in  arkadaşı Yusuf Er'den öğrendiğini aktararak, şöyle konuştu:

 "Bir grup sokak ortasında onları sıkıştırmış. Onlar da kaçıp bir eve  sığınmışlar. Evdeki kadın onlara karışmamış fakat eşi dışarıdaki saldırganlara  telefon açıp, 'IŞİD'cılar burada' demiş. Onlar da IŞİD üyesi olmadıklarını  belirtmişler, ancak ikna edememişler. Bunun üzerine ev sahibi saldırganlara  kapıyı açmış. Onlar da 4 genci silahla taradıktan sonra Yasin ve 2 arkadaşını 3.  kattan atmış. Bu da yetmez gibi cesetlerine de işkence yapılmış."

"Keşke ona biraz kendini savunmasını öğretseydim"

  "IŞİD üyesi oldukları gerekçesiyle vahşice öldürüldüler. Kurşun sıkıp  öldürdünüz anladık, ama cesetlerine işkence yapmak ne demek?" diyen Börü,  yaşadıklarını anlatırken gözyaşlarını tutamadı.

  Börü, oğlunun son derece başarılı ve saygılı bir çocuk olduğunu, hep  takdir ve teşekkür belgesi getirdiğini ifade ederek, Yasin'in kimse ile kavga  etmeyecek kadar da iyi niyetli bir çocuk olduğunu belirtti.

  "Keşke ona biraz kendini savunmasını öğretseydim. Bir gün dahi eline  bir taş almadı. Böyle olacağını bilseydim onu karate öğrenmeye gönderir,  kendisini koruması için bir şeyler yapardım" ifadelerini kullanan Börü, olayda en  ufak bir payı olanların dahi cezalandırılması gerektiğini sözlerine ekledi.

- "Bir kurt, koyunu dahi o şekilde parçalamaz"

   Baba Fikri Börü ise oğlunun okuldan arta kalan zamanlarda ve hafta  sonları işlettiği ekmek fırınında kendisine yardım ettiğini, fırına gitmediğinde  de evde olduğunu söyledi.

 Bayramda da fırına gitmeyi teklif ettiğini, ancak oğlunun kurban  dağıtmak için arkadaşlarına yardıma gideceğini ifade ettiğini anlatan Börü,  şunları dile getirdi:

   "Oğlum vahşice öldürülmüş. Gencecik çocuğumun cesedi tanınmayacak  haldeydi. Ayağındaki benden teşhis edebildim. Bir kurt, koyunu dahi o şekilde  parçalamaz. Kobani'yi bahane ederek, Türkiye'ye gelip olay çıkarmak için bunu  yaptılar. Burayı Kobani'ye çevirmek istediler. Allah bunu onlara bırakmasın.  Kimsenin ciğeri bu şekilde yanmasın."

"Hainlik edip oğlumu öldürdüler"

  Hasan Gökgöz'ün (25) annesi Mehtap Gökgöz de Kürtçe yaptığı  açıklamada, oğlunun fakirlere yardım etmek için evden ayrıldığını, olay günü  sokakların karışması üzerine oğlunu arayarak nerede olduğunu sorduğunu dile  getirdi.

  Oğlunun kurban eti dağıttığını ifade ettiğini kaydeden Gökgöz, daha  sonra aradığında Hasan'ın telefonunu açmadığını belirtti.

Gökgöz, şöyle dedi:   "Oğlum şehit edildi Elhamdülillah, çok şükür. Hasanım Allah, peygamber  ve Kuran yolundaydı. Yahudiler, münafıklar bilsinler ki davamızdan pişman  değiliz. Hainlik edip oğlumu öldürdüler. Selahattin Demirtaş'tan davacıyım. bugün  bize yarın onlara. Sizin derdiniz, davanız IŞİD değil, bizdik."

Baba Mehmet Gökgöz ise oğlunun esnaflık yaptığını ayrıca Koşuyolu  semtinde 2 ay önce açılan medresede hizmet verdiğini bildirdi.

"Oğlum birkaç gün önce annesine ve bana, 'Ortam öyle görünüyor. Biz  şehit olacağız öyle değil mi?' diye sordu. Ben de, 'Doğrudur' dedim" ifadelerini  kullanan Gökgöz, oğlunun bayramda da Suriyeli bir aileye battaniye yardımı  yaptığını, sığındığı evden çıkarılan Suriyeli bir aileye de ev bulduğunu anlattı.

- "Bunu yapanlar acaba Allah'a nasıl hesap verecek?"

 Gökgöz, oğlunun bayramda da Kobani'den gelenler ile Irak'taki  çatışmalardan kaçarak Türkiye'ye sığınan Yezidiler için kurban eti dağıttığını  kaydederek, şöyle dedi:

 "Bu hizmeti yapınca DBP, PKK ve HDP'liler ondan hoşlanmadılar. Olay  günü de 'IŞİD'ciler geldi' diyerek onlara saldırmışlar. Oğlumun dişleri kırılmış,  vücudu delik deşik edilmişti. Arkadaşlarının üzerine benzin döküp, üzerlerinden  arabayla geçmişler. Oğlumu sakalından tanıdım. Gözü açıktı. Sanki bana bakıyordu.  O kadar güzel bir yüzü vardı ki. Bunu yapanlar acaba Allah'a nasıl hesap verecek?  Oğlum Müslüman idi."

  Geride 1 çocuk ve hamile bir eş kaldı

 Oğlunun geride 2 yaşında bir çocuk ve hamile bir eş bıraktığını dile  getiren Gökgöz, kaybettiği evladının bir ay sonra ikinci çocuğunun dünyaya  geleceğini söyledi.

 Gökgöz, saldırı sırasında oğlunun elinde taş ve sopa değil, et  bulunduğuna işaret ederek, oğlunun tek amacının fakirlerin yüzünü güldürmek  olduğunu vurguladı.

Et dağıttığı kişilerin oğlunun cenazesine geldiğine dikkati çeken  Gökgöz, "Ben gururluyum. Benim oğlum İslam şehididir. İnşallah oğlumun yeri  cennettir ve kanı İslam'ın uyanmasına vesile olur. Oğlum ve torunlarımla ben de  İslam uğrunda canımı feda etsem hiç umurumda değil" diye konuştu.

"Bu insanları kışkırtıp sokaklara salan herkesten davacıyım"

Gökgöz, olay günü IŞİD üyesi olduğu gerekçesiyle camiye giderken  kendisinin de silahlı saldırıya uğradığını anlatarak, hastaneye götürüldüğü  sırada da kalabalık bir grubun yeniden saldırıda bulunduğunu belirtti.

Oğlunu durumu bildirmek için telefonla aradığında oğlunun tebessüm  ettiğini dile getiren Gökgöz, yaşadıklarını şöyle anlattı:

 "O an içime bir his doğdu ve arkadaşlarıma oğlumun şehit olduğunu  söyledim. Telefonla konuşurken kavga sesleri geliyordu. Tüm PKK'lılardan,  Selahattin Demirtaş'tan ve Zübeyde Zümrüt'ten davacıyım. Bu insanları kışkırtıp  sokaklara salan herkesten davacıyım. Ben mi Kobani'yi düşürdüm? Sen hangi haktan  bahsediyorsun? Demokrasi, insan hakkın nerede? Şehri harap etmek insan hakkı  mıdır? Sen çoluk çocuğu sokağa dök. ABD'ye gidip 5 gün kaldın. Demek emri oradan  aldın."

 "Oğlum köseydi o yüzden teşhis edebildim"

Hüseyin Dakak'ın babası Öztekin Dakak ise oğlunun giyimi ve İslami  yaşantısından dolayı öldürüldüğünü savundu.

"IŞİD bile bunlara bu kadar eziyet, zulüm etmedi. Öldürdünüz  sonrasında niye işkence yaptınız? Sıradan bir insan bunu yapamaz" ifadelerini  kullanan Dakak, oğlunun öldürüldükten sonra başının taşla ezildiğini söyledi.

Dakak, şunları dile getirdi:

  "Oğlum köseydi. Cesedini de bu nedenle ve ameliyat izinden teşhis  ettim. Sadece sırtında yaklaşık 50 bıçak izi vardı. Yakmaya çalışmışlar, araba  ile üzerinden geçmişler. Görgü tanıklarının ifadesine göre, çocuklara işkence  yapılırken balkondan seyreden kadınlar zılgıt çekerek, 'Yakın bunları' demiş.  Bunu söyleyenlerin çocuğu yok mu?"