Karabük'ün Safranbolu ilçesinde Osmanlı yemenisi yapan tek usta olan Erhan Başkaya'nın oğlu Taha Başkaya, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan baba mesleğine sahip çıktı. Karabük Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü'nde okuyan oğul Başkaya, çırak olarak başladığı işte kendisini geliştirerek şed kuşandı, babasının elinden kalfalık belgesini aldı. Yemeni sanatının yok olmasına gönlünün razı olmadığını belirten Başkaya, hem üretim yapıyor, hem de tarihi ilçeyi ziyarete gelen yabancı turistlere tanıtım ve satış yapıyor.

UNESCO Dünya Miras Şehirleri Listesi'nde yer alan Safranbolu'daki Tarihi Yemeniciler Arastası'ndaki 41 dükkanda yapılan yemeni üretimi teknolojiye ve zamana yenik düştü. Bu nedenle arastada bulunan yaklaşık 40 usta, dükkanlarını kapattı. Kurtuluş Savaşı yıllarında arastadaki 41 ustanın, 24 saat çalışarak Mehmetçiğin ayakkabı ihtiyacını karşıladığı tarihi arastada şimdilerde yemeni üreten tek usta olarak Erhan Başkaya ve oğlu kaldı. Ayrıca bu tarihi çarşı 'Papucun dama atılması' deyimini de Türkçeye kazandıran çarşı olarak biliniyor.

"OĞLUM SAĞOLSUN, ARTIK GELECEĞE ÜMİTLE BAKIYORUM"

Bir Osmanlı zanaatı olan Osmanlı yemenisini Safranbolu ilçesinde yapan tek usta olan Erhan Başkaya, oğlunun mesleği öğrenmesiyle artık geleceğe ümitle baktığını belirtti.

1980 yılında girdiği mesleği çırak olarak 5 yıl, kalfa olarak da 5 yıl yaptıktan sonra kendi işyerini kurduğunu söyleyen Başkaya, "Şu an bulunduğumuz çarşı, Yemeniciler Arastası. Burada 48 ahşap dükkan var. 47 tanesi benim yaptığı işi yapmış. Nedir bunun ismi; yemeni. Bazı yörelerde yemeni başörtüsüne derler ama bizde yemeni ayakkabıdır. Üstü gerçek der, altı manda derisinden yapılır, iç astarı keçi derisidir. Yandaki gördüğünüz dikişler tek tek elde dikilir. Burası, Yemeniciler Arastası 1661 yılında kurulmuş. Buradaki dükkanların tamamı benim bu yaptığım yemeni işini yapmışlar. Burada yapılan yemeninin bir kısmı Kurtuluş Savaşı'nda orduya buradan gitmiştir. Tarihte bunun yeri vardır. Biz de şimdi baba-oğul, şu anda tek usta kaldık, beraber yapıyoruz. İnşallah bizden sonra oğlumuz devam edecek. Sanatımızı seviyoruz, severek yapıyoruz. Zaten ne olursa olsun işini severek yapan başarılı olur. Biz de elimizden geldiği kadar, gücümüzün yettiği kadar gayret göstermeye çalışıyoruz. Ben 1967 doğumluyum, yaş 48. Ben 1980'de çıraklığa girdiğimde okuyan devam ediyordu, okumayan bir sanata giriyordu. Ama şimdi ilkokul, ortakul, lise mecbur oluyor, okuyorlar, ondan sonra sanata gelen yok. Ama şimdi oğlum da sağolsun boş zamanlarında buraya geliyor. Hem seviyor bu işi, hem bana destek oluyor." şeklinde konuştu.

"KESİNTİSİZ EĞİTİM GENÇLERİN MESLEK ÖĞRENMESİNİ ENGELLİYOR"

Yemenicilik mesleğine 1980 yılından bu güne devam ettiğini ve artık çırak bulunmadığını kaydeden Başkaya, "Artık bu mesleğimiz benimle birlikte yok olacaktı. Bu zanaatın yok olmasına oğlumun içi el vermedi. Çünkü ben onları günde bir çift yapabildiğim bu yemenilerle büyüttüm. Çırağın olmama sebebi okullarda zorunlu eğitimin kesintisiz sekiz yıl olmasıdır. İlköğretim ve ortaöğretim bitince çocuk liseye başlıyor, bunun için de sanata eğilmiyor. Bizim zamanımızda okuldan çıkan liseye gitmezse demirci, semerci, yemenici, kunduracı gibi ustaların yanına çırak olarak girerdi. Şimdi ise liseyi bitiren çocuklar, sanata ilgi duymuyorlar. Çocukluğunda bu mesleğe başlamış olsa hem işini iyi öğrenir, hem de yaptığı işten zevk alır. Yemenicilik mesleğinin en büyük sorunu çırak bulamamaktır." diye konuştu.

"YAZ AYLARINDA BABAMIN YANINDA ÇALIŞTIM"

Yaz aylarında babasının yanında çalıştığı için yemeni yapmayı öğrendiğini belirten üniversite öğrencisi Taha Başkaya (21), "Yaklaşık 6. sınıfın yazından beri, tatillerde babamın yanında çalışıyorum, babama yardımcı olmaya çalışıyorum. Her yaz buradayım. Bu işi severek yapmaya, öğrenmeye çalışıyorum. Seviyorum bu işi çünkü zor bi iş ama güzel bir sanat. Çünkü zaten Türkiye'de çok az kaldı, son ustaları zaten 3-4 bölgede kaldı. Safranbolu'da bir tek babam kaldı. İnşallah ben de bu işi öğreniyorum ve ileride devam edeceğim."

Baba oğul çalışmanın güzel bir duygu olduğunu söyleyen Başkaya, "Ben Karabük Üniversitesi'nde Elektronik Elektronik Mühendisliği Bölümü'nde okuyorum. Zaten kendi şehrimde okumanın avantajı bu. En azından boş zamanlarımda gelip burada babama yardımcı olmaya çalışıyorum. Aynı zamanda bu dükkanda baba-oğuldan ziyade usta-çırak ilişkisi var. O şekilde yürüyor burada işler. Gayet iyi." şeklinde konuştu.

Yaz aylarında babasına yardım ettiğini ve işin tüm inceliklerini kendisinden öğrendiğini söyleyen Başkaya, "Babam bana zanaatın tüm özelliklerini ve inceliklerini öğretti. Daha sonra Ahilik Haftası'nda şed kuşanarak kalfa oldum. Babamın zanaatını sürdüreceğim için mutluyum. Ata zanaatlarımıza sahip çıkmalıyız. Baba oğul el ele verdik, bir ata yadigarı zanaatımızın yok olmaması için çalışıyoruz. Okul bitse bile ben elimden geldiği kadar boş vakitlerimde yemeni yaparak, yemeniciliği gelecek kuşaklara taşıyacağım." şeklinde konuştu.

YEMENİ GİYMEK AYAK SAĞLIĞI İÇİN ÇOK ÖNEMLİ

Yemeni; üstü deri, altı kösele olan tamamen doğal bir ayakkabı olarak biliniyor. Terletmeyen, ayakta koku ve rutubet yapmayan Osmanlı yemenileri tamamen el işçiliği ile üretiliyor ve Safranbolu'ya gelen yabancı turistlerin yoğun ilgisini çekiyor.