Türk Sinemasında senden ötürü repliğiyle ünlü olan Ata Demirer karakteri hangisidir?

Hayatta hiçbir şeyi seyirci ve deniz kadar sevmedim

Hayatta hiçbir şeyi seyirci ve deniz kadar sevmedim
Ata Demirer yıllardan beri yapmak istediği şeyi yaptı ve başrolünde de oynadığı 'Eyvah Eyvah' filminin senaryosunu yazdı. Demirer'in, uzun zamandır yakın arkadaşlarına eğlence olsun diye canlandırdığı 'Hüseyin Badem' karakteri de bu senaryo ile hayat buldu!
"Tek kişilik dev kadro!" Bu cümle Ata Demirer'i açıklamak için iyi bir özet... Demirer, kendi kendine çok eğlenebildiği için karşısındakini de o kadar güldürebiliyor. Çok iyi yemek yapıyor, şehvetle yemek seviyor. İstese Türkiye'nin en iyi klarnet virtüözlerinden biri olabilir ya da hepimizin evinde bulunmasını isteyeceğimiz bir Türk Sanat Müziği albümü çıkarabilir. Ama çıkarmayacak, en azından yakın bir zamanda... O ne zamandır yapmak istediği şeyi yaptı ve yıllardır arkadaşlarına oynadığı Hüseyin Badem karakterine 'Eyvah Eyvah' filminde hayat verdi. 

HÜSEYİN BENDEN DAHA İYİ 
* Bu senaryo nereden çıktı? 
2008 Kasım ayında karar verdim ben 'Eyvah Eyvah'ı yazmaya. İyi bildiğim coğrafyadan bir hikaye anlatmak istedim. Çünkü 'Hüseyin Badem' benim yıllardır arkadaşlarımı, aile çevremi güldürmek için kullandığım bir parçam. Ona bir karakter diyemiyorum, çünkü o da biraz ben gibi... Nisan 2009 sonu birinci taslak bitti, sonra üstüne beş tane daha yazdım, başka finaller, başka girişler buldum. Fakat hepimizin içine ilk yazdığım sindi. Temmuz ayında çekmeye başladık, ağustosun sonu gibi bitti. Montajda ömrümden ömür gitti, insan kıyamıyor; çektiklerimizle vedalaşmak kolay olmadı. Hırsımı, bundan sonra çekeceğim filmlerden alacağım (gülüyor). 'Eyvah Eyvah' benim amatör duygularla yaptığım ikinci iş. 'Tek Kişilik Dev Kadro' da birincisiydi. Çünkü bir süre sonra duygularınız kalınlaşıyor, profesyonellik denen kılıç doğramaya başlıyor. Film o kadar içime sindi ki geceleri bir yeri aklıma geliyor, bitene kadar da beynimde oynuyor ve her defasında çok zevk alıyorum. Çok dişi bir hikaye bir kere... 

* 'Hüseyin Badem' kim peki? 
Onu çok kıskanıyorum, benden daha iyi bir insan.

* Niye? 
Çünkü ben onu planlıyorum bir kere (gülüyor). Biraz şizofrenik oldu değil mi? Hüseyin çabuk sinirlenen bir karakter. Kesinlikle asosyal değil, ki burada onunla ayrılıyoruz. Her konuda fikri var, bu yüzden biraz işgüzar. Hayvanlara çok meraklı, iyi bir klarnet virtüözü. Aşk hayatına gelince de Müjgan'a aşık. Başka da bir derdi yok. Kolay kolay ondan bir sıkıntı gelmez yani. Biraz paraya düşkün. O da bulunduğu ortam içinde para önemli olduğu için; bunlar yazın çalışıp kış için para biriktiriyor. Ve en önemli özelliği de tabiri caizse 'uydu' gibi bir kişi olması. Bazı insanlar vardır, bulunmaması gereken yerlerde bulunur. Benim annem öyle bir insan. Annem Osmanbey'e gidiyorsa mesela, gelene kadar rahat edemiyorum. Çünkü çok sosyal. Bir anda eve bir simitçiyle gelebilir; "Ben simitçiye para verirken eğilmiş bulundu, benim yüzümden ona araba çarptı, biz de eve geldik işte" diye gelebilir. Uydu anteni gibi açık bir kadın; Hüseyin de öyle... O yüzden bu konuda bir sıkıntımız var. 

ATAKOĞLU SÜPER MATRAK 
* Filmin gerisinde duran ekip de sağlam kaya... 
Tabii, Necati Akpınar'a çok şey borçluyuz, daha hikaye bitmemişken "Tamam" dedi. Yönetmenimiz Hakan Algül dünyanın en tatlı adamı. Sanatsal çekim derken, diyalog gümbürtüye gitti mi, geçmiş olsun. Ama Hakan Abi ikisini birden yaptı. Sonra Serkan Çağrı bize yardım etmekle kalmadı, bana klarnet çalmasını da öğretti, helal olsun ona. Ve elbette Fahir Atakoğlu... Hep ciddi kompozisyonlarla karşımızda oldu, aslında süper matrak bir abi. Serkan'la beraber çok iyi bir şey çıkardılar ortaya. Müziğiyle farkedilecek bir film oldu 

* Trakya'dan daha bin tane film çıkmaz mı? 
Hep matraklığını gördük oraların. Buradan oranın acısı görünmüyor. Gerçi biz de sadace acısını göstermiyoruz, ama mesela Keşan'daki bir 'gelin karşılama'nın aslında ne kadar hüzünlü oluğunu görmüyoruz. Garip hicaz kalıbındadır o. Ben yılladır o bölgede yaşıyorum ve çok seviyorum. Ama filmimizin bir bölümü de İstanbul'da geçiyor, iki film seyrediliyormuş hissi de uyanabilir. 

* Şive bütün Trakya'da kullanılan şive değil ama galiba. 
Hüseyin Badem'in kullandığı şive, Geyikli, Bayramiç, Bozcaada, Mahmudiye gibi Kuzey Ege'nin yuvarlağı içinde kullanılan bir şive. Yani 'mışmışmıştı' gibi geçmiş zaman takısını tekrar eden bir şive, tam Trakya şivesi değil. Hüseyin Badem'in annesi Trakyalı, bir zamanlar Lapseki'ye yerleşmişler. "Senden ötürü" gibi vurgular ona anne kanından emanet. Aslında melez bir şive kullanıyor. 

* Karakterleri kimlerin oynayacağı belli miydi? 
Aslında kimseyi düşünerek yazmadım, ama Firüzan karakteri çok önemliydi. Demet Akbağ'a, o karakteri kabul ettiği ve baştacı edip oynadığı için minnettarız. 

SAYGISIZLIK YAPAMAM 
* Senin sesini Türk Sanat Müziği söylerken duymak istesek... 
Ben sesimi o şekilde deşifre etmekten hoşlanmıyorum. Çünkü müziği, eserlerin içinde kullanmak istiyorum, filmde de var böyle sahneler. Mesela ben yıllarca Metin Akpınar böyle bir albüm yapsın diye dua ettem bir seyircisi olarak. Ama üstat sesini hep işin içinde kullandı ve bence en doğrusunu yaptı. Ayrıca, bu işin eğitimini almış insanlara da saygısızlık olur, onu da yapmaya neden çalışayım ki? 

* Mesela reggae tarzında söylediğin 'Çökertme' türküsü var... 
Çok saçma, ama işte benim kafam öyle çalışıyor. Ben gidip niye albüm yapayım? Zamanında Bozcaada'da bir festival var; benden gösteri yapmamı istediler. Be de tatil yapıyorum, gösteri ruh halinde değilim. Dedim ki, "Zeki Altınses diye bir karakter yaratıp, makyaj yapayım, peruk takayım, Türk Sanat Müziği söyleyeyim." Ama benim ben olduğumu bilmesinler, utanırım. Ben müziği böyle kullanmayı seviyorum. 

* Bize kendinle igili bilmediğimiz bir şey söyle... 
Elma yiyemem. yanımda da yedirtmem.

DERİM ÇOK KALIN DEĞİL
* Kırılgan mısın, şefkatli misin, şeffaf mısın? 
Nasıl göründüğümü bilmiyorum, ama çok çabuk nem kaparım; derim çok kalın değil. 

* Bir kadın ne olsun? Güzel mi, zeki mi, anne gibi mi olsun? 
Mizah zekası gelişmiş olsun. İkincisi de aramızda ten uyumu olsun, yani birbirimizi çekici bulalım. Bir de kötü günde de olsun, başka da bir şey istemem zaten. 

* En çok neyi seviyorsun? 
Deniz ve seyirci. Deniz benim içimde kan gibi dolaşıyor. Bu ikisi kadar hiçbir şeyi sevmiyorum. 

* En çok neye sinirleniyorsun? 
Kötü sürprizlere sinirlenirim. Bir da zekamın hafife alınmasına dayanamıyorum. 

* Hayatta en çok kimi sevdin? 
Annem, kardeşim, babam, dayım.