Bu kitapların tamamına yakınının içeriğini; başarabilirsin, becerebilirsin üzerinden özetleyebiliriz. Zengin mi olmak istiyorsun? Başarabilirsin. Etkili konuşmak mı istiyorsun? Konuşabilirsin. Başarılı bir işadamı olmak hayalin ise, kitabın kurallarını uygularsan başarabilirsin. İşinde yükselmek isteyenler,çocuğuna sözünü dinletemeyenler, toplum içinde sıkılanlar ve özgüven sorunu yaşayanlar her bir derdinizin çaresi, ilgili kişisel gelişim kitabında hap şeklinde size sunulmuştur. Kitabı alın, okuyun, deneyin ve başarın. Ne kadar kolay değil mi? Genel olarak özetlediğim kişisel gelişim kitaplarının ayrıntılarına girdiğinizde ise sizi samimiyetsizliğe, riyakârlığa teşvik edenlerine bile rastlayabilirsiniz. Kişisel gelişim ekolünün temel ilgi alanı insan davranışlarınıdır. Bu yaklaşımın amacı ise, insanın davranışlarını o kişiyi mutlu edecek şekilde değiştirmektir. Teorik olarak kabul edilir ve sakıncasız görülebilecek bu yaklaşım esas itibariyle bizim inançlarımızın temelleriyle taban tabana zıtlık içermektedir. Her şeyden önce “aydınlanma çağının” ürünü olan bu ekol insanın yaratılış gayesini göz ardı ederek işe başlamaktadır. Bu akımın imal edeceği insan tipine bakacak olursak şöyle birini görebiliriz: Bireyselliği önceleyen, yaşamı bir kazananlar ve kaybedenler alanı olarak gören, başına kötü bir şey geldiğinde neden ben isyanını haykıran, güzelliklere ve hoşluklara maruz kaldığında bu zaten benim hakkım diyen, yeterli kelimesini sözlüğünden çıkarmış, kapı komşusunu tanımayan ve tanıma gibi bir derdi olmayan, en yakını bile vefat ettiğinde “hayat devam ediyor” yaklaşımı nedeniyle ibret bile alma zahmetine katlanmayan, birbirine borç vermeyen bir insan modeli oluşturma üzerine çalışmaktadır. Kişisel gelişim üzerine yaptığım bu değerlendirmeyi tamamen yanlış bulanlar olabilir ama ben şunu iddia ediyorum, bir ekolü en iyi anlatan tarif, o düşünce okulunun eğitiminden geçmiş insanların yapmış olduğu davranışlardır. Hal böyle olunca vereceğimiz örneklere birlikte bakalım. Biliyorsunuz ki dünyada bir kriz yaşanmakta ve “devasa” şirketler birbiri ardınca iflas etmektedir. Ayrıca kendi devletleri tarafından kurtarılmayı bekleyenler de işin cabası. Bu sırada traji komik olaylarda yaşanmaktadır. O şirketlerde ceo ( en üst düzey yöneticileri) olarak görev yapan insanlar, milyon dolarla ifade edilen ikramiyeleri almaya, hafta sonlarında masrafı milyon dolarla ifade edilen tatiller yapmaya, karar verebilmektedirler. Batı kökenli bu ceo'ların kişisel gelişim seanslarına katılmamış olması mümkün mü elbette ki değil. Kişisel Gelişim Ekolünün zirvesinde kabul edilen bu insanlar bireyselliğin şahikasına çıkmışlar ama diğer insanlara zarar vermişler. Bu nasıl bir paradoks? Peki, bu dışarıdan ithal ve arızi Kişisel Gelişim Ekolü'nün bizim kültürümüzdeki karşılığı nedir dersek, cevap elbette ki İslam tasavvufudur. Tasavvuf nedir derseniz, çok uzun ve farklı tarifler yapılabilir ama köken olarak bir tek kelimeye dayanır o da meşhur Cibril hadisinde anlatıldığı gibi Cebrail'in (A.S) [B]ihsan [/B]nedir sorusuna Allah Resulü'nün (S.A.V) verdiği cevapta saklıdır. ”Allah'ı görüyormuşçasına ibadet et, her ne kadar sen Onu görmüyorsan da O seni görüyor.” Tabi ki tasavvufta kulun her anını Allah (C.C) gördüğü için (sadece namaz, oruç,zekat vb ibadetlerde görüyor değil) davranışta ona göre olmalıdır anlayışı esas kabul edilir. Tasavvufun zirve isimlerinden sadece üç tanesinin ismini söyleyeceğim bu zatlar bin yıl öncesinden bugüne mesaj gönderebilmekte ve hayranlık uyandırmaya devam ediyorlar. Mevlana Celaleddin-i Rumi Hz'leri , Muhyiddin-i Arabi Hz'leri ve Yunus Emre Hz'leri bu insanlar hayatlarına sıradan insanlar olarak başladılar, tasavvuf terbiyesinden sonra dost düşman herkesin beğenisini kazanan fazilet abideleri haline geldiler. Kişisel Gelişim eğitimi almış insanların neler yaptığını yukarda anlatmıştım. İki zıt eğitimin yetiştirdiği insan tiplerinin kıyasını siz yapın artık.