Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ankara’daki terör saldırısının ardından AK Parti’nin oylarının arttığını söyleyen Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu “Be hey gafil, be hey densiz, be hey yüreksiz, insanlarımız ölüyor, sen hala oy hesabı yapıyorsun.” sözleriyle eleştirdi. Bahçeli, Davutoğlu’na “Mehmetçikler, polisler şehit ediliyor; sivil ve masum vatandaşlarımızın canı alınıyor, sen oy çetelesi tutuyorsun. Hiç mi vicdanın sızlamaz, hiç mi yüreğin yanmaz, hiç mi Allah’tan korkmaz, kuldan utanmazsın?” diye sordu. Bahçeli, eğer oylar artıyorsa da bunun işaret ettiği şeyin belli olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Bombalar patlıyor ve bu AKP’ye yarıyorsa, o zaman azmettiren bellidir. Katliamlar yapılıyor, insanlarımız tabuta sokuluyor ve bu AKP’nin oyunu yükseltiyorsa, canilere hedef çizen, saldırı emri veren de uzaklarda aranmamalıdır.”

"AKSİNİ DÜŞÜNEN YEZİD’İN YOL ARKADAŞIDIR"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ankara mitinginde Başkent ve çevre illerden gelen partililere seslendi. Tandoğan meydanında gerçekleştirilen mitingde Bahçeli, “Yezid” ifadesini kullandı: “Bugün de teröre, teröriste, bölücüye, bölünmeye, dağılmaya, ufalanmaya, zorbalara, küresel planlara, saray ve soygun soytarılarına, ak trol sürüsüne hayır diyor, geleceğe yürüyor, geleceği kucaklıyoruz. Davutoğlu bunları bilsin, Erdoğan bunları duysun. Duysunlar ki ayaklarını denk alsınlar. Hadlerinin, hudutlarının farkına varsınlar. Bu vatan açık artırmadan kazanılmış ikinci el toprak parçası değildir. Bu ülke ikram, bağış, lütuf, bonus, eşantiyon da değildir. Aksini düşünen varsa Yezid’in yol arkadaşı, satılmış ve vicdan devri yapmış Kandil havarileri, manda hasreti çeken soysuzların avukatı, düşman postallarının bakıcısıdır.”

"BE HEY GAFİL, BE HEY DENSİZ, BE HEY YÜREKSİZ"

Konuşmasında Ankara’daki terör saldırısının ardından oylarının arttığını söyleyen Davutoğlu’nu hedef alan Bahçeli, sert ifadeler kullandı: “Davutoğlu’na bu söylediklerimin masal gibi geldiğini biliyorum. Zira o, kimlik ve kişilik muammasıyla çırpınmakta, çırpındıkça da batmaktadır. Ne diyordu Davutoğlu, Ankara patlamasından sonra oyumuz arttı, diyordu. Be hey gafil, be hey densiz, be hey yüreksiz, insanlarımız ölüyor, sen hala oy hesabı yapıyorsun. Mehmetçikler, polisler şehit ediliyor; sivil ve masum vatandaşlarımızın canı alınıyor, sen oy çetelesi tutuyorsun. Hiç mi vicdanın sızlamaz, hiç mi yüreğin yanmaz, hiç mi Allah’tan korkmaz, kuldan utanmazsın? Bu nasıl bir sözdür? Bu nasıl bir beyan ve düşüncedir?”

"DÜNYANIN NERESİNDE BU KADAR CAN GİTMİŞKEN BİR HÜKÜMET PARTİSİNİN OYU ARTMIŞTIR?"

Bahçeli, patlamaların ardından AK Parti’nin oylarının artmasını ise şöyle değerlendirdi: “Bombalar patlıyor ve bu AKP’ye yarıyorsa, o zaman azmettiren bellidir. Katliamlar yapılıyor, insanlarımız tabuta sokuluyor ve bu AKP’nin oyunu yükseltiyorsa, canilere hedef çizen, saldırı emri veren de uzaklarda aranmamalıdır. AKP, kanlı döngünün bir numaralı sorumlusudur. AKP, terörizmin, her neviden terör örgütlerinin gizli rehber ve lideridir. Dünyanın neresinde, bu kadar can gitmişken, bu kadar ana ağlamışken, bu kadar felaket yaşanmışken, bir hükümet partisinin oyu artmıştır? AKP’ye oy veren değerli kardeşlerimi saf ve akılsız görmek kimin ne haddinedir? Davutoğlu’nun sözlerine AKP’li kardeşlerim tepki göstermeyecekler midir?”

Ardından da şunları ekledi: “PKK saldırsın, AKP oy kazansın. DHKP-C vursun, IŞİD bombalasın, AKP parlasın. Böylesi bir çürümüşlük, böylesi bir yenilgi, böylesi bir ilkellik nasıl olacak, nasıl dikiş tutacaktır? AKP yönetimi; uğursuz, bereketsiz, arsız ve yalancıdır.”

"ADINA İLERİ DEMOKRASİ DERLER, DİKTATÖRLÜĞÜ KURMAK İÇİN FAALİYETE GEÇERLER"

Bahçeli konuşmasının devamında ise AK Parti’nin kullandığı “çözüm, milli birlik, demokrasi, komplo” gibi kavramları eleştirdi: “Adına açılım, çözüm derler, terör örgütü PKK’yla masaya otururlar. Adına barış derler, kundaktaki bebeklerin karnını kurşunla dolduran bir katille sistematik görüşme yaparlar. Adına milli birlik derler, Oslo’da, İngiliz bir büyükelçinin arabuluculuğunda, teröristlerle birlikte Türkiye’ye idam hükmü yazarlar. Adına milletin adamı derler, gâvurun adamı olduğunu gizlerler. Adına ileri demokrasi derler, diktatörlüğü kurmak için faaliyete geçerler. Adına komplo derler, rüşvet ve yolsuzluğu saklarlar. Adına özgürlük derler, basını sustururlar, ekranları karartırlar, gençleri durdururlar, demokratik hak arayışlarını budarlar. Adına sıfır sorun derler, dünya alemi düşman ederler. Türkiye’yi yalnızlığa iterler. Adına tabuları yıkmak derler, tarihte Ermeni’ye, Ege’de Yunan’a, Kıbrıs’ta Rumlara teslim olup özür dilerler. Bunların neresini düzeltelim? Bunların nesini maruz görelim, neresini makul bulalım?”

"HER KEPAZELİĞİ PARALEL SAFSATASINA YÜKLEDİLER"

Bahçeli, konuşmasında 17-25 Aralık operasyonları sonrası yaşananları da değerlendirdi: “12 yıl bir ve beraber olduklarıyla 17-25 Aralık’tan sonra düşman oldular, kandırıldık, aldatıldık, yanlış bilgilendirildik dediler; her kepazeliği paralel safsatasına yüklediler. Türk askerine yapmadık eziyeti bırakmadılar. Silivri’ye umutları hapsettiler. İnsan onuruyla oynadılar. Darbe niyetlisi diye Türk ordusunun ne kadar şerefli komutanı varsa içeri attılar, omurgasını çökerttiler, sonra pardon sözleriyle kumpasa sığındılar. Yine aldatıldık deyip geçiştirdiler. Genelkurmay Başkanlarını terör örgütü kurmakla suçladılar, kozmik odalara girmek için suikast tezleri ürettiler; bir süre sonra yanlış oldu, kandırıldık, ne yapalım dediler. Esad'la tatile çıktılar, kumda oynadılar, güneşte yandılar. Kardeşim, dostum övgüsüyle Esad’ın gözünü boyadılar. Can ciğer kuzu sarması olup beraber yürüdüler, beraber güldüler; sabah kahvaltısını Şam’da akşam yemeğini İstanbul’da yediler. Bir müddet sonra da aldatıldık, meğer Esed katilmiş, hesap verecek dediler. Avrupa Birliği’ne girdik giriyoruz derken, anında çark edip müzakereler durursa dursun sözleriyle rest çektiler. BOP’a eşbaşkan olduk diye sevindiler, arkasından BOP’a alternatif olarak Suriye, Ürdün ve Lübnan’la Levant Ortak Pazarı kuracaktık sızlanmasıyla dönüş yaptılar. Mısır’da İhvancı oldular, Esma’ya ağladılar. Gazze’de Hamascı oldular, İsrail’le atıştılar. Irak’ta Barzanici oldular, Bağdat’la ters düştüler. Bunlar gerçek münafıkları bile hayrete düşürüp şeytana adeta günahı öğrettiler; doğuda Kürtçü, batıda milli; Brüksel’de batıcı Moskova’da Şangaycı, İtalya’da Papacı, İspanya’da medeniyetler ittifakçısı kesildiler. Ama bir türlü Türk olmadılar, Türklüğü Anayasa’dan çıkarmak için plan yaptılar, ömürlerinde Türküm, doğruyum diyemediler. Diyene de düşmanlık yaptılar, Türklükle karşımıza gelmeyin dediler, Andımıza iliştiler, Türklüğün izlerini silmek için olmadık rezilliklere imza attılar. Türk milletini ağızlarına alamadılar, önce 36’ya ayırıp sonra bir de toplamaya çalıştılar; Türkiyeliliğe kıvrıldılar, Türk kimliğine çamur attılar. Bazen Potamyalı, bazen Gürcü, bazen yiğido, bazen serok, bazen uzun adam, bazen dombıracı; çok zaman kökeni ve kimliği karmakarışık şahsiyet olmaktan kurtulamadılar.”

"TÜRKİYE 1919 ŞARTLARINA ÇOKTAN GİRMİŞTİR"

“Erdoğan’ın ve Davutoğlu’nun ve AKP yöneticilerinin riyakarlıkları, yalanları, aldatıldık hikayelerinin saymakla bitmez, anlatmakla tükenmez.” diyen Bahçeli, beyaz Toros tartışmalarına da değindi: “Kabataş’ta başörtülü bacıma saldırdılar derken katiyen utanmadılar, kurdukları düzenek ve kurguların altında kaldılar. Şimdi de, biz gidersek beyaz Toros'lar gezer diyorlar. Dün biz gidersek maaşlar ödenmez diyenler, şimdi milleti Toros'la korkutmaya çalışmakta, gizli bir örgütlenmenin şifrelerini vermektedir. Toros'lar gezmiyor ama çeteler her yere konuşlanıyor. Toros'lar gezmiyor ama, Doğu ve Güneydoğu’ndan devlet geri çekiliyor. 90’lara dönülmeyecek diyen Davutoğlu farkında mıdır, Türkiye 1919 şartlarına çoktan girmiştir. Sayın Davutoğlu, Toros’u bırak, devri iktidarınızda doğudan batıya çığ gibi artan toz ticaretine ve trafiğine bak. Toros’u bırak, haram limanlarından demir alan rüşvet ve zillet gemiciklerine, kasalarından silah çıkan TIR’lara kafayı tak. HDP eşbaşkanı devlete katil derken, Davutoğlu’nun beyaz Toros hatırlatması tıpkısının aynısıyla devleti faili meçhul cinayetlerin azmettiricisi olarak göstermektir. Bu bir PKK üslubu, PKK ağzıdır. Terörü azdıran, bölücülüğü havaya kaldıran AKP yönetiminin içine PKK kaçmıştır. PKK terör örgütü değildir diyen Kandil vizeli milletvekilleri, gazeteci ve yarım aydınlar AKP’nin kanatları altındadır. Biz AKP eşittir PKK derken boşuna söylemedik, boş yere iddiada bulunmadık. Toros'u bilmeyiz, bu millet dolmuşa binmeyecek, dolduruşa asla gelmeyecektir. Bunun için 1 Kasım en önemli dönüm noktasıdır.”