Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, yarın TBMM’de yapılacak oylamada dört eski bakanın aklanma hakkının Yüce Divan'da olduğunu ve bu hakkın verilmesini istediklerini söyledi.

Bir dizi ziyaret ve temaslarda bulunmak üzere Kütahya’ya gelen CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, partisinin il teşkilatında basın mensuplarına ülke gündemini değerlendirdi.
Yarın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) dört eski bakanla ilgili oylama yapılacağını ifade eden Balbay, "Adil bir yargılamayla bu dört eski bakanın aklanma hakkı Yüce Divan'da, kendilerine ifade etme hakkı verilmesini istiyoruz. Yargılanma bir suçlama değildir, daha doğrusu bir hüküm değildir. Yargılanma kendini aynı zamanda ifade etme yeridir. Adil yargılanmanın ne demek olduğunu en iyi bilenlerden biri benim. Bizler hiçbir zaman mahkemelerde bizi yargılamayın demedik. Adil yargılayın dedik. Madem ki böyle bir davayı açtınız, adil yargılayın dedik." dedi.

‘EN ÇOK FAİZ ÖDEYEN HÜKÜMET AK PARTİ HÜKÜMETİDİR’

Balbay, Cumhuriyet tarihinde en çok faizin AK Parti hükümetleri tarafından ödendiğini, 2002 yılında 130 milyar dolar olan borcun şu an 400 milyar olara çıktığına dikkat çekti. "2002 yılında 130 milyar dolar borçla devralmışlardı. Şimdi bunu 400 milyar dolara çıkarttılar. 400 milyar doların içinde 22 milyarlık İMF’yi ödedim deyip sadece onu öne çıkartıyorlar. Burada öteki alanlardaki yanlış ve yalan bilgilendirme zaman zaman fark edilmeyebilir ama ekonomik rakamlar konuşur, üretim konuşur ve tablo ortadır. Bu hükümet hatta iki gün önce belki de sayın cumhurbaşkanı bizim basın toplantımızı daha da güçlendiren bütün oldu." diyen Balbay, sözlerine şöyle devam etti: "En çok faiz ödeyen hükümet. Biz burada sizlere paylaşırken bu hükümeti Cumhuriyet tarihinin en faizci hükümeti diye paylaşmaya geldik. Cumhuriyet tarihinde en çok faiz ödeyen hükümet bu hükümettir. Faiz lobisi diyor bu hükümet, faiz lobisine savaş açtık diyor. Hayır arkadaşlar faiz lobisiyle savaş değil, faiz lobisiyle pazarlıktalar. Faiz lobisi neden Türkiye’ye geliyor? Dünyanın hangi ülkesinde yılda yüzde 20 para kazanabilir? Türkiye’de, onun için Türkiye’ye geliyor. Ve bu pazarlığı da şu anda Türkiye’de hem sıcak paranın korunması ama biz bir yanda da ekonomiyi sıkıştıran bu cari açığın kapatılması için, azaltılması için faiz pazarlığı yapıyoruz. Bu hükümette Tarım Bakanlığı gerçekten tarımla tek ilgisi soyadıdır. Soyadından başka ilgisi de yoktur. Ki en son Başbakan'ın açıklamaları da tarım kesimindeki bu erozyona karşı bir çırpınıştır. Ama son anda hani bir söz vardır; 'Dünün güneşiyle bugünün çamaşırı yıkanmaz.' Siz bugüne kadar tarım alanındaki olumsuzlukları seçime ramak kala verdiğiniz sözlerle kurtaramazsınız."

‘TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN CUMHURBAŞKANI DEĞİL, AK PARTİ’NİN CUMHURBAŞKANI OLMUŞTUR’

Bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bakanlar Kuruluna başkanlık edeceğini belirten Balbay, "Cumhurbaşkanı'nın Bakanlar Kurulunu toplaması anayasamızda vardır. Ancak Cumhurbaşkanı en önemli görevlerini anayasamızın 104. Maddesi ifade etmektedir. Orada der ki 'Cumhurbaşkanı devlet kurumları arasındaki dengeyi gözetir' der. Maalesef cumhurbaşkanı devlet kurumları arasındaki dengeyi gözetmekten değil AKP içindeki dengeyi gözetir hale gelmiştir. Ve AKP’nin bu anlamda Türkiye Cumhuriyetinin cumhurbaşkanı değil AKP’nin cumhurbaşkanı olmuştur" ifadesini kullandı.

Balbay, konuşmasına şöyle devam etti: "Son aylarda özellikle devir teslim yapıldığı 28 Ağustos'tan bu yana geçen zaman diliminde Çankaya Köşkü'ne AKP’li yöneticilerin hatta en son 3 gün önce grup başkan ve yöneticileri çağırılmış ve özel toplantılar yapılmıştır. Özeti, evet bir cumhurbaşkanı Bakanlar Kuruluna başkanlık edebilir ama Cumhurbaşkanı Türkiye cumhurbaşkanı olarak değil AKP’nin cumhurbaşkanı olarak bu hükümete başkanlık etmektedir. Anayasa'yı çiğnemekte, Anayasa'yı geçmişte de 'bir kere çiğnemekten bir şey çıkmaz' denilmişti, nerelere gittiğini biliyoruz. Genel anlamda devlet çarkının kayması herkesi olumsuz etkiler, biz bu yanlıştan geri dönülmesini ve cumhurbaşkanın ana görevinin Anayasa'nın 104. Maddesi çerçevesinde olmasını istiyoruz."

‘AK PARTİ AYRILIKLARDAN, AYRIŞMADAN BESLENEN BİR PARTİ’

Geçtiğimiz hafta Cumhuriyet gazetesinde Charlie Hebdo karikatürlerinin yayınlanması ile gazete yönetiminin bir ayrılık yaşadığına dikkat çeken Balbay, "Cumhuriyet gazetesi bir tartışma yaşadı kendi içinde. Bir derginin 12 çalışanı öldürülmüş. Bunu hiç kimse onaylayamaz. Bizim dinimiz hiç onaylamaz. Bizim dinimiz ne diyor? Bir kişiyi öldürmüşsen bütün insanlığı öldürmüşsün demektir. Bu kadar ağır bir karşılık koyuyor bir kişinin öldürülmesi ile ilgili. Biz Cumhuriyet gazetesi olarak da bu acıyı biliyoruz. Uğur Mumcu’ları Ahmet Taner Kışlalı’ları şehit verdik düşüncesi uğrunda. Ben Uğur Mumcu’nun yerini doldurmak değil ama bayrağın yerde kalmamasını sağlamak üzerine orada onun köşesinde yazıyorum. Orada tartışılan karikatürün Hz. Muhammed’e ait olduğu, Peygamberimiz'e ait olduğu iddia edilen karikatürün basılıp basılmaması konusunda bir tartışma yaşandı gazete içerisinde. Ben basılmamasının daha sağlıklı olacağı düşüncesini savunanlardanım. İki yazarımız bu barışı ifade ediyor, herkesi affettim diyor burada. Bu bir hoşgörü ifade ediyor dediler. Bu eleştirilebilir. Bu eleştirinin karşılığı hedef gösterme olamaz, bu eleştirinin karşılığı toplumu kamplara bölme olamaz. Burada bir kez daha altını çizmek istiyorum. AK Parti ayrılıklardan, ayrışmadan beslenen bir parti." ifadelerini kullandı.

‘ÜÇ KURUŞLUK OY UMUYORSANIZ YAZIKLAR OLSUN DİYORUM’

Balbay, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Cumhuriyet gazetesi ile ilgili açıklamalarına da tepki göstererek şunları söyledi: "Ben, Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın Cumhuriyet gazetesini hedef göstermesi ve neredeyse 'niye saldırmıyorsunuz' diyecek kadar ve yakın gelecekte bir saldırı olursa bu meşrudur anlamına gelecek kadar ileri bir yorum yapmıştır. Bu kabul edilemez. Bir ülkenin Başbakanı’na yakışmaz. Cumhuriyet gazetesinin, bir yayın organının kararını CHP’ye fatura etmeye kalkmaktadır. Bu da en hafif anlatımla ahlak dışı. İki ayrı tüzel kişilik. Bu anlamda da Haluk Koç gerekli açıklamayı yaptı. Ne yazık ki hükümetin geçmişte, Kabataş iddiasında olduğu gibi, Gezi olaylarında 'caminin içerisinde olmadık hareketler yaptılar, içki içtiler, hakaret ettiler, bacımızı dövdüler' dedikleri, bunların hiçbiri gerçek çıkmadığı gibi bu da ayan beyan ortada iki farklı kurumu birbirine rağm edip buradan siyaset üretmeye çalışmaktır ki buradan üç kuruşluk oy umuyorsanız yazıklar olsun diyorum."