HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Dilovası'nın her gün zehir soluduğunu, 50 bin insan ölse kimsenin umrunda olmayacağını söyledi. Demirtaş, "Bütün Dilovası şu anda zehir yayıyor. 50 bin insan her gün burada yeniden yeniden ölüyor. Türkiye’de kansere yakalanma oranının 3 katı kanser vakası var burada. Yenidoğan bebeklerin kanında kimyasal atıklar teşhis edildi. Anne sütünde zehirli kimyasal atıklar teşhis edildi. Yani sadece sizler zehirlenmiyorsunuz. Doğacak çocuklar şu andan itibaren zehirlenmiş durumda. Nasıl bakıyorlar Ankara’dakiler. 50 bin insan kökü ölse ne olur? 50 bin insan. Hepsi kanser olsa ne olur? Ülke kalkınıyor ya önemli olan bu. Burada büyük sanayi yatırımları yapılıyor ya, önemli olan bu." dedi.

Sanayi kuruluşlarının arasında kalan ve sürekli kanser vakalarıyla gündeme gelen Dilovası'nın tek yeşil alanı konumundaki Adatepe kimyasal tank depolarıyla kuşatıldı. Araziyi 49 yıllığına kiraladığını açıklayan bir firma, kimyasal madde depolama tankı koymak için bölgedeki ağaçları kesmeye başladı. Bölge halkı durumu protesto etmek için yeşil nöbetine başladı. Kocaeli'nin sanayi ve konut alanlarının iç içe girdiği Dilovası ilçesinde, Adatepe mesire alanındaki yeşil kavgasına müdahil olan yargı, bir firmanın tapulu arazisi olduğunu öne sürüp, ağaçları keserek kimyasal tank depoları yapmak istemesine izin vermedi. Kocaeli 1. İdare Mahkemesi, bölgedeki çalışmaların durdurulmasına hükmetti. Ancak ilçenin tek yeşil alanıyla ilgili endişeler ve tepkiler bitmek bilmiyor.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da konuyla ilişkin incelemeler için Dilovası'na geldi. Dilovası ilçesinin Yıldırım Düğün Salonu'nda, ilçede sık sık gündeme gelen çevre sorunlarına dikkat çekmek amacıyla yapılan toplantıya HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, HDP Milletvekili Ali Haydar Konca ile birlikte katıldı. Toplantıda HDP Kocaeli İl Başkanı Mehmet Akgül, Kocaeli Üniversitesi Halk Sağlığı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu da hazır bulundu.

"ÇEVRE FELAKETİ YAŞANIYOR"

Demirtaş, burada yaptığı konuşmada, her yerde çevrenin kirletildiğini belirterek, "Türkiye’de her yerde çevremizi, doğamızı, ormanımızı deremizi katleden kirleten bu yanlış anlayışı teşhir etmek ve bu konuda sizlerle dayanışmada bulunmak için buradayız. Burada zaten uzun süredir bu ve benzeri çevre, mücadelesi kararlı şekilde devam ediyor. Burada Dilovası’nda Gebze’de Kocaeli’nde ya da Karadeniz’de ya da Dersim’de, Munzur’da, Hasankeyf’te Türkiye’nin her bir yerinde yaşanan çevre felaketleri kültür kıyımı, doğamızı, suyumuzu katleden anlayışlar AKP iktidarı döneminde maalesef artarak katlanarak devam etti." şeklinde konuştu.

Demirtaş, AK Parti döneminde sanayinin şişirildiğini ve çevreye zarar verdiğine iddia ederek, şunları kaydetti: "AKP döneminde sanayideki gelişme, sanayideki büyüme rakam itibariyle şişirilmiş bir balon gibi Türkiye toplumuna başarı öyküsü olarak anlatıldı. Yani dışarıda sıcak sermaye, yurt dışından büyük patronlar, büyük para babaları Türkiye’ye gelip yatırım yapsınlar diye teşvik edildi. Ne pahasına teşvik edildi? Hepimizin anlayabileceği şekilde konuşalım. Önceki dönemde başbakanlığımızı yapmış olan şimdiki Cumhurbaşkanı, şimdinin de stajer başbakanı yurt dışına gittiklerinde hep şunu anlattılar, büyük patronlara, büyük babalarına şunu söylediler; ‘Gelin Türkiye’de yatırım yapın. Gelin Türkiye’de sermayenizi yatırıma dönüştürün. Çünkü Türkiye çok avantajlı bir ülkedir.’ Niye avantajlıdır? İşçi ucuzdur dedi. Çok ucuza çalışabilecek milyonlarca işsiz var. Milyonlarca genç var. İkincisi gelin yatırım yapın. Bizim ülkemizde çevreyi koruma adı altında yatırımları engelleyen bir anlayış yok. Devlet sizden yana olur. Mahkemeler, yargıç sizden yana olur. Korkmayın. Bu şekilde teşvik ettiler. Ve buralar başta olmak üzere. Gebze, Kocaeli, İstanbul başta olmak üzere. Yurt içinden ya da yurt dışından yapılan bütün yatırımları bu şekilde desteklediler."

"DOLUM TESİSLERİ BOMBA GİBİ, TÜRKİYE'NİN HER YERİNDE BÖYLE, TÜRKİYE'Yİ GÖZDEN ÇIKARMIŞLAR"

Dilovası'na yapılan depolama tesislerindeki tehlikeye dikkat çeken Demirtaş, şöyle devam etti: "Şimdi sizden burada, yanı başınızda büyük atık depolama tesisi ile karşı karşıyasınız. Normalde bakın bu yapanlar, demokratik bir ülkede, şurada bu büyük depoları, ormanı keserek, mahallenin içine bu kadar tehlikeli yapılaşmayı atık deposunu yapanlar derhal tutuklanıp içeriye atılırlar. Normal bir ülkede öyle olur. Yani ha oraya büyük bir nükleer bomba koymuşsunuz, ha getirip tesisi getirip oraya koymuşsunuz. Dilovası’ndaki 50 bin insan, sadece burası değil, etrafta Gebze’de, Kocaeli’nde yaşayan bütün insanlar için büyük tehdit ve tehlike oluşturuyor. Yani bu atık depolama tesisi sadece küçük bir örneği. Bununla yetinseler amenna. Sadece bu mu? Bütün Dilovası şu anda zehir yayıyor. 50 bin insan her gün burada yeniden yeniden ölüyor. Türkiye’de kansere yakalanma oranının 3 katı kanser vakası var burada. Yenidoğan bebeklerin kanında kimyasal atıklar teşhis edildi. Anne sütünde zehirli kimyasal atıklar teşhis edildi. Yani sadece sizler zehirlenmiyorsunuz. Doğacak çocuklar şu andan itibaren zehirlenmiş durumda. Nasıl bakıyorlar Ankara’dakiler. 50 bin insan kökü ölse ne olur? 50 bin insan. Hepsi kanser olsa ne olur? Ülke kalkınıyor ya önemli olan bu. Burada büyük sanayi yatırımları yapılıyor ya, önemli olan bu. Dilovası’nın 50 bini de kanser olsa aynı ay içerisinde ölse umurlarında değil. Yeni bir 50 bin getirirler buraya. Dışarıda nasıl olsa işsiz insan var. Karın tokluğuna bekleyen milyonlar var. O nedenle gözden çıkarmışlar sizi. 50 bininiz de aynı gün ölseniz umurunda değil. 300 insan Soma’da katledildiğinde, madende katledildiğini hatırlıyorsunuz ne dediklerini. Bu kader dediler. Hakaret ettiler üstüne. Gidip Soma’da madenci ailelerini tekmelediler. Normaldir dediler. 300 insan ölmüş. Ne pahasına? Yeter ki sermaye ürkmesin. Yeter ki patronlar korkmasın, yeter ki patronlar çekinmesin. Bir gün içerisinde 42 bin nüfuslu Dilovası’nın tamamı katledilse üstünü kapatabilirler. Gözden çıkarmışlar. Sadece Dilovası mı aynı. Türkiye’nin hangi şehrine giderseniz gidin sizler gibi büyük tehlikelerle karşı karşıya halkı görürsünüz. Dilovası dışında bütün Türkiye’de güvenli yaşam olsa ona da şükür. Bütün Türkiye’yi gözden çıkarmışlar. Çalışan, alnının teriyle üreten, şu ülkede kalkınmanın bel kemiği olan herkesi gözden çıkarmışlar. Çevre felaketi sadece burada yaşanmıyor. İşçi katliamı halk katliamı sadece burada yaşanmıyor. Bunların bir siyasi parti ya da hükümeti karalamak için söylemiyorum. Söylediğim şey gerçek. Bu bir anlayış meselesi. Bir AKP temsilcisi ya da genel başkanı Dilovası’na gelse neyi anlatır size biliyor musunuz? 'Ne kadar büyük atılım yaptık. Bakın sanayi tesislerimize.' Bunu anlatır. Onların başarı öyküsü budur. Biz de diyoruz ki evet büyüme karşıtı, sanayileşme, yatırım karşıtı değiliz. Farkımız ne, önce insan diyoruz. Patron yatırım mı yapacak, burada gelecek fabrika açacak kabul. Önce şunu isteyeceğiz. Tesis, çevre sorunu oluşturacak mı önce bunlara bakacağız."

"RAPORLARDA RÜŞVET DÖNÜYOR"

Raporlar alınırken rüşvetin devreye girdiğini iddia eden Demirtaş, "Şimdi ÇED raporu hazırlanıyor. Bütün bu tedbirleri almış mı almamış mı buna bakılmalı. Nasıl yapıyorlar bunu? Raporu hazırlayanlara rüşvet veriyorlar. Müfettişe rüşvet veriyorlar. Siz bakanlığa şikayet etseniz, bakanlara rüşvet veriyor. Bu ülkede rüşvet yiyen bakanlar var. Öyle bir gerçek var. Bunlar ortaya çıktı. Adamın parası çok yatırım yaparken, sanayi tesisinin arıtma, atık, temizleme, arındırma bölümüne para yatırmak yerine, çünkü o da ayrı bir yatırım maliyeti gerektiriyor. Ona para yatırmak yerine onun küçük bir kısmını rüşvet olarak dağıtmak daha da hesabına geliyor. Ne oluyor ondan sonra? Tamam sanayi tesisi kuruluyor ama onun hiçbir tedbiri alınmıyor. Fabrikanın içinde çalışan da zarar görüyor, dışında yaşayan da zarar görüyor." ifadelerini kullandı.

"DAVUTOĞLU ANLAMIYOR, BURNU HAVADA"

Demirtaş, Başbakan Davutoğlu'nu da eleştirerek, şunları söyledi: "Anlatıyoruz anlamıyorlar. Özellikle şu andaki başbakan, geçici başbakan hiçbir şey anlamıyor. Hiçbir şey anlamıyor. Bunu samimiyetle söylüyorum. Bu benim kişisel düşüncem değil. Kendisi ile kim konuşmuşsa, kim kendisiyle görüşme yapmışsa soruyoruz. Yav bu adam hiçbir şey anlamıyor. Sadece konuşuyor. Karşısındakini dinlemiyor. Çünkü burnu havada. Dünyanın bütün doğrularını ben bilirim diyor. Kalın bir kitap yazdım diyor. Bütün dünya sorunlarını ben çözerim diyor. Hepiniz cahilsiniz, en doğrusunu ben biliyorum diyor. Burnu havada. Dışişleri bakanlığı yaparak, etnik politikasıyla bak Türkiye’de dost komşu ülke bırakmadı. Kendisinin dayatması. Yanlış politikaları. Suriye’nin bu hale gelmesinde Ahmet Davutoğlu’nun yanlış politikalarının çok önemli payı vardır. Çünkü kimseyi dinlemiyor. Esat ile defaatle konuştum diyor. Anlatmaya çalıştım. Yav sen kendini anlatamıyorsun doğru dürüst. Adam senden bir şey anladı mı anlamadı mı o da belli değil. Sen anlatmışsındır da o da sana bir şey söylemiştir. Onun bir şey söylediğinden anladın mı? Yok."