Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR) eski Genel Başkanı Kemal Burkay, PKK'nın yürüttüğü silahlı mücadelenin hiçbir sonuç vermediğini, hiç kazanım olmadığını, çok büyük kayıplar yaşandığını söyledi. KCK'nın 2000'li yılların başlarında oluşturulduğunu dile getiren Burkay, Öcalan'la, avukatlarıyla birşeyler pişirildiğini ifade ederek "KCK diye birşey oluşturmak, bütün PKK'yı, legal örgütleri, insan hakları örgütlerini filan şu bu şekilde buraya bağlamak ve burdan yönetmek. Bir devlet projesiydi bu ve bunu PKK ile birlikte yaptılar, bunu Öcalan ve Öcalan'ın avukatlarıyla birlikte yaptılar. Onun için içinde bu kadar MİT ajanı var." dedi.

Cihan muhabirinin sorularını cevaplayan siyasetçi-yazar Kemal Burkay, hükümetin Kürt sorununa bakışıyla kendi bakışının aynı olmadığını ifade etti. Çözüm sürecine ilişkin bir soruya Burkay, daha sürecin başında iyimser olmadığına dikkat çekti. Hükümetin çözüme ve barışa dahil bir somut projesi bulunmadığını vurgulayan Burkay, PKK'nın da somut projeleri olmadığını söyledi. Hükümetin bu süreçten beklediğinin PKK'nın silah bırakmak olduğunu dile getiren Burkay, "Şiddetin ortadan kalkması, bunu ben de istiyorum. Silahların çözüme hizmet edeceği inancında hiçbir zaman olmadım. Eğer PKK silah bırakacaksa onunla görüşülecek. Bu bakımdan PKK ve İmralı ile görüşmeyi, Kandil'le diyaloğu doğal buluyorum. PKK'nın silah bırakması tek başına çözüm değil, belki çözüm yönünde bir adım olur. Çözüm, Kürt halklarının haklarının tanınmasıdır. PKK veya Öcalan'ın talepleri, Kürt halkının talepleri midir? Dile getirilen veya getirilmeyen? Bence değil." şeklinde konuştu.

"ÇÖZÜM KÜRT HALKININ HAKLARININ TANINMASIDIR"

'Demokratik Özerklik' denen şeyin içinin boş olduğunu dile getiren Burkay, bunun, ne özerklik ne de yerinden yönetim olduğunu ifade etti. Her iki taraf açısından da bir oyalama politikasının göründüğünün altını çizen Burkay, hükümet açısından belki zaman kazanma, çatışmasızlığın iyi olduğunu düşünebileceğini ancak bununla sorunun çözülemeyeceğini kaydetti.

Öcalan'ın cezaevinden çıkabileceğini, çözümün bir parçası olarak genel affı önerdiğini anlatan Burkay, çözüm ve barış olacaksa Öcalan'ın da çıkabileceğini, geçmişe takılıp kalınamayacağını belirtti. "Tek başına Öcalan'ın hapisten çıkması, Öcalan'ın özgürlüğü Kürt halkının özgürlüğü demek olmaz, çözüm olmaz. PKK'nın silah bırakması da öyle." diyen Burkay, ülkede bulunan tüm güçler bakımından Kürt sorununun çözümünün ne olduğunu sordu. Çözümün Kürt halkının haklarının tanınması olduğunu ifade eden Burkay, bunun da eşitlik temelinde bir tür federasyon olacağını söyledi. Burkay, bunun da bölünme olmayacağına dikkat çekti.

"DEMOKRATİK GELENEKLER GÜÇLÜ DEĞİL, BAŞKANLIK SİSTEMİ OTORİTERLİĞE RAHATLIKLA DÖNÜŞEBİLİR"

Başkanlık sistemine yönelik bir soruya da Burkay, Türkiye için başkanlık sisteminin şart olmadığını kaydetti. Kürt sorununun çözümü için federasyon için illa parlamenter sistemin terkedilmesi, başkanlığın gelmesinin gerekmediğini vurgulayan Burkay, şöyle devam etti: "Başkanlık sistemi kendi başına olumlu mu olur olumsuz mu olur; bu ayrı bir konu. Ben bunu zorunlu görmüyorum. Türkiye bir Amerika, Fransa değil. Türkiye gibi bir ülkede demokratik gelenekler henüz çok güçlü değil. Başkanlık sistemi otoriterliğe rahatlıkla dönüşebilir, bu risk vardır. Türkiye için şart değil, hatta risk var. Sırf sayın Erdoğan ile ilgili değil, başkası da olabilir ama bu risk var. Çünkü demokratik gelenekler yerleşmiş değil bu ülkede. Demokrasi içinde sorunlarımızı çözelim. Kaldıki Türkiye'nin bugün temel sorunu o değil, kitlelerin temel talebi o değil, illa Amerika gibi bir başkanımız olsun değil. Bize demokrasi gerekli, parlamenter sistemi daha demokratik yapalım. Avrupa standartlarında bir demokrasiye ihtiyacımız var."

"İKİ TARAFIN BİRBİRİNE GÜVEN VERMESİ LAZIM, PKK NEDEN BÖLGENİN JANDARMALIĞINA SOYUNUYOR"

Cizre başta olmak üzere bölgedeki gelişmelerin sorulması üzerine Burkay, hükümet ve PKK'nın, çözüm için üzerine düşeni yapmadığına dikkat çekti. Anadilde eğitim için hükümetin bir adım atmadığını, aksine buna kapalı olduğunu dile getiren Burkay, diğer taleplere de hükümetin kapalı olduğunu, bu sebeple bir oyalamaya dönüştüğünü kaydetti. PKK'nın da anlaşmaya göre silahlı güçlerini sınır ötesine çekmesi gerektiğini ancak bunu yapmadığını ifade eden Burkay, "Oyaladı, zaman zaman da hep savaştan söz ediyorlar. Eller hep tetikte olursa çözüm ve barış süreci böyle sürüp gitmez. İki tarafın birbirine güven vermesi lazım. Mesela Cizre'de, Şırnak'ta bazı yerlerde oluşturulan asayiş birlikleri, PKK'nın oluşturduğu asayiş birlikleri, nedir bunlar? Bir yanda barış sürecini, silahları bırakmayı konuşacaksınız, diğer tarafta yeni silahlı güçler örgütleyeceksiniz kentlerde. Niçin?... PKK neden şimdiden bölgenin jandarmalığına soyunuyor? Bu yanlış." dedi. 6-7 Ekim olaylarında provakatörlerin olduğunu dile getiren Burkay, güvenlik güçlerinin veya PKK'nın içinde olabileceğini ama en azından buna karşı net tavır alınabileceğini ifade etti.

"HÜKÜMET GÜVENLİK ÖNLEMLERİNİ ARTIRARAK KAMU DÜZENİNİ SAĞLAYAMAZ"

İç güvenlik paketinin çözüme hizmet etmeyeceğinin altını çizen Burkay, "Güvenlik önlemlerini istediğiniz kadar artırın. 1990'larda ne kadar fazlaydı, sorunu çözdü mü, çözmedi. Kirli savaşın en şiddetli olduğu dönemdi, yargısız infazların en yoğun olduğu dönemdi. JİTEM'in terör estirdiği bir dönemdi. Çatışmaların en yoğun olduğu dönemdi ama sonuç vermediğini karşılıklı olarak gördük. Gördüğümüz için zaten 2000'li yıllarda yeni bir arayışa girdik, sorunu barışçıl yollardan çözmek için. Hükümet güvenlik önlemlerini artırarak kamu düzenini sağlayamaz. Artık bu tüm olup bitenlerden ders çıkarmamız lazım. Sorunu çözmeye yönelirsek, demokratikleşmeyle, sorun çözmeyle barışa ulaşabiliriz. O zaman bu güvenlik tedbirlerine hiç ihtiyacımız kalmaz. Ama ne yazıkki bunlar yok. PKK'nın talepleri, bizim taleplerimizin çok gerisinde. Eşitlik temelinde bir çözüm, federasyon diyoruz. Onların istediği otonom bile değil, özerklik bile değil. O zaman nedir bu dağdaki insanlar? Bu silahlı güç, neyin hizmetinde olacak, Kürt halkının taleplerinin hizmetinde mi, değil. Demekki PKK bu silahları, bir örgüt olarak kendi çıkarlarına gerekli buluyor; yani dağdaki insanlar, şehirdeki kadrolar filan. Her iki tarafta kendisine düşeni yapmıyor. Hükümet, demokratikleşme yönünde adımlar atacağına atmıyor ve öteki tarafın yanlışlarına bakarak güvenliği daha güçlendirmeye çalışıyor. Elbette bir hükümet güvenliğin bozulmasına seyirci olamaz. Hükümet provokatörler varsa üzerine gitsin bulsun, kamu düzenini bozanları. Ama sorun çözülmezse temelinden bunlar olur, daha büyükleri de olur. Hatta bugünkü çatışmasızlık ortamı yarın kalkabilir. Yeniden 90'lı yılların sıcak ortamına dönebiliriz. Bu çok kötü olur. Irak, Suriye gibi komşu ülkelerde olup bitenlere bakarsanız böylesine bir kıvılcım, böylesine bir yangın Türkiye'yi çok kötü bir ortama sürükleyebilir." diye konuştu.

"KARANLIK ODAKLAR İŞİN İÇİNDE"

Güvenlik paketiyle derin yapıların, karanlık odakların tekrar gün yüzüne çıkıp çıkmayacağının sorulması üzerine ise Burkay, şöyle dedi: "Elbette. Bence derin odaklar şu anda da işin içinde. Bu güvenlik güçlerinin içinde de olabilir geçmişten kalan, sivil kesimde de olabilir. Kontrgerilla diye bir yapısı oldu bu ülkenin, 1950'lerden başladı bugüne kadar geldi. Zaman içinde biçim değiştirdi, Ergenekon adını aldı. Bu Ergenekon 2000'li yılların başında darbeler yapıyordu. Şimdi ne oldu, birden bire yanıldık mı, o bir yanılsama mıydı, hayal mi gördük hepimiz, bir illüzyon muydu? Değildi bence. Bu Ergenekon vardı, darbeler de yapmaya çalıştı, başaramadı. Uluslararası durum uygun değildi, NATO, Amerika yeşil ışık yakmadı. Yaksaydı 10 defa darbe olmuştu ve AK Parti devrilmişti. Dolayısıyla gerçekçi olmak lazım. Şimdi iş bitti artık selamete erdik diye düşünmemek lazım. AK Parti de böyle düşünmemeli. Geçmişten kalan o güç, tümden gitmiş değil, militarist arzular tümden son bulmuş değil. Bu risk her zaman var. Ama onun dışında da var. PKK içinde de barışı sindiremeyen, silahlı eyleme koşullanmış dağda duran adamlar var. Şimdi o adamlar herhalde hesap kitap yapıyorlardır; bu silahlar tümden susarsa biz ne olacağız? Çünkü şu anki durumları bayağı iyi. Dolayısıyla öyle bir çözüm bulalım ki o dağdakileri de indirelim. Onun hesabını yapmasınlar. Hükümet durdu, demokrasi yönünde adımlar yok. Şimdi bir başkanlık sistemine takılmışız. Sorunun çözümlerini engelleyen o mudur, hayır. Başkanlık sistemi olmazsa sorunlarımızı çözemeyecek miyiz?"

"NE KCK'NIN NE PKK'NIN BAŞINDAKİLER NE DE DEVLET KURUMLARININ BAŞINDAKİLER AÇIK KONUŞMUYOR"

PKK-KCK MİT ilişkilerine yönelik bir soruya ise Burkay, şu cevabı verdi: "Bu bir devlet politikasıydı. Öcalan Türkiye'ye getirildikten sonra, Öcalan nasıl olsa elimizde, PKK üzerinde çok etkili, onun vasıtasıyla biz PKK'ya yön veririz. Hatta o anlayışla hareket edildi ki PKK'nın kendisini tasfiyesi bile önlendi... Silahları tümden bırakabilirdi, önlendi, kabul etmediler. Dedilerki PKK silahları bırakırsa bir boşluk olur ama PKK'yı kontrol ederiz, PKK vasıtasıyla Kürt hareketine yön veririz. Başka hesaplar vardı. Silahlı güçlerini alsın öbür tarafa götürsün, peki Irak sahipsiz bir toprak mı? Böylesine basit, böylesine kurnazca politikalar, hesaplar yapıldı, 2000'li yılların başında. O yüzden genel af çıkarılabilir, PKK silah bırakabilirdi. Bu bile istenmedi. Tabi Kürt sorununun çözümü hesapta yoktu. Bunla sorunlar çözülmedi. Onun için PKK 2004'de tekrar silaha sarıldı. Niye silaha sarıldı, bütün bunlar üzerinde düşünmek lazım. Hangi etkilerle tekrar silaha döndü. KCK 2000'li yılların başlarında oluşturuldu ama hemen oluşmadı. Balyoz davasına yansıyan birşey var; Öcalan'ın avukatına deniyorki 50 tane genç subayı 2002'de PKK'nın ve bağlı örgütlerin kilit noktalarına yerleştirelim. O da olur diyor ama bu işi yaparken bir kişi daha olsun yanında diyor. Yani düşünün ki Öcalan'la, avukatlarıyla birşeyler pişiriliyor. KCK diye birşey oluşturmak, bütün PKK'yı, legal örgütleri, insan hakları örgütlerini filan şu bu şekilde buraya bağlamak ve burdan yönetmek. Ne kadar güzel bir proje değil mi? Kurnazca bir proje ama basit bir proje. Bu tür kurnazlıklarla böylesine büyük sorunlar çözülmez, hiçbir yerde çözülmez. KCK böyle oluştu. Şimdi o adamların KCK'da işi ne? Adam belediye başkanı yahut HDP veya BDP'nin şu veya bu kademesinde politikacı. Legal politika yapıyor bu insanlar. Bu insanları niye götürürüm KCK diye illegal bir örgüte üye ederim? İşte bu, hesap buydu. Bir devlet projesiydi bu ve bunu PKK ile birlikte yaptılar, bunu Öcalan ve Öcalan'ın avukatlarıyla birlikte yaptılar. Onun için içinde bu kadar MİT ajanı var... Devlet işleri böyle tuzak ve oyunlarla yürütülür mü? Bu sağlıklı olur mu, olmadı. Onun için KCK davası, bu yönüyle haksız bir davadır. Neden; çünkü devlet olarak senin parmağın içerisinde. Onun için ne KCK'nın başındakiler, ne PKK'nın başındakiler açık konuşuyorlar; ne de devletin ilgili kurumlarının başındakiler açık konuşuyorlar. Her iki taraf için de işin bir sır tarafı var, gizlilik tarafı var. Halkın, kamuoyunun bunu bilmesini istemiyorlar. Ama bilmeli, bu oyunlar artık son bulmalı. Halk gerçekleri görmeli, bize gerekli olan şeffaflıktır, demokrasidir, barıştır, sorunların diyalog yoluyla çözümüdür, şiddetin son bulmasıdır, özgürlüktür."

"PKK'NIN YÜRÜTTÜĞÜ SİLAHLI MÜCADELE SONUÇ VERMEDİ, KAYIPLAR OLDU, KAZANIM OLMADI"

Ortadoğu'daki gelişmeler kapsamında PKK'nın silah bırakmasının mümkün olup olmadığının sorulması üzerine Burkay, "Aslında PKK'nın gidip Suriye işlerine bulaşmasını ben doğru bulmuyorum. PKK'nın gidip İran'da PEJAK diye bir parti kurmasını doğru bulmuyorum. PKK'nın hatta Güney Kürdistan'da oranın işlerine karışmasını, bir parti kurmasını doğru bulmuyorum. Neden, çünkü PKK bir kuzey partisi olarak oluştu. Sözde Kürt halkının hak ve özgürlükleri için mücadele ediyor, öyle çıktı piyasaya. Her yerin koşulları farklı. Niye gidip oranın işlerine bulaşıyor? Bu yanlış. Türkiye'de sorun burada çözülecek, silahla veya silahsız. Biz diyoruzki silahsız çözüm pekala mümkün ve PKK'nın yürüttüğü silahlı mücadele de hiçbir sonuç vermedi. Bazıları diyorlar ki efendim çok büyük kazanımlar oldu. Hayır; hiç kazanımlar olmadı, çok büyük kayıplar oldu, çok büyük kayıplar oldu ve kazanımlar olmadı. PKK o silahlı eylemi başlatmamış olsaydı ve 12 Eylül darbe süreci olmasaydı Kürt hareketi daha sağlıklı gelişecekti. Demokratik yöntemlerle gelişecekti, barışçıl yöntemlerle gelişecekti ve çok iyi sonuçlar alabilirdik. Belki de biz bugün Türk devletiyle otonomu, federasyonu, barışı konuşuyor olacaktık. Ben buna inanıyorum. PKK silahlı mücadeleyi başlattığında ne oldu; 50 bin can kaybı, bölge ekonomisinin yıkımı, milyonların göç etmesi ve içinden çıkamadığımız şiddet sarmalı. Bunun ötesinde ne kazanım oldu? PKK niye silah bırakmasın, bırakmalı bence... PKK'nınkini niye yanlış bulduk çünkü PKK yanlış bir örgüttü. Silahlar doğru bir örgütün elinde olursa bir işe yarar, ikincisi silahlar her zaman fayda getirmez, zarar getirebilir. Türkiye'nin koşullarını değerlendirmek lazım." dedi.

Türkiye'nin derdinin başkanlık sistemi değil, demokratikleşme sorunu olduğunu dile getiren Burkay, "AK Parti'nin, bütün sorunları paralel yapı diye nitelendirdiği şeye yöneltmesini de ben pek inandırıcı bulmuyorum. Pek inandırıcı değil... Eğer hükümet içerisinde yolsuzluğa bulaşmış olanlar varsa bunlar meydana çıksın. Bunları kapatmakla sorun çözemezsiniz. Bunlar çözülmeliydi bence. Yargı, medya toptan kontrole alınarak hatta Parlamento kontrole alınarak, yetkiler başkan adı altında bir kişide toplanarak bu şekilde biz sorunları çözemeyiz. Ben de gidişi bu bakımdan olumlu bulmuyorum. Hükümet önemli yanlışlar yapıyor." ifadelerini kullandı.