Başlık dikkatinizi çekmiştir eminim. Hepiniz kimmiş, neymiş diyiverdi hemen. Bu devletin vefakârca, fedakârca çalışan memurlarından bahsediyorum, infaz koruma memurlarından. Cezaevlerinin daimi koşuşturmacıları, gecesi gündüzü, bayramı seyranı olmayan memurlardan. Onlar ki, gece gündüz demeden soğuk koridorları, suç sonrası psikolojiyi toplumdan dışlanmışlık hissi ile birlikte omuzlarında sırtlanmış yüz binlerce tutuklu ve hükümlünün topluma yeniden kazandırılmaları için mekik dokuyan melekler. Böylesi bir ortamda sosyolojik, psikolojik mücadelenin de kahramanları. Fırsat bulup da kendi ailesine gösteremediği ilgiyi oradaki tutuklu ve hükümlüler için gösterme şefkatine sahip memurlar. Onların hem anası, hem babası, hem abisi, hem bacısı, kısacası her şeyi olabilenler. Yeri gelip tahliye olan amcanın elini öpüp, yol parasını cebine koyan yürekli insanlar. Gelen kişilere suç ayrımı yapmadan insan olmaları hasebiyle ilk önce ??karnın aç mı, tok mu diyebilen kişiler.  Şimdi yazıyı buraya kadar okuyanlardan ??amma da abarttın ?? diyenler vardır elbette. Öncelikle bunun bir abartı olmadığını, güzel ülkemizin kanayan yarası olan cezaevlerinin bataklıktan gülistana dönüşmesine katkısı olan bir numaralı kişilerin öyküsünü paylaşmanın yanı sıra toplumsal bir duyarsızlığa da değinmek istiyorum. Cezaevlerinde personel odaklı sorunların azaldığı, oraların artık bir üretim evi, eğitim evi, ıslah evi konumuna geldiğini görmemek için art niyetli olmak gerekiyor. İşte sorun da tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Bütün dünyaya örnek olma yolunda hızla ilerleyen Türkiye Ceza İnfaz Kurumlarının örnek uygulamaları, projeleri, başarıları gün yüzüne çok az çıkarılıp, 30-40 belki de 60-70 yıl evvelin muhasebesini yapıp bugünleri de öyle gösterme saçmalığını gösteren medyayı kınıyorum. Bunu bir rezalet olarak görüyorum. İnfaz Koruma memurlarına karşı bir karalama kampanyası sayılabilecek onca şeyi bugünün dizlerinde, filmlerinde sıkça görebiliyoruz. 

Bir polis ya da bir asker ya da bir öğretmen önemli bir başarı gösterse, canını ortaya koysa bu hemen haber oluverir. Doğal olarak o kişi kahraman ilan edilir. Çünkü her şey göz önündedir, açıktır. Yine bugün bütün dizi ve filmlerde polis, asker vb. devlet kurumunu temsil eden memurlar yardımsever, iyiliksever olarak tanıtılıp sahne cezaevine geldiğinde infaz koruma memurlarını aşağılayan medyaya selam olsun. Peki demir parmaklıklar ardında sosyal ve psikolojik travma içerisindeki tutuklu ve hükümlülerin sağlığı ve ıslahı için canını ortaya koyan, kaç kişiyi intihar ipinden alıp canını kurtaran infaz koruma memurlarının bu durumu kahramanlık değil mi? İşte bunlar görülmez, çünkü cezaevleri kapalı ortamlardır. Medyaya kapalıdır. Onca başarı hikâyesi reklama, haberlere, medyaya konu olmaz. Bunları bir kenara bırakıp medyanın yapabildiklerine bakalım. Malum tv kanallarında yer alan sahnelerde devlet kurumlarına yakıştırılamayacak şekilde verilen sahnelerle aslında devletin itibarına da gölge düşürülüyor. Yazdıklarım yanlış anlaşılmasın, diğer memurlarla ilgili olan cümlelerde bir eleştiri yok. Olması gereken şeyler nedense cezaevi personeli söz konusu olduğunda bir anda değişiveriyor. Devleti temsil eden bu yürekli, candan, cefakâr insanlar topluma yanlış aksettiriliyor. Geçenlerde bir tv kanalında rast geldim de, bıyık bırakmış infaz korumalar, tıraşsız ve kravatlı sıradan bir üniforma ile gösteriliyordu. Oysa infaz koruma memurlarına bıyık bırakmak yasaktır. Bu şekilde bir tane memura bile rastlayamazsınız. Üniformaların yıllar önce değiştiğinden de haberleri yok. Aslında haberleri var da amaç başka. Sonra cezaevine giren telefonlar mı dersiniz,  dönen dolaplar mı dersiniz. Allah aşkına bu ne rezalet. Aslı astarı olmayan onca sahnede acaba amaç ne? Bu duyarsız tv kanalları defalarca RTUK'e şikâyet edilmelerine rağmen hala bir düzenlemeye gitmemekte hatta seviyesiz, yalan ve bir devlet kurumunun itibarını zedelemeyi meslek haline getirmiş tavrından ödün vermemektedir.  
Cezaevlerinde yatan tutuklu hükümlüler bizlerin kardeşidir. Yasalar çerçevesinde, evrensel insan hakları temelinde değer görüp cezalarının infazının tamamlanmasını bekleyen bu insanlar belki de bu yazıyı okuyan birçoğunuzun eşi, dostu, akrabası, tanışıdır. Bu itibarla bu tür asılsız, seviyesiz, saçma sapan dizi ve haberleri yapan görsel ve yazılı medyayı sizlerin vicdanlarına şikâyet ediyorum. Bir başka yazıda tekrar buluşmak ümidiyle.