Seçimler siyasi erkin görev süresinin bitiminde ya da işlevinin zayıfladığı, ülke sorunlarının ağırlaştığı ve çözümlerin zorlaştığı(erken seçim) dönemlerde çözüm için milletin hakemliğine başvurulan bir demokrasi geleneğidir. Bu nedenle seçimler, siyasi erklerin denetimi anlamına da geldiği için demokrasinin en önemli işlevlerinden biridir. Kullanımı da bilinç, özen ve sorumluluk ister, elbette.
                 Ne var ki siyasi partilerimizin, demokrasiyi dillerinden düşürmezken, demokratlaşma açılımını bir türlü gerçekleştirememeleri, demokrasimizin önünde en önemli engeli oluşturuyor. Demokrasilerde vizyonlu liderlik  (tabulaştırma olumsuzluğu içermedikçe) elbette çok önem taşır. Ancak liderlerimizin yeterince demokrat olmayışlarından kaynaklanan bir lider demokrasisine kayış gözleniyor.
                Bu da parti içi ve dışı demokrasiyi zedeliyor. Çoğu parti içi grup kararına uyum gerekçesinden kaynaklanan suskunluklar, özgür düşünce ve ifadenin önünü kesiyor. Bu nedenle Vekiller, temsil ettikleri halkın sorunlarını dillendirmede sıkıntı çekiyorlar. Unutmayalım ki liderler de bir insandır. Onlar da hata yapabilirler; demokratik bir hoşgörüyle eleştiriye açık olmalılar. Zira eleştiri demokrasinin ruhudur. Kaldı ki demokrasiler liderlerle değil, milletle kalıcıdır.
               Son zamanda demokrasi adına gerçekleştirilen bir takım olumlu açılımlar, geleceğe iyimser bir gözlükle bakabilmemizin güvencesi sayılabilir, elbette. Ne var ki halk iradesinin yansıtılması önündeki engeller de devam ediyor. Örneğin, halk iradesinin dolaylı biçimde yansıtılması sürüyor. Partiler, genelde ön seçime yanaşmıyorlar. Yüzde yüz, merkez yoklamasını adeta gelenekselleştirdiler. Halkımız bundan rahatsız. Her plâtformda bunu dillendiriyorlar. Demokrasimizin yukardan aşağı değil, alttan yukarı bir işlevsellik kazanmasını istiyorlar. Ülkemizin şartlarını dikkate alarak % 10- 15 merkez yoklamasına da sıcak bakıyorlar.
              Bugün köy, kasaba ve kent kaynaklı binlerce üniversite mezunu gençlerimiz var. İş adamı, kamu yöneticisi, öğretmen, mühendis, mimar, doktor, doçent, profesör ve de donanımlı genç insan gücü. Alt kaynak hızla zenginleşiyor. Partilerde eğitimli, alt yapısı ve temsil güçleriyle dikkat çeken çok değerli aday adayı görmek demokrasimiz adına sevindirici ve olumlu bir gelişmedir. Bu nedenle halkımız, önseçimle doğrudan kendi adayını seçebileceğini düşünüyor. Kendine güvenilmesini istiyor. Haklarının vesayet altında tutulmasından yana sıkıntı duyuyor. Artık seçtiklerinin lidere değil, kendine minnet duygusu ve sorumluluğu ile hizmet üretmesinden yana bir beklentiye girmek istiyor. Bu da demokratik düzen içinde onun en doğal hakkıdır diye düşünmemek olası mı?
              Bu hakkın gerçekleşmesi ise ön seçimle mümkündür, elbette.  Bu bakımdan delege sistemi yeniden düzenlenmeli. Delegeler il parti başkanlarınca değil, her partinin kayıtlı üyelerince hâkim gözetiminde seçilmeli. Böylece geçmişteki delege seçiminin olumsuzlukları da giderilmiş olur. Bu bağlamda delegelik sistemi, demokrasimizin alttaki en sağlam ayaklarını oluşturacaktır. Ön seçimle gelen adaylar, seçmenleriyle bütünleşmede, ona karşı sorumluluk duyma ve sorunlarını çözmede daha duyarlı bir yaklaşım sergilemek zorunda kalacaklardır.
           Bu nedenle demokrasimiz alttan yukarı bir gelişim ve yetkinleşme sürecine girecektir. Kalıcı olan millettir. Demokrasimizin gerçek sahibi de odur. Ona güvenilmesi bu konudaki bilinçlenmeyi, yetkinleşmeyi hızlandıracak, görev ve sorumluluk anlayışını geliştirecektir, düşüncesindeyim. Hata güvensizliği ile değişimin, yenilenmenin, gelişimin ve yetkinleşmenin önünü tıkayamayız ki.
          Biz, bir bedel ödemeden, demokrasimizi hazır aldık. Başlangıçtan bu yana deneyerek, sınayarak, bedel ödeyerek geldik bugünlere. Demokrasi, insan onuruyla bağdaşan, seçeneği olmayan, halkın kendi hür iradesini yönetime yansıtma hakkıdır. Bu nedenle halkın zaman içinde demokrasi kültürü alarak bilinçlenmesinin önemi yadsınamaz. Akşamdan sabaha bu gelişim düzeyini yakalamak da elbette olası değildir. Bu düzeye, ancak uygulamanın içinden geçerek ulaşılır, düşüncesindeyim.
         Zaman içinde olumsuzlukların bedeli ödendikçe, alttan yukarı bir bilinçlenmenin önü açıldıkça, sistem kendini halkla bütünleştirecektir. Ben, kırk altılı yılların içinden geldim. O günden bu yana demokrasi algımızda, kültürümüzde ne ölçüde olumlu değişimlerin gerçekleştiğini bilenlerdenim. Bu nedenle demokrasimizin geleceğinin çok daha aydınlık olacağına inanıyorum. Partilerimizin halkın gerisine düşmemesi çok önemli bir olgudur. Hoşgörülü uzlaşma da bir o kadar önemlidir. Halkımız bunu çok iyi başarıyor. Partilerimiz neden başarmasınlar ki?
           Demokrasimizin olmazsa olmazı olan partilerimizin, bu tabloyu iyi görmeleri, iyi okumaları ve iyi yorumlamaları gerekmektedir. Sonuç olarak demokrasi partiler için değil, partiler demokrasi için halk için vardır, demeye çalışıyorum.
           Daha güzel günlere dileğimle, hoşça kalınız.