Ünal, Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü ile Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) tarafından düzenlenen ''Bölgesel Gelişmeler Işığında Türk Dış Politikası ve Kamu Diplomasisi'' panelindeki konuşmasında, Türkiye'nin son 10 yılda yaşadığı değişimin hep birlikte görüldüğünü ifade etti. Son yıllarda yaşanan bu değişim sonrasında, zihinlerde ''eski Türkiye'' ve ''yeni Türkiye'' ayrımının bağımsız olarak ortaya konabildiğini belirten Ünal, son 10 yılda ortaya çıkan değişimi hala ''eski Türkiye''nin kodlarıyla okuyan ve aynı alışkanlıklarla anlamaya ve anlatmaya çalışan bir bakış açısı olduğunu dile getirdi. Ünal, Türkiye'nin dış politikasını, dünyadaki konumunu, iç politikada yaptıklarını, Kürt sorunu ve diğer etnik ve inanç gruplarının sorunlarıyla ilgili yapmaya çalıştıklarını anlamak için artık eski paradigmanın okuma biçimini terk etmek gerektiğini söyledi. -Suriye'deki olaylar- ''Biz Suriye'de ne yaptık- Siz düne kadar Suriye ile can ciğer kuzu sarmasıydınız. Ne oldu birden bire ne değişti-'' şeklinde eleştirildiklerini anımsatan Ünal, şöyle konuştu: ''Dış politika çok dinamik bir süreçtir. Bizim Suriye ile kurduğumuz dostluğun altında yatan temel sebeplerden bir tanesi sıfır sorun politikamızdır. Sıfır sorun politikadan kast ettiğimiz şey çözüm odaklı bir dış politikaydı. Çünkü hiç bir zaman hiç bir yerde sıfır sorun yoktu. Eğer çözüm odaklı bakıyorsanız bir yerde sorun varsa orada gelişme var demektir. Biz 2 yıl öncesinde Arap baharını öngörüyorduk. Belki bu kadar hızlı olacağını düşünmemiştik... Zaten böyle bir değişim alttan alta hissediliyordu. Dolayısıyla bu değişimin en zor olacağı yerlerden birisi Suriye idi. Hem demografik anlamda hem etnik ve inanç gruplarının bir biriyle kurduğu ilişki bakımından.'' Beşşar Esed'le birlikte değişimi, dönüşümü, yumuşak geçişi konuştuklarını dile getiren Ünal, ''Esed eliyle yapılacak bir dönüşümün bu süreci kolaylaştıracağını çok iyi biliyorduk. Ancak bir gün Esed'in kendi halkına kurşun sıkmaya başladığında buna herhangi bir şekilde suskun kalamazdık. Bu konudaki rahatsızlığımızı dile getirdik. Suriye'deki sorunu bölgesel, global ve kişisel ölçekte ele aldık'' diye konuştu. Türkiye'nin dış politikasındaki olmazsa olmazının ''meşruiyet'' olduğunu vurgulayan Ünal, bugün bu konuda bir sorun yaşanabileceğini, belki 2 yıl başarısızlık olarak görülebileceğini ancak 5 yıl sonra hem vicdan hem insan hakları hem de meşruiyet zemini olarak Türkiye'yi ayrı bir yere konumlandıracağını ifade etti. ''Türkiye bölgede bir vicdan adası olarak duruyor'' diyen Ünal, şunları kaydetti: ''Türkiye uluslararası hukuk açısından meşruiyet zemininde duruyor. Ve Türkiye Suriye'yi konuşuyor. Bu çok önemli. Ama bugün Türkiye'nin dışında konuşanlar Suriye'yi konuşmuyor. Suriye üzerinde kendi pozisyonlarını konuşuyorlar. Suriye krizi çözüldüğü anda Türkiye'nin bölgedeki derinliğinin artacağının bilincinde olanlar Suriye krizinin bu çerçevede çözüme kavuşmaması için pozisyonlarını değiştirmiyor.'' -''Dış politikamız'' Türkiye'nin Suriye'yi konuştuğu zaman buradaki insanların acısını, yaşanan hukuksuzluğu konuştuğunu dile getiren Ünal, ''Dolayısıyla bizim Suriye üzerinden yürüttüğümüz dış politika ilke temelli, değer temelli dış politikadır. İnsani ve vicdani değerleri içerir. Biz Suriye karşısında vicdani bir noktadayız ve konuşmaya devam edeceğiz'' dedi. Türkiye'nin bir çok ülke ile temas içerisinde olduğunu vurgulayan Mahir Ünal, sözlerini şöyle tamamladı: ''Kurduğumuz bütün bu temasların sonunda Türkiye daha çok konuşarak, ilişkilerini geliştirerek, bölgedeki pozisyonu ile ortaya koyduğu temel stratejileri bakımından haklı olduğu ve bölgede düzen kurucu ülke olduğu değişmeyecektir. Çünkü biz Suriye'yi konuştuğumuz zaman sadece Suriye'yi konuşmuyoruz. Tunus'u, Mısır'ı, Ortadoğu'yu konuşuyoruz. Dolayısıyla Suriye'deki kriz çözüldüğü zaman Türkiye'nin bölgedeki derinliğini konuşuyoruz.'' KSÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Sinan Baş ise Türkiye'nin çok zor bir coğrafyada bulunduğunu belirterek, bu anlamda dış politikanın çok önemli olduğunu dile getirdi. Açılış konuşmalarının ardından ''Suriye ve Türkiye ilişkileri'' ve ''Ortadoğu'daki Gelişmeler ve Türkiye'' konulu panele geçildi.