AK Parti iktidarının, Öcalan'a ve PKK'ya hem siyasi hem de askeri güç kazandırdığını iddia eden Özdalga, "AKP iktidarı Öcalan'a ve PKK'ya siyasi güç kazandırdı, bu uyguladığı çözüm süreciyle. Bir de askeri güç kazandırdı. Askeri güç, değişim ne? Bu çözüm süreci değil, onu yapan, Suriye politikası. Şu anda PKK, tarihinin zirvesinde, askeri ve siyasi güç olarak. Siyasi güç kazandı çünkü AKP'nin izlediği yanlış çözüm süreci politikası nedeniyle. PKK'yı Öcalan'ı tek muhatap aldığı için kazandı. Diğer taraftan, Suriye'de dış askeri müdahale ile rejim politikası izlediği için bazı ülkeleri Ortadoğu'da tamamen karşısına aldı ve oradan gelen şu anda PKK'ya daha önce rüyasında görmeyeceği bir askeri destek geliyor, silah geliyor, donanım geliyor, eğitim geliyor. Bu birçok ülkeden geliyor. Buna yol açan da AKP'nin yanlış dış politikası. PKK'nın askeri olarak güçlenmesinin yolunu AKP'nin Ortadoğu politikası döşedi. Bu işin içinden nasıl çıkacaklar, ben endişe ediyorum." diye konuştu.

AK Parti'de iki dönem milletvekilliği yaptıktan sonra 17 Aralık sürecinin AK Parti'den istifaya götürdüğü milletvekillerinden olan Bağımsız Ankara milletvekili Haluk Özdalga, çözüm süreci, PKK ile mücadele ve Öcalan'la müzakereler konusunda AK Parti iktidarını sert bir dille eleştirdi. Öcalan ve PKK'nın daha önce hiç olmadığı kadar güç kazandığını söyleyen Özdalga, Cihan'a verdiği röportajda, "Buradan çıkamazlar bu şekilde. Bunları değiştirmesi gerekiyor, bu politikaları değiştirmesi gerekiyor. Yoksa hep beraber çok ağır bedeller ödeyeceğiz." uyarısında bulundu. 

"ÇÖZÜM SÜRECİNDE TEMEL YANLIŞ, PKK İLE PAZARLIK ÜZERİNE KURULMASI"

Özdalga, 2013 başından beri yürütülen çözüm sürecinin aslında 'sadece bir ateşkes' olduğunu belirtti. Özdalga, "Tabi ateşkes de iyi bir şey, kötü bir şey değil ama Kürt sorununun çözümü başka bir şey. Ateşkesten ibaret değildir. Burada temel bir yanlış yapıldı. Bu iş Abdullah Öcalan ve PKK ile pazarlık üzerine kuruldu." dedi. 

"ÖCALAN VE PKK, İKİLİ AKP'Yİ KÖŞEYE SIKIŞTIRMIŞ DURUMDA"

"Bunun sonucunda nereye geldik" sorusuna ise Özdalga, şöyle cevap verdi: "Öcalan ve PKK ikilisi AKP'yi köşeye sıkıştırmış, teslim almış durumda. Aşağı yukarı her istediklerini yaptırabilecek noktadalar. Çünkü PKK şimdi 11 ilde halk kitlelerini nereye isterse yönlendirebilecek bir güce ulaştı, kitlenin çoğunluğunu. Kontrol, bu illerde tamamen PKK'nın eline geçti. Vergi topluyorlar. Kurdukları mahkemelerde yargılama yapıyorlar. Hapis cezası verdiklerini de hapse atıyorlar. Askeri, polisi, güvenlik güçlerini katlediyorlar. Kendilerine muhalif gördükleri Kürtlere yargısız infaz uyguluyorlar, onları da öldürüyorlar. Şu anda bugünden bahsediyorum ben, iki sene, beş sene öncesinden değil. AKP ne yapıyor, sadece seyrediyor. Ama bu olup bitenler televizyon ekranına yansıyınca kamu düzenini sağlaması ve Öcalan'ın sözünü dinlemesi için PKK'dan ricada bulunuyorlar. Yaptıkları bu. Bu, tam bir iflasın fotoğrafıdır." 

"ÇÖZÜM SÜRECİNİN ÇÖZÜMÜ İKİ YIL ÖNCESİNE GÖRE ÇOK DAHA ZOR"

AKP'nin iddiasına göre, artık Kürt sorunu diye bir şey kalmadığını, bu işin çözüldüğünü aktaran Özdalga, "Böyle bir hayal dünyası içinde yaşıyorlar. Kürt sorunu var, devam ediyor. Hatta çözüm süreci iki yıl önce başladığından çok daha çözümü zor bir hale geldi. Çünkü AKP'nin tuttuğu yol PKK'yı siyasi ve askeri bakımdan rüyasında görse inanmayacağı bir şekilde güçlendirdi." diye ekledi.

Özdalga, "Geldiğimiz nokta bu. İşin içinden çıkılması, iyimser konuşayım, fevkalade zor bir noktaya getirdi AKP Türkiye'yi bu konuda. Peki ne yapmak gerekir? Kürt sorununun çözümü için gereken şey, her şeyden önce cesur demokratik reformların yapılmasıdır. İkinci olarak yapılması gereken şey Avrupa Birliği kriterlerine uygun kararlı bir iç reform sürecinin yürütülmesi ve AB üyelik perspektifinin kazanılmasıdır. Şimdi demokratik reformlarını tamamlamış, hakları ve özgürlükleri teslim etmiş ve Avrupa Birliği perspektifini üyelik perspektifini kazanmış bir Türkiye'de Öcalan'ın ve PKK'nın ve Öcalan'ın yapabileceği çok fazla bir şey kalmaz. Demokrasi dışı yöntem olarak yapabileceği pek fazla bir şey kalmaz. Peki AKP ne yapıyor diye bakıyoruz. Bizim bu söylediklerimizin tam tersini yapıyor. Reform sürecini durdurdu. Yolsuzlukların üzerini örtmek ve kendilerini korumak için demokrasiyi ve hukuk devletini ezdiler ve AB yolunu tıkadılar. Yapılması gerekenin tam tersini yapıyor her iki konuda da." şeklinde konuştu. 

"ADEM-İ MERKEZİYETÇİLİĞE GİTMEMİZ GEREKİYOR"

Kürt sorunu bağlamında yapılması gereken şeylerin belli olduğunu savunan eski AK Parti milletvekili Özdalga, bunları da şöyle sıraladı: "Birinci olarak Anayasa ve yasalarda değişiklikler yapılması gerekiyor. Hukuk reformları yapılması gerekiyor. İkincisi dil yasaklarının kaldırılması gerekiyor. Üçüncüsü de yerel yönetimleri ciddi biçimde güçlendirmemiz gerekiyor. Yerel yönetim konusu da sadece Kürt meselesi ile ilgili bir iş değil. Türkiye bugün mevcut aşırı merkeziyetçi yapısıyla 21. yüzyılda yola devam edemez bu şekilde. Hızlı bir şekilde ademi merkeziyetçiliğe gitmemiz gerekiyor. Bütün bunların yapılması için PKK ile müzakere etmek gerekmiyor, Öcalan'la da müzakere etmek gerekmiyor. Hatta PKK şiddet eylemlerine devam etse bile bu reformları bizim yapmamız gerekiyor. Biz bu reformları Öcalan ya da PKK için yapmıyoruz. Bizim Kürt vatandaşlarımız için yapıyoruz. Tabi PKK ile görüşülecek konular sadece ve sadece nasıl silah bırakacaklar. Dağdan nasıl inecekler. Topluma naıl geri kazandırılacaklar gibi konularla sınırlı olmalı. Tabi kendileri bu yolu tercih ederse." 

"ÇÖZÜM, PAZARLIK DEĞİL DEMOKRATİK REFORMLARIN YAPILMASI"

"Kürt sorununun çözümü AKP'nin izlediği pazarlık yolu değildir. Demokratik reformların yapılmasıdır." diye devam eden Özdalga, ancak fevkalade önemli bir konu daha olduğunu, bunun da üzerinde hiç durulmadığını kaydetti. Özdalga, şöyle devam etti: "Bir ülkede bir toplumda önemli konularda hayati konularda siyasi reformların nasıl yapılacağı da son derece kritik bir husustur. Nasıl yapılacak, yöntem usul çok kritik bir husustur. Bu şöyle yapılır; dünyanın başka ülkelerinde ciddi ağırlıklı konularda siyasi reformlar hep öyle yapılmıştır. Kürt meselesi bir etnik mesele olmak zorunda değil. Başka örnek vereyim; Silahlı Kuvvetler'in sivil hükümetlerin demokratik denetimi altına alınması. Bu da bir başka hayati konu. Burada da reform süreci gerekir orada da böyle yapılır bu iş. Ama bunu da yapmıyor bu hükümet. Orada da hiçbir şey yapmıyorlar. Şöyle yapılır bu iş; önce bir yol haritası hazırlanır. Bu yol haritası kamuoyuna açıklanır. Tabi gizli tutulması gereken detaylar olur. Kamuoyuna açıklanır ki nelerin yapılacağı ve bu yolun sonunda nereye varılacağını nasıl bir yere varılacağını kamuoyu bilir. Bunu yapmak şart. Zaten bunu siz şeffaf bir şekilde, şeffaflık demek her gizliliğin dökülmesi değil ama temel hedeflerin ortaya koyulmasıdır, şeffaf bir şekilde toplumun önüne koymadan toplumun desteğini de alamazsınız. Toplumsal destek hayati konularda birinci plandadır. Ve toplumsal destek ancak böyle sağlanabilir. İki; AKP'nin yaptığı gibi dur kalk şeklinde reform olmaz. Bir adım atıyorlar, küçük bir düzenleme yapıyorlar, ikinci düzenleme ne zaman gelecek? İki sene sonra mı beş sene sonra mı? Ne gelecek belli değil. Dur kalk şeklinde reform olmaz. Reform süreci bir kez başlayınca hızlı bir şekilde yol alırsınız devam edersiniz hedefe varana kadar da kararlı bir şekilde yola devam edilir. Durursanız reform sürecinde, AKP'nin yaptığı gibi dur kalk yaparsanız, inisiyatifi reform karşıtlarını o reformun yapılmasına değişik nedenlerle karşı çıkanlara kaptırırsınız. Üçüncü bir husus bu Alevi konusunda da değindik, geç kalmış reform reform değildir. Bugün yapmanız gereken reformu 5 sene sonra veya 10 sene sonra yaparsanız değeri fevkalade azalır bazen sıfırlanır hiç değeri kalmaz bazen de ters tepki yapar. Ters sonuçlar doğurur. Şimdi korkarım ki Kürt sorunu konusunda da bu noktaya ya geldik ya da çok yaklaşıyoruz." 

"YETERLİ DEĞERLENDİRME VE İSTİŞARE YAPILMADI"

Çözüm süreci ile ilgili başka bir hususun ise 'Kürt sorunu gibi hayati bir konuda çözüm süreci kararı alınırken yeterli değerlendirme ve istişare de yapılmaması' olduğunu söyleyen Özdalga, "Konu TBMM'nde görüşülmedi, kamuoyunda tartışılmadı, muhalefet partilerinin görüşü alınmadı, ilgili devlet kurumlarına haber verilmedi, hatta AKP grubunda ve hükümet içinde bile müzakere edilmediği anlaşılıyor. Böyle reform süreci olur mu? AKP milletvekilleri diyorlar ki 'biz olup bitenleri gazetelerden ve HDP'li milletvekillerinden öğreniyoruz. Bize lütfen yol haritası hakkında bilgi verin diyorlar' kendi bakanlarına. Ama ne var ki yol haritası diye birşey mevcut değil. Olsaydı herhalde öncelikle Genelkurmay Başkanı'nın bilgisi olurdu. Ama o da açıkladı benim bilgim yok bu konuda, yol haritası diye birşey bilmiyorum, bana söylenmedi' dedi. Yol haritası yerine ne var, güncel ve günlük gelişmelere göre ve Öcalan'ın taktik taleplerine göre günlük kararlar alınıyor. Böyle devam ediliyor. Şunu açıklıkla ifade edeyim; Kürt sorununu bu şekilde çözmek mümkün değildir." diye ekledi.

"HÜKÜMET SADECE ÖCALAN'I MUHATAP ALDI"

Çözüm sürecinde muhatap ve temsil sorunu da olduğunu belirten Özdalga, "(PKK ve Öcalan'ın Kürtlerin) ne kadarını temsil ettiğini söylemek çok zor değil. Çünkü HDP'nin seçimlerde aldığı oy, son 10 yılda yapılan seçimlerde aldıkları oy yüzde 6,5. Kendi ifadelerine göre Türkiye'de ne kadar Kürt var, yüzde olarak onu esas alırsak demek ki 3 Kürt vatandaşımızdan bir tanesini bile oyunu alamıyorlar. En az üçte ikisini temsil etmiyorlar. PKK ve onunla beraber hareket eden Kürt vatandaşlarını temsil etmiyorlar. Bizim hükümetimiz AKP sadece Öcalan'ı muhatap aldı. Ne konuştuğu da bilinmiyor, muhalefetin haberi yok, Meclis'in haberi yok, kamuoyunun haberi yok, ilgili kurumların haberi yok. Kamuoyunun desteği olmadan nasıl çözeceksin sen bu işi. Mümkün değil." ifadelerini kullandı.

"ÖCALAN'IN İMAJI İYİLEŞTİ"

"Öcalan'ı muhatap alınca Öcalan'ın imajı iyileştirilmiş mi oldu?" sorusuna ise Özdalga, şu cevabı verdi: "O sonucu doğurdu. O sonucu doğuracağı belliydi. AKP şimdi ben Kürt sorununu Öcalan ve PKK ile konuşarak çözeceğim diyor. Şimdi benim çok gittiğim bir bölge Doğu ve Güneydoğu. Oradaki Kürt vatandaşlarımız da 'Ha, hükümet, devlet bunu muhatap alıyorsa biz de sesimizi çıkarmayalım onları destekleyelim' diyor. AKP'yi, PKK'yı destekleyelim noktasına geldiler. Hatta şunu da söyleyeyim bugün Doğu'da ve Güneydoğu'da Öcalan'ı, PKK'yı desteklemeyen geniş bir Kürt kesimi var. Onlar da bu işin yanlış olduğunu görüyorlar ama ses çıkarmıyorlar, eleştiremiyorlar, susuyorlar, izliyorlar. Kürt sorununun çözümünde Öcalan ve PKK muhatap olamaz zaten. Kürt sorunu çözümü dediğim demokratik ilkeler üzerine kurulacaktır. Demokratik reformlar üzerine kurulacaktır. Onlarla ne konuşulur? Eğer dağdan inmeyi kabul ediyorlarsa, dağdan inmenin şartları silah bırakmanın şartları. Ama AKP iktidarı Öcalan'a ve PKK'ya siyasi güç kazandırdı, bu uyguladığı çözüm süreciyle. Bir de askeri güç kazandırdı. Askeri güç değişim ne? Bu çözüm süreci değil onu yapan, Suriye politikası. Şu anda PKK, tarihinin zirvesinde askeri ve siyasi güç olarak. Siyasi güç kazandı, çünkü AKP'nin izlediği yanlış çözüm süreci politikası nedeniyle. PKK'yı Öcalan'ı tek muhatap aldığı için kazandı. Diğer taraftan, Suriye'de dış askeri müdahale ile rejim politikası izlediği için bazı ülkeleri Ortadoğu'da tamamen karşısına aldı ve oradan gelen şu anda PKK'ya daha önce rüyasında görmeyeceği bir askeri destek geliyor, silah geliyor, donanım geliyor, eğitim geliyor. Bu birçok ülkeden geliyor. Buna yol açan da AKP'nin yanlış dış politikası. PKK'nın askeri olarak güçlenmesinin yolunu AKP'nin Ortadoğu politikası döşedi. Bu işin içinden nasıl çıkacaklar, ben endişe ediyorum."

"AĞIR BEDELLER ÖDEYEBİLİRİZ"

Bir iç savaş tehlikesi olup olmadığı konusunda ise Özdalga, şu değerlendirmede bulundu: "Bilemiyorum, felaket tellallığı yapmak istemiyorum ama hem Suriye politikasının hem çözüm süreci politikasının fevkalade yanlış olduğunu, ikisinin de ayrı ayrı çok yanlış temel üzerine oturduğunu söyledim. Buradan çıkamazlar bu şekilde. Bunları değiştirmesi gerekiyor, bu politikaları değiştirmesi gerekiyor. Yoksa hep beraber çok ağır bedeller ödeyeceğiz. AKP'nin bugün söylediği ile yarın söylediği birbirini tutmuyor. Birinci gün söylediği ile ikinci gün söylediği birbirini tutmuyor. Biliyorsunuz bunu Erdoğan söyledi; PKK-PYD-IŞİD hepsi birdir, hepsi teröristtir deği 20 Kasım günü. 21 Kasım'da hepsine silah verdi. 20 Kasım'da söylediği ile 21 Kasım'da söylediği birbiri ile çelişkili. İlan etti, PKK-PYD-IŞİD hepsi eşittir, hepsi teröristtir bunların aralarında hiçbir fark yoktur dedi. 21 Kasım'da ne oldu, o sırada Obama ile görüştü telefonda. Fikrini değiştirdi ama niçin değiştirdi nasıl değiştirdi bilmiyoruz. Görüştüğünü biliyoruz. 21 Kasım'da bu terörist dediklerine silah vermeye başladı. AKP'nin yarın ne yapacağını bilmiyoruz, yarın ne söyleyecek bilmiyoruz."