Yaklaşık 300 yıl Roma, bin yıl Bizans ve 500 yıl Osmanlı hükümdarlığı altında kaldıktan sonra, İstanbul’un yeraltı dünyası eşsiz sarnıçlar, mozaikler ve gizli saray odalarından oluşan müzelere dönüştü.

YÜRÜRKEN ALTINIZDAN BİR TARİH GEÇİYOR

İstanbul’da yürürken aslında geçmişin üstünde yürüyoruz. Herhangi bir yerde, sokağın altını kazarsanız binlerce yıllık saklı bir tarihe ulaşmanız mümkün.

Çünkü yeraltı Roma ve Bizans’la dolu. Osmanlı, hiç sarnıç inşa etmedi ve yeraltında gizli tüneller yapmadı. Bu yüzden İstanbul’un Bizans mirasına odaklanan bir yeraltı geçmişi var.

KENT ÜSTÜNE KENT KURULDU

Çoğu tarihi kent iyice kazılırken, İstanbul’daki arkeologlar yüzeyi derinlemesine kazmadılar. Şu anki İstanbul’da 27 yüzyıl boyunca Yunan, Roma ve Türk uygarlıkları saraylar, stadyumlar, hamamlar, yollar inşa edildi. Her birinin amacı ise bir öncekinden daha iyi olmaktı. Kent, hızla geçmişin yıkıntıları üzerine inşaat yaptı ve kendi katmanını ekledi. Hatta bazı yerlerde zemin 12 metre kadar yükseldi.

İSTANBUL'UN TAŞI TOPRAĞI ALTIN

“İstanbul’un taşı toprağı altın” diyen eskiler emin olun bunu boşuna söylemediler. İstanbul’un yerüstü kadar yeraltı da zenginliklerle dolu. Başta Ayasofya ve çevresi olmak üzere inanılmaz bir yeraltı zenginliğine sahibiz. Ayasofya’nın altındaki İstanbul’un tamamına yayılan yeraltı ağının en az 1800 yılı var.

TARİHİN ÜZERİNDE YÜRÜYORUZ

1929 yılında Çemberlitaş civarında yapılan arkeolojik bir kazıda dehlizlere rastlandığı ve antik kentin bazı noktalarına devam ettiği kazı raporlarında yer alıyor. Çemberlitaş’ın karşısında 1930’lu yıllara kadar hizmet vermiş okulda yeraltı kapı ve dehlizlerinin olduğu, bu dehlizlerin okuldan kaçmak isteyen çocuklar tarafından keşfedilmiş. Aynı durum Galatasaray Lisesi için de geçerli.  Galatasaray Lisesi ile Taksim arasında bir insanın rahatlıkla yürüyebileceği genişlikteki bir dehliz olduğu ve öğrencilerin okuldan kaçmak için kullandığı biliniyor. Eski Bizans’ın merkezi olan Hipodrom (Sultan Ahmet Meydanı) ve civarının Aksaray'a ve daha ötelere giden yeraltı galerileriyle döşeli olduğu biliniyor.EN BÜYÜK SARNIÇLAR YEREBATAN'DA

Kentin 8 metre aşağısında bulunan sarnıç, 532 yılında I. Jüstinyen tarafından yaptırılan İstanbul’daki sarnıçların en büyüğü. Yerebatan’a indiğinizde, sizi dış dünyadan koparan huzur, sessizlik ve biraz da ürperti içinizi kaplıyor. Roma dönemi heykel sanatının en güzel örneklerinden biri olan Medusa başlarının buraya nasıl getirildiği tam olarak bilinmese de hala o eşsiz güzelliğini koruyor.Bizans döneminde sarayın su ihtiyacını karşılayan sarnıç, fetihten sonra kısa bir süre Topkapı Sarayı’nın bahçesinin sulanmasında kullanıldı. Müslümanların durgun su yerine akan suyun sağlıklı olduğuna olan inanışından, burası müze haline getirildi.

HİPODROMDAN AT MEYDANINA SULTANAHMET

Roma ve Bizanslılar zamanında “Hipodrom”, Osmanlılar zamanında ise “At Meydanı” adı verilen Sultanahmet Meydanı, üç imparatorluk döneminde de şehir merkezi olarak görüldü ve en görkemli eserler tam da bu bölgeye inşa edildi.Sultanahmet Meydanı’nda III. Yüzyıldan kalma bir duvarın önünden geçerken kimsenin düşünmediği bir şey var. Burada Antik Roma’dan kalma 100 bin kişilik bir hipodrom yatıyor. Bizans döneminde bugünkü Sultanahmet Camii'nin hemen önünde yer alan Hipodrom'da, tekerlekli araba yarışları yapılıyordu. Arabalar, Dikilitaş, Yılanlı Sütun ve Milyonbar anıtlarının yer aldığı, “Spina” olarak adlandırılan bu alanın etrafında dönüyordu. Çeşitli eğlenceler, taç giyme törenleri ve zafer alayları gibi birçok önemli etkinliklerin de yapıldığı meydan, şehrin o dönemdeki en merkezi bölgesiydi.

Osmanlılar İstanbul'u fethettikten sonra, araba yarışlarının yapılmasıyla bu bölgeye “At Meydanı” adını verdi. Şehrin merkezi burasıydı. Topkapı Sarayı'nın meydana oldukça yakın bir yere inşa edilmesi de bunun en önemli göstergesidir.

Bölge arkeologlar tarafından hiçbir zaman tam kazılmadı.

BALAT'TA ANEMAS YERALTI ZİNDANI

Balat'taki Anemas zindanı, Roma döneminden İstanbul’da kalan tek yeraltı zindanı olmasının yanı sıra; yeraltı tünelleri, sarnıçları ve son derece dar işkence odaları ile ürkütücü bir özelliğe sahip yerdir. Buraya çok ağır suçlar işleyen mahkumlar kapatılıyordu.Bazı iddialara göre Anemas Zindanları’nın tünelleri Sultanahmet Meydanı’ndaki Aya Sofya’ya kadar uzanıyordu. Hatta tüm Konstantinopolis’i bir örümcek ağı gibi sarmalıyordu. Tamamı ortaya çıkarılamasa ve kanıtlanamasa da pek çok tarihçi ve arkeolog, hem Roma hem Osmanlı döneminde İstanbul’da yeraltı yolları olduğunu söylüyor. Peki bu yollar gerçekten bu denli kapsamlı mıydı, Anemas Zindanları o dönemde bile yerin 7 kat altında uzanıyor muydu, bunları bilmek gerçekten çok zor. Şu an bile bir metro ya da Marmaray kazısında 21. Yüzyıla rastlamamız çok uzak değil.