Yalçın Küçük'ün yanına ara sıra birkaç kişi geliyor, bir kitap imzalatıp gidiyor. Hemen çaprazında bulunan Yavuz Bahadıroğlu'nun masasında yaklaşık 50 kişilik bir kuyruk var. Ben Yavuz Bahadıroğlu'nun “Yolbaşı” kitabı elimde Yalçın Küçük'le sohbet ediyorum. Biraz sonra üniversite öğrencisi tipinde iki kişi geldi yanımıza. İkisi de uzun boylu, dalyan gibi çocuklar. Yalçın Küçük'e “halktan kopanlarla halkla birlikte olanların farkını görüyor musunu?” diye sordu biri. Küçük gülümseyerek; “Bir fark olduğu belli. Ama bu farkın nerden kaynaklandığı tartışmaya açık bir konu” dedi. Bir süre Yalçın Küçük ve gençler tartıştılar. Yalçın Küçük'ün bütün nezaketine rağmen gençler kabalaşma inatlarını sürdürdüler. Küçük'ün bir türlü kızmadığını ve kızmadığı içi de tartışmada üstün duruma geldiğini gören gençlerden biri sinirlendi ve; “Erkeksen çık dışarı” dedi. “Ne yapacaksın?” diye sordu Küçük. “Çık da ne yapacağımızı gör” diye cevap verdi gençler. Küçük ayağa kalktı. Gençlere aynen şunları söyledi: “Bakın gençler”¦ Gördüğünüz gibi benim iki katım varsınız. Bir vursanız yarısı boşa gider. Ben bileğime güvenen biri değilim. Ama aklıma, fikrime ve yüreğime güveniyorum. Siz de yüreğinize güveniyorsanız elinizde tuttuğunuz kitaba, gittiğiniz üniversiteye, gençliğinize yaraşır bir tartışma yapmak istiyorsanız buyurun oturun. Sizin de gördüğünüz gibi zaten boş boş oturuyorum. Oturup konuşalım. Yok eğer illa kavga etmek istiyorsanız kusura bakmayın ben yenilgiyi şimdiden kabul ediyorum.. “ Gençler amiyane birkaç tabir daha kullandıktan sonra çekip gittiler. Ben, elimde Yavuz Bahadıroğlu'nun “Yolbaşı” kitabı kalakaldım. Mahçuptum. Bu olayı o zamanlar çalıştığım gazetede aynen yazdım. Daha sonra Sayın Küçük'ün yazdığı teşekkür notunu o yazıya iliştirdim ve sakladım. Hatta ileriki zamanlarda bu olayı anlattığım bir tiyatrocu dostum bununla ilgili harika bir skeç hazırlamıştı. Şimdi ne zaman aklına, fikrine, ilmine, yüreğine güvenmeyen birine rastlasam bu olayı hatırlar ve ”“biraz mahcup- gülümserim. Görüşlerini asla paylaşmadığım ve paylaşmayacağım bir yazarın aynı yazarın kitabını okuduğumuz gençlere verdiği cevabı asla unutmadım. Ve ilmin, bilginin, nezaket ve zarafetin kaba kuvvete üstünlüğünü o gün kabul ettim. Kitaplarını asla okumayacağım bir yazarın bana verdiği bu dersi her ortamda anlattım. Benim için ciddi bir kazanım oldu bu olay. Bu yazıyı, olur da bu tür kişilerle karşılaşırsanız verecek cevabız olsun diye yazdım. Saygılarımla”¦