Dün Milletvekili Aday Listeleri açıklandı. Bu listelerdeki durumu görünce, facebook hesabım üzerinden “Tüküreyim böyle sistemin içine” başlıklı bir not paylaştım.Bu paylaşımdan sonra, bazı arkadaşlar “Abi, çok ağır bir başlık oldu” diye yorum yazdılar. Bazı arkadaşlar da “Abi, diline, gönlüne sağlık, hislerimize tercüman oldun” dediler.

 
Evet, o nottaki başlık, sert bir başlık oldu. Kızgın bir ifade oldu. Bunu kabul ediyorum.
Ancak malın, servetin ve iktidarın dön-dolaş aynı kişi ve kesimler arasında dönmesini de bir türlü kabul edemiyorum. Bakıyorsun, tüm Partilerde seçilecek yerden ve ön sıralardan aday yapılanlara, hepsinin ortak özelliği “tuzu kuru” olmaları, yani hepsinin servet ve güç sahibi olmalarıdır. İşte böyle olunca, servet ve güç, mal ve iktidar aynı kişiler, aynı kesimler arasında “yağma Hasan’ın böreği” cinsinden taksim edilince, böyle bir sistemi kabul edemiyorum.
Aslında, benim bu sistemi kabul edip etmemem de çok önemli değil. Böyle bir sistemi Allah da kabul etmiyor.
 
Bakın ve dikkat edin, bu hususta Haşr Suresi 7. ayette bir ikaz var. Kime ikaz var? Biz Müslümanlara ikaz var. Sözü edilen ayette Yüce Rabbim (cc), "o mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet, iktidar olmasın" diye bizi uyarıyor.
Bu çok açık bir uyarıdır. Çok önemli bir ikazdır. Gel gör ki, günümüz sisteminde, günümüz siyasetinde para, servet, güç, iktidar, aynı kişilerin arasında dolaşıp duruyor. 
Herkes bilsin ki, burada bir tezgah var. Ekonomide, siyasette, topyekûn sistemde bir büyük tezgah var. Sistemin diğer tezgahlarını bir tarafa bırakalım ve siyasetten örnek verelim. Hem de güncel siyasetten örnek verelim.
Bakın yeni açıklanan milletvekili aday listelerine, "ahbap-çavuş, eş-dost ilişkisini" her partide göreceksiniz. Bakın yeni açıklanan aday listelerine, her partide hep zenginlerle dolu olduğunu, her partide yüksek mevki sahipleriyle dolu olduğunu hemen fark edeceksiniz.
Öyle bir sistem kurmuşlar ki, fakire bırakın aday olmayı nefes almayı bile çok görüyorlar. Adaylık, seçim, meçim hepsi paraya dayanıyor. Böyle bir sistemde, parası olmayan bir insan, parası olan bir insanı sanki daha da zengin etmek için, ona hizmetçi kılınmış gibi durmaktadır.
 
Ülkede fakirler birer oy deposu ve oy makinası olarak görülüyor. Her seçimde zenginleri daha güçlü ve daha servet sahibi yapmak için fakirlerin oyuna ihtiyaç duyuluyor.
Sistem sinsice böyle kurgulanmış. Tezgah böyle oluşturulmuş.
 
İşte siyasi sistemdeki bu tezgahı her seçim döneminde müşahede ettiğimizden dolayı ve elimizden de bir şey gelmediği için facebook’taki o notun başında ve sonunda kendimizi rahatlatmak ve en azından yüreğimizi ferahlatmak için, “Tüküreyim böyle sistemin içine” demiştim.
 
Baktım arkadaşların bazıları “Abi bu sözün ağır olmuş”, bazıları “Abi, tam yerinde olmuş” diye yorumlarda bulundular. Bu durumda ben muallakta kaldım. “Acaba tükürsem mi, tükürmesem mi?” Hatta kendimi Nasreddin Hoca gibi hissettim. Fıkrayı biliyorsunuz, Nasreddin Hoca önce kendisi eşeğine binmiş, çocuğu yürüyormuş. Görenler, “Hocam, size hiç yakışmıyor. Siz eşek üzerinde ve zavallı küçük çocuk yürüyor, olmadı bu” demişler. Bunun üzerine, Hoca eşekten inmiş ve çocuğu eşeğin üzerine bindirmiş vaziyette gitmeye başlamışlar. Bu sefer de bu durumu görenler “Hocam bu olmadı, siz yürürken bir küçük çocuk eşeğin üzerinde olur mu hiç” demişler. Hoca bu sefer de çocuğu eşekten indirmiş ve çocukla birlikte her ikisi yürümeye başlamışlar. Bu durumu görenler de eleştirmiş, “Siz ikiniz niye yürüyorsunuz, eşek boş gidiyor, olur mu böyle bir şey” demişler. Bu sözü duyan Hoca bu sefer, çocukla birlikte eşeğin üzerine binmişler ve tabi bu durum da eleştiri almış. Hoca ile çocuğunu eşeğin üzerinde görenler, “Siz de hiç insaf yok mu, ikiniz birlikte, zavallı bir eşeğin sırtına binmişsiniz” demişler. Hoca çaresiz eşekten inmiş ve ne yapacağını bilmez vaziyette beklemeye başlamış.
 
Şimdi ben de bekliyorum. “Bu siyasi sisteminin içine tüküreyim mi, tükürmeyeyim mi?” “Hatta yalnızca siyasi sisteminin değil, ekonomide, ticarette, kültürde, sanatta, hasılı nerede adaletsizlik varsa, o sistemin içine tüküreyim mi, tükürmeyeyim mi?”
 
Bunlar birer latife ve konuya dikkat çekmek için söylenmiş sözlerdir. İşin aslı şudur: “Hangi Ülkede olursa olsun, her yerde, servet ve güç, mal ve iktidar eşit ve dengeli dağıtılmalıdır.” Bu dağıtım eşit ve dengeli, adil ve mantıklı değilse, sisteme tükürsen ne olur, tükürmesen ne olur! Önemli olan çarpık ve haksız sistemi değiştirmektir, o sisteme tükürmek değil. Vesselam