İnsanı ele alması ve insanı inceleme yolunu seçmiş olması bakımından insandaki Ahlakın dış hayattaki değerlerinin neler olmasını ve Din eksenli İslam'ın bu değerlendirmelerinde esas alındığını görürüz. Ahlakın kaynağını insan aklının serbest çalışmasıyla elde ettiği değerlerden uzak kalıp. Ahlakın kaynağının İlahi bir iradenin yani Ahlak değerlerinin kaynağının Allah olduğunu benimsemiştir. Peygamberimiz bir hadislerinde “ Benim insanlara Cenab-ı Hak tarafından bi'setim ve gelmemin ehemmiyetli bir hikmeti, ahlak-ı haseneyi ve güzel hasletleri tekmil etmek ve beşeri ahlaksızlıktan kurtarmaktır” buyurmasıyla Ahlakın kaynağını, İslam'da aramak gerekliliğini açıkça göstermiştir. Bediüzzaman İşaratül İcaz isimli eserinde “ Ruhun manen terakkisini telkih eden, yani aşılayan şeriatlardır; vucud veren tekliftir, hayat veren Peygamberlerin gönderilmesidir, ilham eden dinlerdir. Eğer bu noktalar olmasaydı, insan hayvan olarak kalacaktı ve insandaki bu kadar kemalatı vicdaniye ve ahlakı hasene tamamen yok olurlardı” ifadeleride iyi huyların kaynağının dinler olduğunu göstermektedir. Ahlakın korunması, insanın sahip olduğu hürriyetleri gerçek manasıyla kullanılması, insanın meşru dairede yaşamanın lüzumunu, insanın diğerlerine karşı mütecaviz bir vaziyet yani onların hürriyetini sınırlayacak bir ahlak anlayışına karşı olduğu gibi, insanın kendisine zararlı olamayacağını savunmuş bunun ahlaki yönden gerekliliğinin bir vecibe olduğunu beyan etmiştir. “ Başkasının kusuru, insanın kusuruna senet ve özür olamaz” diyen Bediüzzaman ahlakın korunmasında ferdi mesuliyete büyük önem vermiştir. Ahlaki yozlaşmanın, bu kadar aşikâr olduğu asrımızda yine yıllar önce Bediüzzaman başlıca sebeplerinin ihtiyaçların çoğalması olduğuna dikkatleri çekmiştir. Bununda ilaç ve çaresinin iktisadi bir tedbir olarak helal kazançla yetinip kanaat ve iktisatla ahlakın korunması yolunu göstermiştir. Terbiye metodu olarak katı ve sert tedbirler yerine, insanın yaratılışına uygun ıslah edici tebliğ ve anlatma yolunun tercih edilmesi, maddi imkanların zorlaştığı asrımızda onlara ulaşmanında zorluğu ve kontrolsüzlüğünü, ancak yüksek moral değerleriyle aşılacağı, nefsi muhasebelerin yapılmasıyla oto kontrol vazifesinin yapılacağı temel görüşlerini belirtmiştir. Yine Bediüzzaman Hutbei Şamiye isimli eserinde “ Herkes kendi âleminde bir kumandan olduğundan âlem-i asgarından ( küçük âleminde) cihad-ı ekber ile mükelleftir ve Peygamber ahlakı ile ahlaklanmakla vazifelidir” ifadeleride insanı kendi hususi dairesindeki kötülüklerine karşı mücadeleye çağırmış bu mücadele yolunda Peygamber Ahlakının esaslarıyla olacağını belirtmiştir. Bu değerlerden uzak olarak toplumumuza Ahlak adına sunulup kabul ettirilmek istenen tüm değerlerin insanımızı ne gibi felaketlere sürüklediğini görmek için kâhin olmaya gerek yok. Bir gazete köşesi, görüntülü basındaki bir haber kanalı, komşumuzda, sokağımızda, mahallemizde ve caddemizde yaşayanlar canlı canlı hep karşımızda. Netice olarak tüm bunlara baktığımızda yukarda bahsettiğimiz Peygamber Ahlakı değerlerine ne kadar muhtaç olduğumuz meydanda. Bizleri bu ahlaki anlayıştan uzaklaştıranların kulakları çınlasın”¦