Belediye reisinin şahsiyet planını yaptıralım. Belediye reisi tipini tanımadıkça, onu bütün şartlarıyla belirtmedikçe, temel davalarımızdan biri olan ümran işini kökünden yakalayamayız. Sadece kıymetli bir irade adamı vasıflarına malik bir belediye reisinin, bir şehri güzelleştirebileceğini umar mısınız? Belediye reisinde vücudu gereken ana vasıf, sanat ve estetik terbiyesidir. İçinde bedii hükmü taşımayan belediye reisinden iş beklemek, çerçeveciye resim ısmarlamaktan farksız”¦ Belediye reisinde iktisadi, içtimai, ahlaki, idari kıymetler, bir resim işinde muşamba, boya fırça ve çerçeve gibi, malzeme haddini aşmayan şeyler”¦ Bütün bu malzeme bedii idrak emrinde toplanmalı”¦ Bizde belediye reisi seçmekte miyar, bedii idrak kıymetinden başka her şey olmuştur. Onun içindir ki, şehircilik davalarımızda, bütçe, gelir, nizam, talimatname, kayıt kuyut gibi endişeler daima birinci plana geçirilmiş ve hepsi birden yerine getirildiği halde eser öksüz kalmıştır. Bana gözü olmayan şoför mü, bedii idraki bulunmayan belediye reisi mi zararlı diye sorsalar ikincisini gösteririm.' Bu yazı sizlerde nasıl bir intiba uyandırdı bilemem. Ama şunu hemen açıklamakta fayda görüyorum: Bu yazı bundan 71 yıl önce üstat Necip Fazıl tarafından kaleme alınmış bir yazı. Özellikle çarpık şehirleşmenin dorukta olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Son yıllarda Ankara, Kayseri, Konya ve Antalya gibi illerde gözle görülür bir değişim yaşanmaktadır. Tabii bu değişimin estetiği ne kadar yansıttığı malum. Şu gayet iyi bilinmeli ki, gelişmişlik ve umran, şehirleşme ile direk alakalı bir olaydır. Yaklaşık yetmiş yıldır gerekli olan gelişmeyi başaramamış isek bunun sebeplerinden biri de şehirleşemediğimizde değil mi? İçinde yaşadığımız birçok yerleşim yerlerini bir hayal edin lütfen. Trafik büyük bir çile ve bunun getirdiği olumsuzluklar. Cadde ve sokakların birbiriyle orantısızlığı ve buna bağlı çirkin bina yapılanması. Nasıl yapıldığına hayret ettiğimiz, caddelerin bir kısmının çıkışının sokak ya da gedikleştiğine hangimiz şahit değiliz ki? Ya da çift yönlü bulvar genişliğinde yapılmış bir caddenin sonunun apartmanlarla kesildiğine şahit olamamış olan var mı ki? Kanalizasyonlarımız ayrı bir dert. Tabiatın dengesine en büyük katkıyı sağlayan yağmur birçok insanın korkulu rüyası. Kim gecenin bir yarısında eşyalarıyla beraber evinin içinde yüzmekten zevk alabilir ki? Ya da yeni düzenleme adına sökülüp te önceki halinden bin beter hale getirilmiş kaldırım taşlarına ve döşemelerine kimler şahitlik yapmamıştır ki? Gerekli ve yeterli olmayan yeşil alan ve bunun getirdiği binalar arasına hapsolan hayatlar ile oyun alanı bulamadığından dolayı, evlere ve bilgisayarlara mahkûm kalmış geleceğimizin sahibi çocuklarımızı hiç gören yok mu? Bu arada biri büyük iki ilimizde tavan yapan belediye başkanlara ait yolsuzluk iddiaları henüz bütün tazeliği ile kulaklarımızda yankılanıyor. Bu konuda diğerleri nasıl bilebiliyor muyuz? Özellikle şehirlerin imar planı ve imarın gerçekleşmesini sağlayanlar kim tarafından ve nasıl denetleniyor acaba? Yaşanan ve Allah göstermesin yaşanması muhtemel deprem felaketlerinde hangi vicdanların eline kaldığımız beli mi sizce? Bu kontroller sadece yerel yönetimlerin arzusuna terkedilmişse, merkezi yönetim vicdanen ne kadar rahat olabilir acaba? Bizler biliyoruz ki düşünce ve fikri olgunlaşma medeniyetle beraber inkişaf eder. Bu gelişmenin önünü açacak olan ise yerel anlamda, geleceği oluşturacak bedii, kabiliyet ve seciye sahibi yerel yöneticilerdir. Üstat Necip Fazıl'ın sözlerini bir kez daha hafızalarımıza kazıyarak diyebilmeliyiz ki; ”˜Belediye reisinde vücudu gereken ana vasıf, sanat ve estetik terbiyesidir. İçinde bedii hükmü taşımayan belediye reisinden iş beklemek, çerçeveciye resim ısmarlamaktan farksız”¦' Allah cümlemize izan nasip etsin.