İlk iftara davet eden evin hanımı, acaba akşama ne yemek yapsam diye telaş içinde mutfak ile oturma odası arası mekik dokur ve sonunda kabak yemeği yapmaya karar verir. Yemeği yiyen imam, nezaketinden evin hanımına, çok teşekkür ederek, yemeği beğendiğini, sevdiği bir yemek olduğunu, hatta kabağın faydaları vs. methiyeler dizer. İkinci gün davet sırası komşu evde, yemek saati yaklaştıkça aynı kaygı komşu hanımdadır. Derken, imamın neyi sevip sevmediği hakkında belki fikir edinirim düşüncesi ile ilk gün davet eden hanıma danışır. Aldığı cevap kısa ve nettir. “İmam kabak yemeğini seviyor”. Artık imam, “kabak seven imamdır.” Vay sen misin kabağa mersiyeler dizen. Bizim imam hangi eve davete gittiyse değişmez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez menü, “kabaktır”. Nihayet imam dayanamaz ve minareden başlar salâ vermeye”¦ “Her gün kabak her gün kabaaaak!”¦ Getirirler tabak tabaaaak!”¦ Yâ Rabbi halime baaaak, Şefeat yâ Resulallah, imdat yâ Habiballah!”¦” Gelelim Olaya ve Kuru Fasulyenin Faydalarına”¦ Proje seminerleri vermek üzere, ilçeleri ve okulları dolaşıyoruz. Anadolu Öğretmen Lisesinde öğleden sonra seminerimiz var. Sevdiğim, beyefendi insan Alâeddin Bey, okullarına yemeğe davet etti. Davete icabet gittik, yemekte kuru fasulye varmış, hakikaten aşçısı da güzel yapmış yemeği. Yemek sonunda, “nasıl, beğendiniz mi? sorularına, imam kadar olmasa da beğendiğimi söyledim, yani. İkinci gün seminerimiz öğleden önce Kahramanmaraş Lisesinde. Seminer bitti, müsaade istedim ayrılmak için, ama latif insan Hulusi Bey bırakır mı? “bu gün pansiyonda güzel yemek varmış beraber yiyelim hocam” dedi. Yemek, yine “kuru fasulye” ”¦ Üçüncü gün Fen Lisesindeydik, yine seminer sonrası çok sevdiğim, babacan insan Bayram Bey, kesinlikle bırakmam, yemeğe beraber yiyeceğiz dedi ve ekledi: “bu gün güzel yemek varmış.” Siz güzel yemeğin ne olduğunu anlıyorsunuz artık, “kuru fasulye”... 4. gün Mehmet Gümüşer Anadolu Lisesindeyiz. Seminer sonrası Bekir Beyin yemeği beraber yiyelim tekliflerini, güzel yemek tehdidi altında nazikçe geri çevirerek öğretmen evine gittik. Öğretmenevinde ne yemek çıkmış dersiniz. Yine, “kuru fasulye””¦ 5. gün Ticaret Meslek Lisesindeyiz. Seminer sonrası çiçeği burnunda müdür Ömer Bey bırakır mı bizi. Sizi yemeğe götüreyim, dedi. E artık dışarıda seçimi kendimiz yapabilirdik. Nihayet, öyle de oldu. Yemek esnasında, “çok şükür bu gün kurudan kurtulduk” diye düşünmüştüm. Ancak akşama eve geldiğimde yemek ne dersiniz, güzel yemek karşımda sırıtıyordu. Aynı akşam ablam aşure yapmış, evine davet etti. Aşure sonrası sohbet muhabbet gece geç saatlere kadar oturduk. Tam kalkmak için müsaade istedim. Ablam, “ya biz yarın oruç tutacağız da, sahur için kuru fasulye yapmıştım, bir tabak yede öyle git”¦.” 6. gün, 7. gün, devamını anlatmayım isterseniz. Hele bir de Elbistan ayağı var ki mübarek yemeğin, sormayın gitsin”¦ Ben henüz salâ vermeye çıkmadım. Çıksam ne söylerdim onu da yorumlarınıza bırakıyorum. İsmail ÇELİK ”“ 05.01.2011 NOT: “Hocam çok ciddi konular yazıyorsun” diyen dostlara biraz da fıkra niyetine paylaşmak istedim.