Bu ayda, sadece kendi nefsimizde değil, asıl kırık nefislerde ve gönüllerde yaşananları görmek, bilmek ve onlara bir nebze olsun mutluluk verebilmek için yaşadığımız ilde bulunan başta Huzurevi, Çocuk Yurdu, Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünde bulunan küçük çocukları ve büyük kızları, İnsani Yardım Derneği olarak, ailelerimiz ve çocuklarımızla birlikte bayramın ikinci günü topluca ziyaret ettik. Öncelikle, burada yaşayan, yaşlı, çocuk, bebek ve kız çocuklarına bu kadar temiz ve nezih bir ortam hazırlayan bütün yetkililere yürekten teşekkürlerimi sunuyorum. Ve de inanıyorum ki sadece bu bayram günlerinde değil, her zaman bu kadar temiz ve düzen içinde yaşıyorlar buradakiler. Özellikle görevlilerin güler yüzü bizleri mutlu etti. Yuvada görevli bakıcı annelerin, çocuklara gösterdikleri sevgi ve şefkat hepimizi duygulandırdı. Yakınları olan çocuklar, bebekler ve yaşlılar, yakınlarının yanlarına gitmişler. Kalanlar ise biraz buruklar. Yaşlıların bir kısmı, çabucak samimi bir ortam bulmuşçasına, vefasız çocuklarından dert yanıyorlar. Kısa bir sohbetin ardından, burada huzur bulduklarını söyleyiveriyorlar hemen. Ama yine de gözleri kapıda, asıl gelmelerini istediklerini gözlüyorlar. Herhangi bir yere gidemeyen çocuklarda, biraz mahzunca ikram ettiğimiz şekerlere uzatıyor ellerini. Şekerlerin ağızlarında bıraktıkları tadı, kim bilir hangi acılar silip süpürüyordur? Küçük çocukların kaldığı bölümlerin hepsinde oyun ve etkinlik bölümleri mevcut. Ama çocuk bunlar. Bizim evlerimizde olduğu gibi buradakiler de salonlarda, koridorlarda koşup oyunlar oynuyorlar. Onlar koşup oynarken duvarda bir yazı çarpıyor gözlerime. Yazı Unicef' e ait, çocuk hakları bildirgesi gibi geldi bana. Dikkatimi çekti. Ben de resmini çektim. Daha sonra aynı yazının, çok geniş olarak internet sayfalarındaki metinlerini de okudum. Özellikle kimsesizler için, korumaya taraf olarak devletler imza koymuşlar. İfadeyi metin olarak buraya eklemekte fayda görüyorum: “Ana”“babanın rolü ve sorumluluğu; bunun ihmal edildiği durumlarda ise devletin rolü ve sorumluluğu; Bir isme ve vatandaşlığa sahip olma ve bunu koruma hakkı; Yaşama ve gelişme hakkı; Sağlık hizmetlerine erişim hakkı; Eğitime erişim hakkı; Sosyal güvenlik hizmetlerine erişim hakkı; İnsana yakışır bir yaşam standardına erişim hakkı; Eğlence, dinlenme ve kültürel etkinlikler için zamana sahip olma hakkı; İstismar ve ihmalden korunma hakkı; Uyuşturucu bağımlılığından korunma hakkı; Cinsel sömürüden korunma hakkı; Ekonomik sömürüden korunma hakkı; Satış, kaçırılma ve zorla alıkoyma'dan korunma hakkı; Diğer suiistimal biçimlerinden korunma hakkı; işkence'den korunma hakkı; Özgürlükten yoksun bırakıcı uygulamalardan korunma hakkı; Silahlı çatışmalardan dolaylı ya da dolaysız korunma hakkı; İfade özgürlüğü hakkı; Düşünce özgürlüğü hakkı; Din ve vicdan özgürlüğü hakkı; Dernek kurma özgürlükleri hakkı; Çocukların kendileriyle ilgili konularda görüşlerini dile getirme hakkı; Gerekli bilgilere ulaşma hakkı; Özel yaşamı saklı tutma hakkı.” Bu metni gördükten sonra; başta her türlü katliamı, dünyanın birçok masum bölgesinde, başta çocuk ve korunmasızlara karşı yapan devletlerden nefret etmeyen bir vicdanı hayal bile edemiyorum. Muhtemelen bu metni de kendileri hazırlamışlardır. Gözleri ve gönülleri kapalı olarak. Bu kurumlarımızı ve içerisini gördükten sonra; burada yaşayanların çok şanslı olduğunu düşünmeden geçemiyor insan. Nüfusu 900 bini aşmış bu ilde, bu ortama alınamayan kimsesizlere ne demeli? Burada yaşayanlardan, çok daha olumsuz şartları olanlar yok mu acaba? Buraya gelme imkânını bulamayıp ta, sefaleti iliklerine kadar yaşayanlar ne yapmalı? Sadece, sayılarını tam olarak bilemiyorum, 3”“5 uzmanla mı tespit edilecek bunlar? Yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığım, İnsani Yardım Derneğinde 130 tane yetim çocuğa hizmet ulaştırabilmek için en az 20 gönüllü ile beraber emek sarf ediyoruz. Oysaki bu tür çalışmalar sadece devletin değil, her vicdan sahibinin görevi olmalıdır. Vakıflar, dernekler, odalar, sendikalar, başta çocuklar olmak üzere tüm kimsesizlerin kimsesi olmak zorunda değiller mi acaba? Ve devletimizin kurumları bu çalışmaların içinde bulunan tüm STK'larla dirsek teması içine girerek bürokrasiyi aşamazlar mı acaba? Ve tekrar ediyorum; BU DRAM HEPİMİZİN VEBALİ.